Güncelleme Tarihi:
Yaklaşık 5 milyona yakın nüfusa sahip Yeni Zelanda, Güney Pasifik adaları arasında Avustralya'nın 1500 kilometre güneydoğusunda yer alan bir ada ülkesi. Ülke iki ana adadan oluşuyor. North ve South Island. Nüfusun yüzde 90’ından çoğu ise başkent Wellington’ın da bulunduğu North Island’da hayatını sürdürüyor. Şu sıralar ülke, koronavirüse karşı aldığı sıkı tedbirler ve neredeyse hiç görülmeyen vaka sayılarıyla dünyanın gündeminde…
Bugüne kadar toplam görülen koronavirüs vaka sayısı 2 bin 609. İyileşenlerin sayısı 2 bin 547, salgından dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı da 26. Ülkede son 10 aydır vaka sayılarında çok ciddi düşüş var. Sadece 7 Nisan’da günlük 24 yeni vaka bildirildi. Bu sayı da son 10 ayın en yüksek rakamı… Günlük vaka sayısı şu sıralar 0-3 arasında değişiyor. Son yedi günde ortalama vaka sayısı ise dört! Halk artık maskesiz sokaklarda dolaşıyor hatta konserlerle adeta koronaya veda partisi düzenliyor.
Peki Yeni Zelanda korona savaşını nasıl kazandı? Türkler’den de görüşler alarak detaylıca araştırdık. Ama önce salgının ülkede nasıl ortaya çıktığına, hangi tedbirlerin alınıp nasıl bir yol izlendiğine bakalım…
28 Şubat 2020: İlk kez Covid-19 vakası görüldü ve artık salgınla mücadele resmen başlamış oldu.
14 Mart 2020: Bu tarihte toplam vaka sayısı sekize yükseldi. Bu sayıdan sonra istisnasız olarak ülkeye giren herkes için 14 gün devlet gözetiminde karantinada kalma zorunluluğu getirildi.
19 Mart 2020: Salgınla mücadelede en kritik gün… Vaka sayısı hızla artarak 28’e yükseldi. Ülke vatandaşı ve oturma izni sahipleri dışındaki herkese sınırlar kapatıldı. Yurt içi serbest dolaşım kısıtlandı, tüm toplu etkinlik ve buluşmalar yasaklandı. Vatandaşların yalnızca birlikte yaşadıkları kişilerle sosyal temasta bulunmasına izin verildi.
23 Mart 2020: Toplam vaka sayısı ilk kez üç hanelere çıkarak 102 oldu. Dört hafta süreyle OHAL ve tam kapanmanın başlayacağı, sokağa çıkma yasağının olacağı ilan edildi. Herkese hazırlanması için 48 saat süre verildi.
29 Mart 2020: Önlemler alınıyor ama salgının önüne bir türlü geçilemiyordu. Toplam vaka sayısı 514’e yükseldi. Ne yazık ki Covid-19 nedenli ilk ölüm gerçekleşti. Aynı zamanda son 24 saat içerisinde kaydedilen en yüksek yeni vaka sayısı da bugün bildirildi: 146!
Nisan 2020’ye kadar mücadele sürdü. 28 Nisan 2020’de de OHAL kaldırıldı ve 4 Mayıs 2020’de hiç yeni vaka bildirilmedi… İşler artık yavaş yavaş yolunda gitmeye başlamıştı.
Hatta ülkenin başbakanı Jacinda Ardern, Yeni Zelanda basınına “Modellemelere göre, tedbirlerimizi erken bir zamanda yaptık. Eğer geç kalsaydık günde ortalama bin yeni vaka görülecekti. Kolektif çabalarımızla başımıza gelebilecek en kötü şeyi durdurduk. Bu savaşı artık kazandık” açıklamasını yaptı. Ama "Virüsün küresel durumu ve doğası nedeniyle bir iki vaka görülmesi mümkün olacak” diye de ekledi. Ardern haklı da çıkmıştı, Ağustos 2020’nin sonlarına doğru yaklaşık 2 milyona yakın nüfusu sahip ve ülkenin nüfus yoğunluğu en çok olan Auckland kentinde dört yeni koronavirüs vakası tespit edildi.
Şubat 2021’e gelindiğinde yine Auckland kentinde üç kişilik bir ailede korona virüsün İngiliz mutasyonu tespit edildi. Ailedeki bir kişinin havayolu şirketinde hizmet veren çamaşırhanede çalıştığı ve virüsü buradan kapmış olabileceği kaydedildi. Temel hizmetler dışında okul ve işletmelerin hepsi kapatıldı. Kentte üç günlüğüne karantina uygulandı.
Bu durum da atlatıldıktan sonra bu sefer de mart ayının başlarında yine Auckland kentinde tek bir vaka görüldü. Hükümet tek bir vaka için bile yedi günlük karantina kararı aldı. Basın toplantısı düzenleyen Başbakan Ardern’da ülkenin geri kalan kentlerinde halkımız açık alanlarda tedbirlere uyarak hayatlarına devam edebilir ama Auckland karantina altında olacak açıklamasında bulundu. "Hepimiz bir daha olmaz hissine kapılıyoruz. Dikkat etmek zorundayız. Birlikte bu sorunu da aşacağız" diye de ekledi. Bu olaylardan sonra artık devreye aşılar girdi ve normale dönüş süreci daha da hızlandı.
