Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’daki NSU ırkçı terör örgütünün 8’i Türk 10 kişiyi katletmesinin 6 yıl önce 4 Kasım’da ortaya çıktığını belirten Yeneroğlu, “Çiçekçi Enver Şimşek, terzi Abdurrahim Özdoğru, manav Süleyman Taşköprü, manav Habil Kılıç, dönerci Yunus Turgut, dönerci İsmail Yaşar, anahtarcı Theodoros Boulgarides, büfe işletmecisi Mehmet Kubaşık ve internet kafe işletmecisi Halit Yozgat sadece katledilmekle kalmadı, her eve bir ateş, binbir gözyaşı düştü” dedi.
Yeneroğlu, örgütün ortaya çıkmasıyla beraber NSU’nun, Almanya iç istihbarat birimi olan Anayasayı Koruma Dairesi ajanlarıyla derin bağlantılarının tespit edilmesinin Almanya’da adeta bir deprem etkisi yarattığını söyledi.
Buna rağmen olayın üzerindeki sır perdesinin önemli ölçüde aydınlatılamadığını dile getiren Yeneroğlu, NSU’nun varlığının, 4 Kasım 2011’de örgütün iki üyesi Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın cesetlerinin yaptıkları bir banka soygununun ardından Doğu Almanya Eisenach’da yanmış bir karavanda bulunmasıyla ortaya çıktığını kaydetti.
EŞİNE RASTLANMAYAN İLGİSİZLİK
Mustafa Yeneroğlu, intihar ettiği tespit edilen Mundlos ve Böhnhardt’ın ölümünden sonra örgütün üçüncü üyesi Beate Zschape’nin de kaldıkları evi ateşe verdiğini ve polise teslim olduğunu anlatarak, “Bu olay, Almanya tarihinde eşine rastlanmayan ilgisizliği ve ayıplarıyla skandallar zinciri olarak tarihe geçmiştir. Zira failler yıllarca kurbanların yakınlarında aranmış, aileler suçlu muamelesi görerek töhmet altında bırakılmış, cinayetlerde ırkçı boyut hiç dikkate alınmamıştır” diye konuştu.
GABRİEL’İN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Almanya Dışişleri Bakanı, eski Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel’in cinayetleri, “cinayetler Müslümanlar tarafından işlense ve ölenler Alman olsa idi, tüm caddeler kapatılır, helikopterlerle devletin tüm birimleri en yüksek mertebede harekete geçirilirdi” şeklinde yorumladığını belirten Yeneroğlu, şöyle konuştu:
“6 Nisan 2006 tarihinde, Halit Yozgat’ın Kassel şehrindeki bir internet kafede öldürülmesinden sonra, Hessen Anayasa Koruma Dairesinin bir ajanının olay mahallinde bulunduğu, olayın hemen akabinde tespit edilmişti. Söz konusu kişi, olaydan sonra polise şahit olarak ifade vermeyen tek kişi olunca harekete geçen emniyet birimleri şahsı gözaltına aldıklarında, bu kişinin Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesinin o dönemde kadrolu irtibat personeli olduğu belirlenmiş ve aynı gün serbest bırakılmıştı. Şahsın evinde yapılan incelemelerde Adolf Hitler’in ‘Kavgam’ adlı yasaklı eserinden bölümler ve seri cinayetler konusunda kitaplar bulunduğu gibi, yaşadığı kasabada tanınan ve ‘Küçük Adolf’ lakabıyla çağrılan biri olduğu ortaya çıkmıştı.”
Yeneroğlu, Almanya’da 120 yıl kamuoyundan saklanan bir dosyanın, NSU’nun 1992-2012 döneminde Hessen’deki Neonazi akımlarıyla bağlantılarına dair 30 belge içerdiğinin söylendiğini kaydetti.
NSU’nun ilk cinayetinin üstünden 17 yıl, örgütün deşifre olmasının üstünden 6 yıl, dava sürecinin başlamasının üstünden ise 4,5 yıl geçtiğini kaydeden Yeneroğlu, “Anayasayı Koruma Dairesine bağlı ajanların söz konusu terör olaylarında somut olarak ne gibi rolleri vardı? Bu olaylara bizzat katıldılar mı destek mi oldular ya da Neonazileri gizlediler mi?” sorularını yöneltti.
TÜRKİYE GİRİŞİMDE BULUNABİLİR
Yeneroğlu, “Anayasa Mahkemesi, ırkçı parti NPD’nin yasaklanma sürecinde, davayı usulden şu gerekçeyle reddetmişti: Baktı ki partinin ırkçı eylemlerine vesile olan birçok şey devlet ajanları tarafından gerçekleştirilmiş, partinin her 7 yöneticisinden birisi devletin maaşlı istihbarat elemanı. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, bu fiilleri ırkçıların mı devletin elemanlarının mı gerçekleştirdiğinin net olmaması gerekçesiyle davayı reddetmişti. 2011 yılında da NPD’nin 350 yöneticisinden takriben 100 kadarının istihbarat personeli olduğu emniyet birimleri tarafından söylenmektedir” dedi.
Mustafa Yeneroğlu, bir soru üzerine, Almanya’daki tüm cinayetlerle ilgili yargı süreçlerinin kapatılmaması gerektiğini vurgulayarak, “Almanya Şansölyesi Merkel’in verdiği, ‘NSU olayı tüm boyutlarıyla aydınlanacak’ sözü yerine getirilmezse, kurumsal ırkçılıkla da söz verildiği gibi ve araştırma komisyonlarının ortaya çıkarttığı gibi mücadele edilmezse, bu konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasını Meclise önereceğim. Bir heyetle bizzat süreci yerinde inceleyerek olayın üzerine gideceğimizi belirtmek istiyorum” dedi.