Güncelleme Tarihi:
Sofitel Otel’de düzenlediği basın toplantısının ardından Griffth Üniversitesi Queensland Sanat Koleji’nde’nde Türk sivil toplum örgütleri ve işadamlarıyla bir araya gelen Davutloğlu, “Şundan emin olunuz: Türkiye artık ayağına takılan prangaları kırmıştır. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti önünde kimse duramayacaktır. Bunu hamasi bir şey olarak söylemiyorum” dedi. Davutoğlu’nun değerlendirmeleri özetle şöyle:
Gücümüzün parçasısınız
50 yıl önce, Türkiye’nin her bir köşesinden Avustralya’ya gelenlerin nasıl özlemle vatanlarını hasretle zihinlerinde canlandırdığını görür gibi oluyorum. Avustralya’da 110 bini çifte vatandaşlık kazanmış olan son derece dinamik, Türkiye’ye bağlı, kendinden emin, özgüveni ve dayanışması da yüksek bir topluluk bulunuyor. Sizler bizim için hem onların emanetisiniz ve vatandaşlarımız olarak nerede olursa olsun saçınızın bir teli dahi cihana değişmeyecek kadar önemlisiniz. Ama aynı zamanda bizim gücümüzün bir parçasısınız. Yurtdışındaki vatandaşlarımız ister Avrupa’da olsun ister Orta Asya’da, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da ister ABD’de ister Avustralya’da olsun, Türkiye’nin yürüyen gönüllü elçileridir. Onlar yürüdükçe, onlar bizi temsil ettikçe, onlar bulundukları çevrede Türkiye’yi tanıttıkça Türkiye’nin itibarı, gücü ve dışarıdan görüntüsü olumlu yönde değişir. Bizim sizlere olan en önemli vazifemiz, siz al bayrağı gördüğünüzde bugün resmi arabayla geçerken birçok resmi simada hemen fark ettim, heyecanla yola atlayanlar oldu, bayrağa el sallayanlar oldu şimdi gelirken bile yol kenarında bekleyenler vardı. Bizim size birinci görevimiz, al bayrağı gördüğünüzde ‘İşte benim bayrağım, işte ülkem’ diye gurur duyabileceğiniz Türkiye performansı sergilemek.
SAVAŞTAN DOSTLUK ÇIKTI
Somali’ye sorsanız, Myanmar’a gitseniz, ‘ ‘Ümidimiz Türkiye’ der, Mali’ye, Bosna’ya ya da Orta Asya’da herhangi bir yere gönüldaşlarımızın olduğu yerlere... İşte bizim görevimiz, sizin başınızı dik tutmak, bayrağımızı gördüğünüzde, başkalarını o bayrağa duyduğu saygı dolayısıyla sizin de büyük muhabbet, onur duymanız. Hele hele Avustralya’da, 100 yıl önce Avustralyalılar, İstanbul’a, Gelibolu’ya piknik yapmak ister gibi geldiler. ‘Biz davet etmedik’ dedim, bazen Avustralyalı dostlarıma söylerdim ama geldiniz, biz onurumuzu koruduk, siz onurluca savaştınız ama bu savaştan hiç unutulmayacak bir dostluk hikayesi çıktıe. Eminim siz şimdi yolda yürürken Çanakkale Savaşı’nda onurlu bir şekilde direnmiş neslin torunları olarak Avustralyalılarla göz eşiğinde konuşuyorsunuz, yani başınız dik bir şekilde. Şimdi eğer o neslin torunları olarak bizler o neslin emanet ettiği ülkeyi dış borca mahkum etmiş olsaydık, dünyanın saygı duymadığı bir siyasal yapıyla yönetiliyor olsaydık, iç çekişmelerle, bunalımlarla anılıyor olsaydık eminim bu Türkiye-Avustralya ilişkilerini etkilediği kadar sizlerin buradaki konumlarını da etkilerdi. Şundan emin olunuz: Türkiye artık ayağına takılan prangaları kırmıştır. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti önünde kimse duramayacaktır. Bunu hamasi bir şey olarak söylemiyorum.
FİTNEYE İZİN VERMEYİN
Hangi etnik, mezhebi, bölgesel geçmişe sahip olursanız olun hepiniz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız. Aranıza herhangi bir fitnenin girmesine izin vermeyin. Çözüm Süreci yürütüyoruz, niye? On yıllarca süren bir yarayı kapatmak için. Bir daha kardeşlerin arasına kimse fitne sokmasın diye, herkes demokratik hakkını en iyi şekilde kullansın ama aynı zamanda eşit vatandaşlık hakkını da kullanabilsin diye uzun ve çileli bir süreçte onlarca yıldır açılan yaraları sarmaya çalışıyoruz. Kimse böyle bir etnik farklılık dolayısıyla ‘Kürt’tü, Türk’tü’ diye sizin aranızda farklı kimliklere atıfta bulunarak ihtilaf sokmasın. Hepiniz hangi etnik kökenden gelirseniz gelin, hangi mezhebi geçmişe sahip olursanız olun, hangi şehirden gelmiş olursanız olun, bizim için eşit vatandaşlarsınız, hepiniz gözümüzün nurusunuz. Kimse bizim hükümetimizden, devletimizden böyle bir farklılık yapacağı beklentisi içinde olmasın. Geçen hafta Hacıbektaş’ta Alevi canlarla buluştuk. Sünni-Alevi, mezhep ayrımına dayalı hiçbir senaryonun ne Türkiye’de yeri vardır, yeri olacaktır ne de yurtdışındaki vatandaşlarımız arasında yeri olacaktır. İkinci görevimiz, burada omuz omuza verip bu Türkiye’nin binlerce kilometre ötesinde birbirinizle dayanışma içinde olmanız.
