Güncelleme Tarihi:
The Daily Telegraph gazetesinden Oliver Brown'a özel mülakat veren Vervoort, "Artık daha fazla acı çekmek istemiyorum, hazırım" diyor.
Geçen yıl Rio Paralimpik Olimpiyatları'nda gümüş madalya kazanan Belçikalı atlet, ötanazi yaptırabilmek için gerekli belgeleri 2008 yılında imzalamış ancak o dönem yaşamını sonlandırmaya henüz hazır olmadığını söylemişti.
Sağlığı giderek kötüye giden Vervoort, The Daily Telegraph gazetesine "Artık ölmeye hazırım, çok acım var, benden bu kadar" dedi:
"Durum benim için giderek güçleşiyor. Her geçen gün daha ağır depresyona giriyorum. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Çok ağlıyorum."
"Görme yeteneğimi kaybediyorum. Bir optisyen, gözlerimden birinin 10'da 2, diğerinin de 10'da 1 gördüğünü söyledi. Yapabileceği bir şey olmadığını, sorunun beynimden kaynakladığını söyledi. Bir gün ardı ardına spazm geçirdim, tüm gece bir nörolog yanı başımdaydı. Epilepsi nöbeti geçirmediğimi, artık vücudun çığlık atmaya başladığını söyledi."
Yazar, Vervoort için 'insanların ona acımasını istemiyor' diyor. Belçikalı atlet şampanya sevgisinden bahsediyor, Donald Trump'ın taklidini yapıyor ve labrador cinsi köpeğiyle keyifli vakit geçiriyor.
Vervoort'un 'vücudunun ihanetine uğramasına rağmen dört Paralimpik madalya kazanan bir kadın' olarak yaşadıklarını anlattığı bir biyografi kitabı da var.
Belçikalı atlete göre yaşamı ve spor 'insanlara ilham vermeli'.
Gençliğinde beden eğitimi öğretmeni olmanın hayalini kuran Vervoort, paralimpik atlet olarak birçok başarıya imza attı. The Daily Telegraph yazarı, Brüksel'deki hastane görüştüğü sporcuyla görüşme ayarlamanın zor olduğunu söylüyor:
"Artık, kötü günlerinin iyi günlerinden daha çok olduğu bir safhaya geçmiş. Hastaneye vardığımda morfin bombardımanı nedeniyle uyuyordu. Birkaç saat sonra beni çağırıp görüşmeye hazır olduğunu söyledi. Ölümüyle ilgili her ayrıntı kesin olarak belirlenmişti."
Vervoort sevdiklerine, vakti geldiğinde okumaları için tek tek mektup yazdı, pullarını yapıştırıp adresleri doldurdu. Ölümünün, içinde beyaz kelebekler olan kırmızı bir kutunun açılarak kelebeklerin uçuşmasıyla duyurulmasını istedi.
Kesin olan bir şey var ki, o da cenaze törenin bir kilisede yapılmayacağı. Zira paralimpik atlet inançla ilgili düşüncelerini "Eğer Tanrı varsa, beni böyle cezalandırdığına göre çok kötü biri olmalı" sözleriyle özetliyor. Sağlığı kötüye giden 38 yaşındaki Vervoort, 90 yaşında hissettiğini söylüyor:
"Geceleri uyuyamıyorum. Psikoloğum biliyor. Öldüğümde psikoloğumun da yanımda olmasını istiyorum. Hastanede çalışıyor ve o bile 'Çok zor şeyler yaşıyorsun, daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim' diyor."
'CİNAYET DOKTORU'
Bir zamanlar aktif, çevik bir genç kadın olan Vervoort basketbol oynuyor, triatlonlara katılıyor, derin su dalgıçlığı yapıyordu.
Kas erimesinin ilk işaretleri baldırlarında oluşan enfeksiyonlardı. Rahatsızlığı nedeniyle parmak ucunda yürümek zorunda kalıyordu. Bir süre sonra da yalnızca koltuk değnekleriyle yürüyebilir hale geldi. Sonunda da her iki bacağı da işlevsizleşti.
Doktorlar, vücudundaki felcin boyun omurlarındaki deformasyon kaynakladığını düşünüyor ama bu dayanması zor acıya neyin sebep olduğunun teşhisini koymakta zorlanıyorlar.
Vervoort vücudunun erimeye başladığı süreci anlatıyor:
"Ben Boğa burcuyum. Bir şeyi çok istersem yaparım. Asla kolay vazgeçmem. Tekerlekli sandalyeye mahkûm olacağımı kabullenmek istemedim. Ama 2000 yılında artık dayanamaz hale geldim. Ama mide kaslarımla sırt kaslarımı kullanabiliyordum. Şimdi onlar da zayıfladı. Göğsüme kadar felç olmuş haldeyim."
"Parmağım da işlevsizleşiyor. Çok güçlü bir kalbim var ama acıyı dindiren ilaçlar artık işe yaramıyor. O kadar çok iğne yedim ki artık her şey dağıldı, zorlaştı. Bazen enjekte ettikleri sıvı içeri giriyor sonra hemen dışarı çıkıyor."
Vervoort'un iğneyle ötanazisini Dr. Wim Distelmans yapacak. Doktor Distelmans, Belçikalı atlete huzur içinde ölmesi için ötanazi tarihine de kendisinin karar vermesi için süreyi de uzattı.
"(Doktora) başlarda 'cinayet doktoru' diyorlardı. Ama hayatımı kurtardı" diye anlatıyor Vervoort o süreci. Ötanazi anlaşmasını 2008'de imzalamıştı:
"O burada olmasaydı ben çoktan kendimi öldürmüştüm. Ölmek için tarih belirlemek o kadar zor ki. Ne zaman tarih belirlesem, 'Marieke, emin misin? Gerçekten emin misin?' diye soruyorlardı."
Ama kaçınılmaz tarih giderek yaklaşıyor. Sözlerini dikkatle seçen ama yorgunluğu yüzünden okunan babası Jos ise, "Yaklaştık" diyor: "Artık doğru düzgün yemek yiyemiyor. Yalnızca puding yiyebiliyor. Onun dışında her şeyi çıkarıyor. Sona yaklaşılıyor."
Vervoort'un en sadık yakınlarından biri de labrador cinsi köpeği Zen.
"Ne zaman yere bir şey düşürsem alıp bana veriyor. Bilincimi kaybettiğimde havlıyor, hemşireler geliyor. Ben ayılana kadar yüzümü yalıyor. Çoraplarımı, ceketimi çıkarıyor, kapıyı kapatıyor. Sonsuza dek benimle kalacak. Birine verdiğimi düşünemiyorum bile."
Vervoort, hastanedeki küçük bir ameliyatın ardından Brüksel'e yakın memleketi Diest'e gidecek. Umudu, yürüttüğü mücadelenin anlaşılması:
"Herkes beni hep neşeli görüyor. Madalya kazanan, güçlü olan… Ama diğer tarafı görmüyorlar. Bu yüzden bana göre her Paralimpik atlet birer şampiyondur."
"Herkes bilmez ama Brezilya'daki ilk yarışımdan üç gün önce hastanedeydim. Sürekli hastalanıyor, sıvı kaybı yaşıyordum. Çok sinirlenmiştim ve yarışta ikinci oldum. Sanıyorum insan öfkelendiğinde normalden çok daha güçlü oluyor."