ZAFER marşları çalıyor yedi TV kanalında birden. 27 yıl önceki İslam Devrimi'nden görüntüler eşliğinde. Ekranda sık sık
Humeyni. Onun Batı'yı, özellikle
Büyük Şeytan Amerika'yı yerden yere vuran ve İslam'ı yücelten sözleri tekrar tekrar yayınlanıyor.
İran Cumhurbaşkanı
Ahmedinecad gece saat 22.00'de, başta İran, belki de Ortadoğu'da kaderinin yeniden çizilmesine yol açabilecek emrini veriyor:
"İran Meclisi kararı gereğince, uranyumu zenginleştirin, nükleer yakıt üretimine başlayın."
Zafer marşları çalınmasına neden olan bu teknik cümle dünyayı allak bullak edecek cümle. Çünkü, nükleer yakıt üretimi,
atom bombası üretimine giden yolun başlangıcı.
Bu emir verilmesin diye, Batı ülkeleri haftalardır İran'ı sıkıştırıyor.
Ahmedinecad'ın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra el attığı ilk konu bu. Ne var ki,
Uluslararası Atom Enerji Ajansı'na üye ülkelerin, Ajans'tan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne, İran'daki nükleer çalışmalarla ilgili bilgi vermesini istemeleri, İran'la bağları kopartıyor.
Ahmedinecad, bunu
"İran'ın iç işlerine müdahale ve en doğal hakkının elinden alındığı" biçiminde yorumluyor.
ULUSAL GURUR
"Biz acaba yanlış bir seçim mi yaptık" sorusu, sokaktaki İranlıların pek çoğunu meşgul ediyor. İran halkı cumhurbaşkanlığının daha yedinci ayında, Ahmedinecad'ı pek çok yönden yetersiz ve maceracı buluyor. İzlediği politikaları ve kişisel davranışlarını kaygıyla karşılıyor. Ancak, aynı İran halkı, nükleer enerji politikasında ona hak veriyor. Ahmedinecad, kendinden beklenmeyecek bir manevrayla, nükleer enerji politikasını,
ulusal bir gurura dönüştürüyor. İnsanları sokağa döküyor.
ZORAKİ DESTEK
Dini lider
Hamaney, en geniş anlamda Ahmedinecad'ı içine sindirmese bile, ona destek vermek zorunda kalıyor. Üstelik, tam bir takıyye halinde:
"Nükleer silah İslam'da vacip değildir."
Oysa, atılan adımın sonundaki olasılıklardan biri nükleer silahın ta kendisi.
İran'ın nükleer enerji politikasını uluslararası alanda yürüten,
başmüzakereci konumunda bulunan, bizdeki MGK'ya denk düşen
İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi sekreteri
Ali Larijani.
Geçen hafta Larijani basın toplantısı düzenliyor. Tıklım tıklım. Bir başka tıklım tıklımlık,
Tahran'daki diplomatik trafikte. Küba'dan Bahreyn'e, Rusya'dan Katar'a kadar Tahran'a gelen giden bakan ve heyetlerin hesabı yok.
BİN SAAT DENETLEDİLERBasın toplantısı sonrasındaki kısa görüşmemizde,
"Türkiye'den gelen gazeteci benim" dediğimde,
"Hoşgeldiniz" diyor ve
"Toplantıda söylediklerim esastır" diye ekliyor.
"Biz Atom Enerji Ajansı'nın denetiminde çalışıyoruz. Ajans, son iki buçuk yılda, bin saati aşkın denetim yaptı. Elinde, şu anda bizim barışçı amaç dışında bir çalışma yaptığımıza ilişkin hiçbir kanıtı yok."
Bu çok ciddi tırmanışın nedeni ne o zaman?..
"Bizi nükleer enerjiden uzaklaştırmaya çalışıyorlar, en doğal hakkımızı elimizden almak istiyorlar. Bizi baskıyla yolumuzdan geri çeviremezler. Konunun BM Güvenlik Konseyi'ne gitmesi, bizim Ajans'la ilişkilerimizi azaltır. Bizim bilimde ilerlememizi önlemek istiyorlar. Biz nükleer silah üretme peşinde değiliz. Onlar, Ajans'ın başındaki Baradey'i de dinlemiyor."
Teknoloji satanlar en çok karşı çıkanlar
BATI'nın kaygısı boş değil. Aslında, İran'da nükleer enerji araştırması ve bu yönde alınan yol, Şah dönemine kadar iniyor. 70'lerde başlayan bu çalışmalar, bugün
İran'ı atom bombası üretecek teknolojiye sahip olma noktasına getiriyor. Teknolojiyi satanlar, şimdi en çok karşı çıkanlar,
Almanya ve Fransa. İran'da bugün beş nükleer tesis var.
Arak'ta ağır su reaktörü,
Isfahan'da uranyumu dönüştürme merkezi,
Natanz'da uranyumu zenginleştirme merkezi var. Yerin yirmi metre altındaki bu en kritik tesisi, ABD 2002'de uzaydan çektiği fotoğraflarla tespit ediyor.
Tahran'da araştırma merkezi,
Buşehr'de de, halen Rusların inşa etmekte olduğu nükleer santral var.
Cuma sonrası destek mitingi3 Şubat Cuma... Tahran Üniversitesi içindeki camide kılınan cuma namazı sonrası devlet gösteri için çağrıda bulunuyor. Namazdan çıkan kadınlı erkekli topluluk, batının, İran'ın nükleer enerji politikasını frenleme çabalarına karşı sokaklara dökülüyor. Sloganlar atılıyor, ülkenin nükleer enerji programını destekleyen pankartlar taşınıyor.
Hazreti Peygamber’in yüzü açık minyatürünü gördüm
YÜZÜ görünüyor.
Hazreti Muhammed'in yüzü çok net ve açık. Bir minyatürde. Üstelik, o minyatür şu anda dünyada İslam'ın önde giden ülkelerinden
İran'da.
Tahran,
Saadabad Sarayı. Pehlevi Hanedanı'nın dillere destan sarayı. Tahran'ın kuzeyinde, birkaç yüz dönümlük ormanda onsekiz köşk var. Birbirleriyle araları pek yakın değil. Devrilen Şah
Rıza Pehlevi, annesi, babası, oğlu, yakınları, derken onsekiz köşkten oluşan saray, bugün Müzeler Müdürlüğü'ne bağlı. Saraya giriş serbest, giriş ücreti 30 Yeni Kuruş karşılığı.
Köşkleri tek tek gezmek mümkün. Biri hariç. Kartal Yuvasını andıran konumuyla, köşklerden en tepedeki
Devrim Muhafızları'na ait. Orası yasak.
Köşklerden birinde İran'ın ünlü minyatür ustalarından
Hüseyin Behzad'ın yapıtları sergileniyor.
Behzad'ın müzesini gezerken, gözümü aniden çok çarpıcı bir minyatür alıyor. Minyatürde bir yüz var. Yüzün çevresi hareli. Çizilen yüzü şimdi tarif etmek istemiyorum. Ama,
ince sakalıyla son derece yakışıklı olduğunu söylemekle yetiniyorum.
Minyatürün altında, Hazreti Muhammed, yazıyor. Hüseyin Behzad'ın 1956, 57 yılında yaptığı bir minyatür.
Aslında
Topkapı Sarayı'nda Hazreti Muhammed'e ait 700'e yakın minyatür var. 14. yüzyılda Memluk Sultanı
Berkuk'un emriyle, Hazreti Muhammed'in hayatını anlatan
Siyer-i Nebi yazılıyor.
III. Murat Siyer-i Nebi'nin resimli hale getirilmesini istiyor. Bunun üzerine 700'e yakın minyatür yapılıyor.
Ama, bu minyatürlerin hiç birinde Hazreti Muhammed'in yüzü açık değil. İslam'daki geleneğe uygun olarak, yüzü hep kapalı. Oysa, şimdi karşımda duran minyatürde yüzü açık.
Farklı bir İranlı51 doğumlu Larijani'nin elini sıkarken, kendimi hiç de hepimizin bildiği bir İranlının elini sıkıyormuş gibi hissetmiyorum. Matematik ve bilgisayar okuduktan sonra, felsefe doktorası yapan Larijani, ince çerçeveli gözlüğü ve giyimi ile Batılı bir portre çiziyor. Ahmedinecad'la birlikte son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylardan biri de o. Eski Kültür Bakanı. Sonra İran Devlet TV'sinin (İRİB), devletin propagandasını yürüten yayın organının genel müdürü. Dini lider Hamaney atıyor o göreve. Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedince, Hamaney bu kez onu MGK'nın sekreteri yapıyor. Nükleer enerji görüşmelerini fiilen yürütme görevini de ona veriyor.
Ambargo olursa petrol 120 dolar
Baradey arada Tahran'a geliyor. Hamaney'le görüşüyor. Eşi İranlı. Batı ülkeleri Ajans'a bastırıyor. Seslerini İran'a yükseltiyor. Eğer, nükleer araştırmaya başlarsa, İran'a uygulanacak yaptırımlardan söz ediyor aynı ülkeler. İran'ın kozu?..
"Yaptırımlardan asıl onlar daha çok zarar görür. İran'a herhangi bir ambargo uygulanması, dünya petrol fiyatlarını artırır."
Bir ambargo ile karşılaşırsa, İran'ın petrol üretimini yarı yarıya azaltacağından söz ediliyor. Tahran'da bunu çok sık duyuyorum. Yarıya düşen üretimin, petrol fiyatlarını 120 dolara kadar fırlatabileceği hesaplanıyor. Larijani çok diplomatik bir söz söylüyor:
"İkinci bir senaryo olabilir, o senaryonun ne olacağını ancak keskin gözler görüyor."
Kendisi bu sözüne ek bir yorum getirmiyor. Burada bırakıyor. Benim kişisel yorumum, on günlük gözlemlerim sonucunda, Tahran kendisini her olasılığa hazırlıyor. Tırmanışın gidebileceği noktaya kadar.
6 milyar dolar Dubai’ye kaçtı
TÜRKİYE ve Dubai. İranlıların son günlerde en çok bağlantı kurdukları iki ülke.
Ahmedinecad'ın uranyum zenginleştirme emrini vermesi üzerine, çok sayıda İranlı Türkiye'ye başvurarak,
"Paramı hangi banka yoluyla Türkiye'ye gönderebilirim" araştırmasına giriyor. Güvensizliğe tipik tepki.
Daha nükleer enerjide anlaşmazlık tırmanmaya başladığı andan itibaren, İran yetkililerinin verdiği bilgiye göre,
"İran'dan Dubai'ye altı milyar dolar kaçıyor". Bu durumda daha da kaçacağa benziyor.
GÜL'ÜN TELEFONU Geçen eylül, New York'ta
Ahmedinecad-Tayip Erdoğan görüşmesi.
Görüşmeden sonra, Ahmedinecad
"Biz nükleer enerjiyi ve elde ettiğimiz bilgileri İslam dünyası ile paylaşacağız, bunu söyledim" derken, Erdoğan'ın çevresi
"Böyle bir söz söylenmedi" diyerek, İranlı'yı tekzip ediyor. Hangisi doğru bilinmiyor, ama bilinen,
Abdullah Gül'ün İran Dışişleri Bakanı
Mottaki'yi arayarak,
"Biz bölgede yeni bir kriz istemiyoruz, Batı ile anlaşın" telefonu.
Nükleer tırmanışta Türkiye Batı'nın yanında yer alıyor. Batı'nın İran'a
"Senin doğal enerji kaynakların zaten çok zengin, hálá hangi nükleer enerji" sözüne Ankara da katılıyor.
YARIN: TAHRAN'DA AŞK