MİLLET AMİR DEVLET MEMUR
Belki eskiden devlet amirdi, millet memur gibi görülürdü. Arkadaşlar bundan sonra öyle değil bundan sonra millet amir, devlet memur. Yani hepimiz bütün çalışanlarımızla, bütün görevlilerimizle sizin huzurunuz, sizin mutluluğunuz için gece gündüz çalışmakla memuruz. Bizzat başta ben olmak üzere. Bir öğretmenimiz burada vefat etmişti. Babasını aradım. 2 veya 3 sene önceydi. Doğrudan ben çıkınca telefona inanamadı önce. Sonra ‘Geçmiş olsun, Allah rahmet eylesin’ deyip taziyelerimi ilettim. Çok üzgün, o sırada taziyede olduğu anlaşılıyordu. Sonra vedalaşınca bir telefonu kapattığını zannetti ve konuşmaya başladı. Orada bulunanlara hitaben yemin ederek, ‘Vallahi oydu. Dışişleri Bakanı’ydı, bizzat kendi aradı, kendi sesiydi. Elhamdülillah ne devletimiz var. Bir bakan doğrudan vatandaşını arıyor ve taziye diliyor’ dedi. Emin olun o gece büyük bir huzur içinde uyudum ve sonra şunu anladım: Vatandaşımız her an bizi hissetmek istiyor.
Bedelli askerliği değerlendiriyoruz
BEN de Milli Savunma Bakanımızın açıklamasını gördüm. Başbakanlık görevini devraldıktan sonra bu konuda kapsamlı bir bilgi almaya gayret ettim. Tekrar değerlendireceğimizi de ifade ettik. Prensipte Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığımızla yaptığımız brifingde bunun üzerinde durduk, mümkün olduğu kadar daha profesyonel bir yapılanmaya, Silahlı Kuvvetlerimizde gitme ihtiyacı var. Bir taraftan mecburi askeri hizmetin getirdiği tabii zorunluklar var, diğer taraftan da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılandırılması etrafında ortaya çıkan ihtiyaçlar var. Bu bakımdan tüm bunların etkilerini değerlendiriyoruz. Tabii etrafımızda bir ateş çemberi var. Çok ciddi bir güvenlik riski ortamında bulunuyoruz. Bunları da göz önüne alacağız ama öbür taraftan askerlik yapılması anlamında belli bir yaş sınırını geçmiş ve gittikçe sayısı artan birikim de var ancak bunun sık sık gündeme gelmesinin ortaya çıkardığı psikolojinin herkesin askerlik yapmak yerine askerliğini tehir etmeyi tercih etmesi. Bunun doğurduğu bir başka psikoloji var. Hem bu vatani görevin ifasında bir sıkıntı doğmaması hem güvenlik şartlarının göz önüne alınması, sayıları artık yüzbinleri bulan verimli askerlik yapma çağını geçmiş vatandaşlarımıza çözüm bulunması noktasında değerlendirmelerimiz sürecek. Yeni gelişme olduğunda bizzat açıklarım.
IŞİD gider başkası gelir
BAŞBAKAN Davutoğlu, basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’de Esad rejimine ilişkin politikalarında strateji değişikliğine gittiğine dair basında çıkan değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine, “Bu haberi ben de gördüm. Yarın (bugün) Sayın Obama ile de görüştüğümde mutlaka o konuları ele alırız. Haberin muhtevasına bakıldığında doğru bir muhteva. Doğru bir yaklaşımı yansıtıyor” dedi. Davutoğlu şöyle konuştu: “Özellikle son aylarda IŞİD’in yol açtığı tehdit dolayısıyla belli bir odaklanma söz konusu. Tabii biz o odaklanmaya hiçbir zaman karşı değiliz, uluslararası terör bütün ülkelere ve Türkiye’ye de tehdittir. Bugün eğer Suriye’ye kapsamlı bir çözüm bulunmazsa bugün IŞİD gider, yarın başka isimler, başka bir örgüt gelir. Önemli olan istikrarı Suriye’de tekrar temin edecek, Suriye’deki bütün etnik ve mezhebi grupları bünyesine alabilecek yeni bir siyasal yapının doğması.
TEMEL SORUN DIŞLAMA
Irak’ta, Suriye’de temel problem, bir grup toplumsal bir kesimin sistem dışına itilmesidir. O sistem dışına itilen toplumsal kesimler, kendilerini nerede ifade edebileceklerse, nerede örgütlenirlerse orada bir yapıya yöneldi. İşte IŞİD benzeri şeyler buradan doğdu. Önemli olan herkesi içine alan siyasal bir çözümü ortaya koyabilmek. (Türkiye’nin tezlerine yaklaşılıyor diyebilir miyiz, sorusuna) Kesinlikle, kesinlikle.
OBAMA İLE ELE ALACAĞIZ
Suriye’deki problem sadece askeri bir problem değildir, sadece bir terör problemi değildir, sadece bir siyasal problem değildir. Hepsinin içinde olduğu ve maalesef bir rejimin kendi halkını acımasızca katletmesiyle insani bir trajediye dönmüş, savaş suçlarının işlendiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Sayın Obama ile de görüştüğümde mutlaka o konuları ele alırız. Biz en başından itibaren Suriye konusunda da Ortadoğu ile ilgili olarak da entegre bir strateji tavsiye ettik, öne çıkardık.