Güncelleme Tarihi:
“BENİM sekiz yıl sonra sizin nezdinizde ne kadar hatırım varsa, bu konuda bana güvenmenizi istiyorum. Ben oyumu şimdiden kullandım. Hillary Clinton için oy verdim, çünkü o başkan olduğunda, bu ülkenin emin ellerde olacağından kesinlikle eminim. Sizden de aynısını yapmanızı istiyorum. Şimdi ilerlememizi inşa edecek, yarım kalan işi bitirecek akıllı, dengeli ve denenmiş birini 45’inci başkan olarak seçme şansımız var. Çalışacak ve sözlerini yerine getirecek. Sadece tweet atmayacak.”
ABD Başkanı Barack Obama’nın Hillary Clinton’ın önseçimlerde rakibi Bernie Sanders’a kaybettiği, mavi yakalıların yeri Michigan’da karşısındaki topluluğa pazartesi günü söylediği sözler bunlar. “Halen bir şansımız var” diyerek Clinton için başkanlığının son miting gününde dedikleri.
Ancak o kadar sert bir seçim kampanyası oldu ki, adaylar birbirlerine o kadar ağır hakaretler etti ki, öyle skandallar yaşandı ki, seçim günü yapılan sandık başı anketlerine göre her 10 Amerikalı’dan sadece 4’ü adaylardan biri hakkında heyecan duyduğunu söyledi. Ve Obama ne kadar uğraşsa da halk iki adaydan öylesine soğumuş ki, Barack Obama’ya güven duyan Amerikalıların oranı yüzde 54’e fırladı. Obama’nın popülaritesi ikinci kez başkan seçildiği 2012’den beri en yüksek seviyeye fırladı.
İKİ KAMP KOZLARINI PAYLAŞTI: İlk sandıkların TSİ 02.00’de kapandığı seçimin sonuçları, tıpkı kampanya dönemi gibi her açıdan tarihiydi. Birçok uzmana göre yarış Avrupa’da yükselen aşırı sağ ve geçen haziran İngiltere’de yapılan Brexit referandumunun bir rövanşı oldu. Bir yanda Hillary’yi destekleyen kadınlar ve üniversite mezunları... Öbür tarafta Trump’ın arkasında sıralanan eğitim seviyesi düşük mavi yakalılar, sistem karşıtı öfkeliler. İki kamp, kozlarını bu kez Amerika’da paylaştı. Ve tıpkı Brexit’ta olduğu gibi üniversite mezunlarının adayı bu seçimde öncesinde de anketlerde öndeydi. Ancak Hillary’nin merkezinde nefesler tutulmuşken, Florida ve Virginia’dan gelen ilk sonuçlar da yine tıpkı Brexit’ta olduğu gibi üniversitelilerin beklenenden geride başladığını gösterdi.
270’İN PEŞİNDE MİTİNG: Trump da anketlere rağmen son dakikaya kadar başkan olması için gerekli 270 delegeye ulaşmak için çaba göstermekten vazgeçmedi. Bunun için de mavi yakalıların yoğun olduğu, erken oy kullanma oranları düşük olan, daha önce Demokratların çok güçlü oldukları Pensilvanya ve Michigan’a asıldı. Son gününde bu eyaletlerde mitingler düzenledi.
Yapılan youmların çoğu da başkan olması için Trump’ın bu iki eyaletten birini kazanması gerektiği yönündeydi. Trump’ın 2012 seçimlerinde Cumhuriyetçilerin adayı olan Mitt Romney’nin kazandığı North Carolina ve Arizona dışında, Romney’nin Obama’ya kaybettiği Florida, Ohio ve Iowa’yı da çevirmesi gerektiği ortak kanaatti.
MAVİ YAKALILAR NE YAPACAK: Bu yüzden 2008 ve 2012’de Obama’yı Oval Ofis’e taşıyan en güçlü kesimlerden biri nasıl siyahlar olduysa, bu seçimde başkanı belirleyeceği düşünülen, çoğu Trump’a destek veriyor gözüken mavi yakalıların ne oranda sandığa gideceği, seçimin en belirleyeceği sorusuydu. Nitekim sadece Trump değil, Hillary de son günlerini işçilerin yoğun olduğu Michigan ve Pensilvanya’da geçirdi. Başkan Obama, Hillary’ye destek için bu yüzden Michigan’da konuştu.
