Güncelleme Tarihi:
Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) Türkiye hakkında hazırladığı beşinci raporda, yasal ve kurumsal bazı iyileştirmelere rağmen mültecilerin, Kürtlerin, Romanların ve LGBTİ bireylerin durumlarındaki kötüleşmeye dikkat çekildi. ECRI’nin önemli tespitleri arasında nefret söyleminde artış olması ve çoğu zaman bu eylemin cezasız kalması yer alıyor. ECRI, nefret söyleminin özellikle üst düzey devlet temsilcileri tarafından kullanılmasını son derece endişe verici bulduğunu da rapora yansıttı.
İŞTE TESPİT VE ÖNERİLER
ECRI’nin Kasım 2015’te yaptığı ziyaretin ardından Mart 2016’ya kadar olan gelişmeleri de kapsayan şekilde hazırlanan ve bugün açıklanacak Türkiye hakkındaki raporunda öne çıkan tespit ve öneriler şunlar:
ECRI, aralarında devlet temsilcileri ve muhalefetin önde gelen isimlerinin de yer aldığı yetkililer ile alenen tanınmış isimlerin nefret söylemini giderek artan şekilde kullanmalarından yüksek derecede endişe duyuyor. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Benim için Gürcü dediler. Affedersin daha çirkinini söylediler, Ermeni dediler” sözleri, Yıldız Tilbe’nin Hitler’i övdüğü sosyal medya mesajı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Paris’teki terör saldırılarını İsrail istihbarat servisi Mossad’ın organize ettiği yönündeki ifadeleri örnek olarak rapora yansıtıldı. Bununla birlikte son dönemde azınlıklara yönelik ılımlı mesajlar da belgede not edildi.)
Her düzeydeki yetkililer ve siyasi liderler nefret söylemi kullanmaktan vazgeçmeli. Parlamento ve hükümet davranış kuralları belirlemeli.
TCK’DA UYUM ŞART
Herhangi bir azınlık grubuna yönelik ırkçı ya da stereotipleri, hoşgörüsüzlüğü ve önyargıları teşvik eden unsurlar okul kitaplarından kaldırılmalı.
Nefret kökenli cezai saldırılarda etkili soruşturma yürütülmemesi ve cezasızlığın sürekli olması büyük endişe kaynağı.
Türk Ceza Kanunu’nun 122’nci (ayrımcılık), 125’inci (hakaret) ve 216’ncı (halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama) maddelerinde değişikliğe gidilmeli. Ayrımcılıkla ilgili yasal düzenleme ECRI’nin önerileriyle tam uyumlu hale getirilmeli.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek, ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 12 numaralı protokol imzalanmasına rağmen hâlâ onaylanmadı.
İstanbul’daki 2015 Onur Yürüyüşü’nün polis tarafından şiddet kullanılarak dağıtılması endişe kaynağı. Romanlar da defalarca toplu saldırıya uğradı.
LGBTİ bireylerinin nefret söylemine, şiddete ve ayrımcılığa karşı korunması, yaşam şartları hakkında bilincin artırılması için eylem planı hazırlanıp uygulanmalı.
OMBUDSMAN VAR AMA İNİSİYATİFİ YOK
AYNI raporun devamında da şu tespit ve uyarılar yer aldı:
Yetkililer, PKK’ya yönelik terör operasyonlarında Kürt ya da diğer sivillerin ölmemesi ya da yaralanmaması ve insan haklarına genel olarak saygı gösterilmesi için gerekli önlemleri almalı. Buna rağmen zayiat olması durumunda etkili soruşturmalar yürütülmeli.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bağımsızlığı sağlanmalı. Bu kurum hükümet dairesi gibi çalışmamalı, üyeleri yürütme tarafından belirlenmemeli.
Ombudsmanlığın oluşturulması olumlu ancak ombudsmanın kendi inisiyatifiyle soruşturma yürütebilme gücü yok. Buna ek olarak tarafsızlığı ve yansızlığı konusunda süren endişeler var.
ECRI, daha önce örneğine rastlanmamış düzeyde zorlu şartlar karşısında Türk yetkililerin mülteciler konusunda uluslararası topumdan daha fazla destek arayışına girmeye teşvik eder.
Yetkililer dinle ilgili düzenlemeler yaparken tarafsızlık görevlerine tam anlamıyla saygı göstermeli, ayrımcı düzenlemeleri kaldırmalı.