Güncelleme Tarihi:
CDU milletvekili Clemens Binninger, NSU’nun eylemlerini aydınlatmak amacıyla Federal Meclis’te kurulan ve geçen hafta ilk tanıklarını dinleyen araştırma komisyonunun çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Başsavcılık iddianamesinde NSU’nun üç kişiden oluştuğunun belirtildiğini hatırlatan Binninger, kendilerinin buna kuşkuyla baktıklarını söyledi. Binninger, “İşlenen 10 cinayet, 2 bombalı saldırı ve 15 banka soygunu olmak üzere toplam 27 suçun gerçekten de sadece iki kişi tarafından işlenip işlenmediğiyle ilgili şüphelerimiz var. Federal Başsavcı, soruşturmasının sonucunda bu suçların Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt tarafından işlendiği sonucuna vardığını söylüyor. Ancak biz belirli suçları, yeniden, çok daha ayrıntılı bir şekilde incelemek istiyoruz” dedi.
O GÜN ARAŞTIRILACAK
Binninger, Mundlos ve Böhnhardt’ın, 4 Kasım 2011’de banka soygununun ardından kiraladıkları karavanda ölü bulunmalarını, Beate Zschaepe’nin, üçlünün yaşadıkları Zwickau kentindeki evi ateşe verdikten sonra kaçtığı günü, yeniden araştırmak istediklerini söyledi. NSU’nun bilinen son cinayeti polis memuru Michele Kiesewetter’in öldürülmesine de soru işaretleri olduğunu belirten Binninger, bunun üzerinde de yoğunlaşacaklarını dile getirdi. Binninger, “Daha önceki dokuz kurbanın bir kısmının Alman vatandaşlığı da vardı, ancak tamamı yabancı kökenliydi. Sonra birden iki polis hedef alınıyor. Ayrıca faillerin polis cinayetinde iki farklı tabanca kullanmaları ilginç. Demek ki failler 2007’deki bu cinayetle, daha önce Ceska tabancayla işlenen cinayetler serisinin ilişkilendirilmesini istemedi. Ayrıca ölen polis Thüringen Eyaleti’nden, yani faillerin de geldiği eyaletten” diye konuştu.
KEUP VE MUHBİRLER
Türk esnafın da bulunduğu Köln’ün Keup Caddesi’nde 2004 yılında patlatılan bombayı ve muhbirlerle ilgili tartışmaları da ele alacaklarını belirten Binninger, şunları söyledi:
“Muhbirler, aşırı sağcı çevrelerde para karşılığında yetkililere bilgi veren kişilerdir. Gerçekten de en azından üçlünün nerede ikamet ettiklerini bilen bir muhbir yok muydu? Ben işlenen suçların sadece küçük bir grup tarafından bilindiğini düşünüyorum. Aksi takdirde ortaya çıkma tehlikesi olurdu. Ama bunlar arasında muhbir var mıydı, yok muydu, işte bunu bilmiyorum. Ancak şunu söylemeliyim... Bir tek muhbirin bile bu üçlünün 11 yıl boyunca nerede yaşadıklarını bilmiyor olmasından büyük şüphe duyuyorum. Çünkü bu süre boyunca gerçek isimlerini kullanmadılar ama gizlenmeden yaşadılar. Tatillere gidip, tatil dostlukları kurdular. İşte bunları araştırmak istiyoruz.”
Dürüstçe şunu da söylemek gerekiyor: Mahkeme, Federal Başsavcılık ve araştırma komisyonu ne kadar çaba gösterirse göstersin, tüm sorulara yanıt bulamayabiliriz. Sonunda bazı şüpheler ve yanıtlanmamış sorular olabilir. Ancak 20 yıl sonra da spekülasyonların sürmesini istemiyorum. Bu nedenle de şimdi tüm soruları sorarak bunlara yanıt arıyoruz. Türk yurttaşlarımıza, kurban aileleri ve yakınlarına tüm sorulara yanıt bulacağımız sözünü veremesem de bu yanıtları bulmak için elimizden gelen her şeyi yapma sözünü veriyorum.”