LATİNOLARIN İNTİKAM GÜNÜ: Kadınlar, üniversiteliler ve mavi yakalılar dışında Hillary ve Trump arasındaki yarışta en belirleyici gruplardan biri de sandığa gitme oranı önceki yıllara göre çok daha yüksek olan Latinolar oldu. Trump, seçim kampanyasının başlarında yaptığı bir konuşmada Meksikalılardan ‘tecavüzcü’ diye bahsetmişti. Yarışın başa baş olduğu Nevada’da sandığa akın eden Latinolar o yüzden büyük oranda Hillary için oy attı. Latino nüfusun yoğun olduğu diğer eyaletler California ve Teksas ise ezici biçimde tek bir partiye yakın olduğundan buralardaki Latino oylarının sonuca etkisi olmayacak.
ABD ya daha şahin olacak ya da daha izole
OYLARIN sayımının tamamlanmasının ardından belirlenecek yeni başkanla, bundan sonra ABD’nin nasıl bir dış politika izleyeceği de anlaşılacak. Münazaralarda iç politika fazla yer tutmasa da, eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın seçilmesi halinde Washington’ın özellikle Ortadoğu’da şimdikinden daha aktif bir siyaset izleyeceği tahmin ediliyor. Suriye’de uçuşa yasak bölgeyi savunan, Halep’te Suriye Rejimi’nin baskısı altındaki halka yardım edeceğini söyleyen Hillary Clinton’ın Obama’dan daha şahin bir başkan olacağı konusunda genel bir mutabakat var.. Donald Trump’ın dış politika söylemleri ise zaman zaman birbiriyle çelişen noktalar içerse de genel olarak daha izolasyonist bir çizgide. Örneğin Trump hem ABD’nin Ortadoğu’da işi olmadığını söylüyor hem de DEAŞ’ın petrolünü elinden alacağını, DEAŞ’ı yok edeceğini anlatıyor. Ya da İran’la imzalanan nükleer anlaşmayı sert biçimde eleştirip şartların büyük bir fiyasko olduğunu savunuyor ama onun yerine İran’ın nükleer silaha erişimini nasıl engelleyeceğini açıklamıyor.
İki adayın Türkiye’ye olan yaklaşımları ise iki temel konuda belirginleşiyor.
1) FETULLAH GÜLEN: Gülen konusunda iki adayın yaklaşımları farklılık içeriyor. Hillary Clinton’ın kampanyasında, Gülen Cemaati’nin bazı üst düzey üyelerinin önemli görevler aldıkları, finans komitesinde çalıştıkları, kampanya için bağış topladıkları biliniyor. Hillary Clinton da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Obama Yönetimi’nin çizgisine uygun olarak seçilmiş hükümete destek vermiş ve bir yandan da hukukun üstünlüğü vurgusu yaparak bu konuda dengeli bir duruş benimsemişti. Kampanyanın iletişim direktör yardımcısı Kristina Schake de, kendisine kampanyada görev alan Gülenciler hatırladığında “Hillary’nin (darbeyi kınayan) açıklamasına ekleyecek bir şeyim olduğuna emin değilim” deyip aynı şekilde “hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesini” istedi. Donald Trump cephesi ise bu konuda Türkiye’nin tezlerine daha yakın. Trump’a 15 Temmuz sorulduğunda, “Bazıları tiyatroydu, diyor. Ben öyle düşünmüyorum. Ama bunu tersine çevirmedeki en büyük payı Erdoğan’a veriyorum. Biliyorsunuz, ilk saat sonunda başarılı olmuş gibiydi. Sonra birden bire, en harika olanı, kazanan halk oldu” dedi. Trump kampanyası Gülencilerin Clinton kampanyasına bağışlarını da sık sık eleştirdi.
2) SURİYE’DEKİ KÜRTLER: İki adayın şimdiye kadar Türkiye’yi ilgilendiren bir konuda yaptıkları bir diğer yorum ise Suriye’deki Kürtler hakkında oldu. Ancak Gülen meselesinden farklı olarak iki aday da bu konuda benzer sözler söyledi. Clinton, başkan olsaydı Kürtleri DEAŞ’a karşı silahlandıracağını belirtti. Trump ise şöyle konuştu: “Ben Kürt kuvvetlerinin büyük bir hayranıyım. Aynı zamanda potansiyel olarak Türkiye’yle çok başarılı bir ilişkimiz olabilir. Ve her ikisini (Türkiye ve Kürtler) de bir araya getirebilsek gerçekten muazzam olurdu.”