Peki ülkede tüm bu gelişmeler meydana gelirken, Yeni Zelanda’daki Türkler neler yaşadı? İşte ülkede yaşayan Türklerin gözlemleri…
‘ŞOK OLDUK! TUVALET KÂĞIDI VE UN RAFLARINA HÜCUM ETTİLER’
Ceren Doğan (38) bilgisayar mühendisi. IT alanında robotik süreç otomasyonu ekibinin yöneticisi olarak çalışıyor. Yeni Zelanda'ya yaklaşık 4.5 yıl önce eşi ve şimdilerde yedi yaşında olan oğluyla birlikte taşındılar. Auckland kentinde yaşıyorlar. Kendisine ilk önce salgınla mücadelede ciddi adımlar atılırken insanların nasıl tepkiler verdiğini sordum. Başlarda herkesin şaşkınlık yaşadığını, sonrasında insanların tüm alınan kararlara harfiyen uyduğunu ve tek olağan dışı durumun tuvalet kağıdı ve un raflarında yaşandığını söylüyor.
“Ülkenin her yerindeki marketlere insanlar adeta çıkarma yaptı. Tuvalet kâğıdı ve un kalmadı, şok olduk. Hatta bu durum bir hafta içinde marketlerin ürünleri, insanların gözünün önüne yığmasıyla son buldu. Sonra insanlar stoklama psikolojisinden çıktı”
COVİD AŞISINI REDDEDENLER İŞİNDEN KOVULUYOR
Peki aşılama nasıl ilerliyor? Doğan bu konuyla ilgi ülkede, ağırlıklı olarak toplam 10 milyon adet bulunan Pfizer/BioNTech aşısının tercih edildiğini ama üç farklı aşının daha olduğunu söylüyor. Nedir onlar:
Johnson & Johnson (Tek doz): 5 milyon adet
Novavax (İki doz): 10.72 milyon adet
AstraZeneca (İki doz): 7.6 milyon doz adet
“Dört seviyeli bir aşı programı var. Buna göre şu anda ikinci aşamadayız. Fakat durum burada kontrol altında ve hayat normale döndüğü için çok hızlı davranılmıyor. Aşıların diğer ülkelerdeki etkilerini görmek istiyorlar.”
Doğan’ın bahsettiği dört aşamalı seviye ise şöyle:
Grup 1: Sınır çalışanları, karantina görevlileri ve yakınları. (Şu anda aşılanıyorlar)
Grup 2: Yüksek riskli sağlık çalışanları, yüksek riskli yerlerde çalışan diğer personel ve yakınları. (Şu anda aşılanıyor)
Grup 3: Yaşa bakılmaksızın Covid-19 oldukları takdirde ağır şekilde hasta olacak insanlar. (Mayıs ayının ortalarında itibaren aşılanacaklar)
Grup 4: Kalan herkes. (Temmuz ayından itibaren aşılanacaklar)
Our World in Data verilerine göre ülkede toplam verilen doz sayısı 232 bin 588. Tüm aşıları tamamlanan kişi sayısı da 60 bin 24, bu da nüfusun yüzde 1,2'sinin aşılandığı anlamına geliyor.
Öte yandan her ülkede olduğu gibi ne yazık ki Yeni Zelanda da aşı karşıtları bulunuyor. En son Yeni Zelanda gümrük dairesi, Covid-19 aşısını reddeden dokuz sınır işçisini işten kovdu. Ülke, tüm cephe hattı işçilerinin nisan ayı sonuna kadar aşılanmasını şart koştu. Geçtiğimiz aylarda da aşı karşıtı bir topluluk Auckland'ın en merkezi caddesini kapatıp eylem yapmışlardı. Yalnız halk arasında çok destek bulamamışlardı.
50 BİN KİŞİLİK 'SOSYAL MESAFESİZ' KONSER
Nisan ayının sonunda Auckland kentindeki bir stadyumda, 50 bin kişinin katılımıyla ‘sosyal mesafesiz’ konser düzenlendi. Konser veren müzik grubu Six60’in solisti Matiu Walters, “Kısıtlama altında olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyoruz. Oldukça berbattı. Ve tekrar konserde çalabilecek miyiz bilmiyorduk. Yeni Zelanda'da çok şanslıyız" ifadesini kullandı. Bu konser tüm dünyanın da ilgisini çekti. Doğan, bu durumu şöyle açıklıyor:
"Son bir yıldır neredeyse salgından uzak bir hayat yaşadığımızı düşünürsek, bu çok da yadırganacak bir şey değil aslında. Konser dışında yapılan birçok etkinlik, festival, seminer, organizasyonlar da devam ediyor. Hepsine binlerce insan katılıyor. Risk yok denecek kadar az olduğu için herhangi bir kısıtlama yok, fakat tedbirler devam ediyor.”
İşte Ceren Doğan’ın hurriyet.com.tr’ye anlattığı gözlemleri:
ÇOCUKLARI EĞLENDİRMEK İÇİN TÜM ÜLKE ‘OYUNCAK AYI AVINA’ ÇIKTIK
Sevda Uz (39), 5 yıldır Yeni Zelanda’da yaşıyor. Sosyal medya yöneticiliği yaparak hayatını kazanıyor. Pandemi dönemi en çok şaşırdığı şeyin kapanmanın olduğu sürede çocukları eğlendirmek için insanların evlerinin camlarına, kapılarına, posta kutularına peluş oyuncaklar yerleştirmeleri olduğunu söylüyor.
“Herkes evinin dışında bir köşeye peluş oyuncaklar yerleştirdi. Çocuklar aileleri ile sadece mahalleleri ile sınırlı yürüyüşlerinde ‘oyuncak ayı avına’ çıktılar. En çok oyuncak ayıcığı bulmaya çalıştılar. Bu ulusal kampanya sayesinde sokaklar renklendi, bizler de çok güzel fotoğraf kareleri yakalamış olduk. En önemlisi koronavirüsün hayatımızı zehir etmesine engel olmaya çalıştık”
Sevda Uz hurriyet.com.tr’ye anlattığı gözlemleri: