Güncelleme Tarihi:
Son saldırı şu soruyu akıllara getirdi;
Neden bir kez daha Fransa?
1- FRANSA’NIN MÜSLÜMAN DÜNYASIYLA KARMAŞIK VE UZUN TARİHİ
Öncelikle, Fransa’nın diğer batılı ülkelere nazaran Müslüman dünyasına ev sahipliği açısından daha uzun soluklu ve yakın bir ilişkisi var. Fransa’nın 1830 yılında Kuzey Afrika ülkesi Cezayir’i işgaliyle birlikte Müslüman Afrika, Fransa’nın arka bahçesi haline geldi. 2. Dünya Savaşı’nın ardından çok sayıda kuzey Afrikalı Müslüman, sanayileşmeyle birlikte açılan yeni fabrikalarda çalışmak üzere Fransa’ya geldi. Afrikalılar Fransa’ya ilk geldiklerinde Paris ve Lyon’un endüstrileşmeye başlayan kuzeydeki kırsal bölgelerine yerleştiler.
Post-sanayileşme döneminde fabrikalar kapandı ancak bu bölgeye göçen Afrikalılar ilk yerleştikleri bölgelerde yaşamaya devam etti. Burada çocukları hatta torunları oldu. Fransız toplumunda oluşan bu azınlık yıllarca ayrımcılığa maruz kaldı.
Ancak yıl 2005’e geldiğinde Fransız toplumunda yaşanan ötekileştirme ve ayrımcılığa keskin bir reaksiyon gösterdiler. Fransız banliyölerinde yaşanan ayaklanmayı, hükümet kanadından yapılan açıklamalar da körükledi. Olayların başladığı banliyölerde yaşayanların yarısı 20 yaşın altındaydı ve işsizlik oranın yüzde 40’ın üstündeydi. Gerginlik sona erdiyse de huzursuzluk devam etti. Fransız banliyölerinde yaşayan mutsuz Müslüman azınlığın ‘Cihat’ yoluyla etki altına alınması da oldukça kolay oldu.
2- FRANSA’NIN CEZAYİR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ SÜRÜYOR
Fransa, kendi sömürgeleri olan diğer Avrupa ülkelerinin aksine eski sömürgesinden tamamen elini çekmedi. Cezayir, gerek ekonomik gerekse askeri olarak Ortadoğu ve Afrika’da Fransa’nın ulusal çıkarlarını savunmaya devam etti. Irak ve Suriye’de El Kaide ve IŞİD’e karşı mücadelede Cezayir asıllı Afrikalı Müslüman askerler de varlık gösterdi. Hatta IŞİD sosyal medya aracılığıyla Fransızca yayınladığı mesajlarda, ‘Kız ve erkek kardeşlerinize karşı günah işliyorsunuz’ ifadelerini kullandı. IŞİD’e yönelik saldırılarda Afrikalı Müslüman askerlerin yer alması terör örgütü safında büyük tepki çekti. Müslümanların Müslümanlara karşı savaştırılmasının azmettiricisi olarak algılanan Fransa da IŞİD’in öncelikli hedefi haline geldi.
3- FRANSA’NIN SOSYAL POLİTİKALARI
Fransa’nın IŞİD’in hedefinde olmasının önemli sebeplerinden biri de ülkede yaşayan Müslüman azınlığa karşı uygulanan yaptırımlar sayılabilir. Örneğin 2010 yılında kamuya açık alanlarda Müslümanlar için sembolik öneme sahip olan peçenin yasaklanması toplum tabanında büyük bir öfkeye neden olmuştu. Yine Mayıs 2015’te Fransa'nın güneyindeki Beziers şehrinin aşırı sağ partili belediye başkanı Robert Menard’ın anaokulu ve ilkokula giden Müslüman çocukları fişlediğini itiraf etmesi büyük bir skandala yol açmıştı. Skandal açıklama sonrası belediye başkanı hakkında soruşturma açılmıştı.
4- FRANSA’DAKİ HRİSTİYAN NÜFUSUN YOĞUNLUĞU
Laik bir devlet olmasına karşın Fransa’da nüfusun çoğunluğunun Katolik oluşu ve ülke tarihinde kilisenin ağırlıklı konumu, Paris'in Müslüman azınlıkla ilgili politikalarının sorgulanmasına da zemin hazırlıyor. Fransa'nın aşırı dincilikle mücadelesi de zaman zaman bu perspektiften algılanıyor. IŞİD’in yayınladığı tehdit mesajlarında –yalnızca Fransa için değil- Koalisyon güçlerine katılan tüm ülkelerin askeri güçleri için ‘Haçlı ordusu- Haçlı seferi’ ifadesini kullanması da bu iddiayı doğrular nitelikte.
5- FRANSA’NIN DİNE KARŞI MUHALİF TUTUMU – HİCİV TOLERASYONU
Fransa’nın organize dine (sadece İslamiyet için değil) muhalif ve bundan beslenen geleneksel bir mizah anlayışı mevcut. Charlie Hebdo’nun IŞİD tarafından hedef alınmasının en önemli nedenlerinden biri de İslam dinini hicveden karikatürleri... Ancak Fransa’nın ikinci kez hedef alınmasının ardında, Charlie Hebdo saldırısından sonra halk tabanının ve hükümet kanadının bu hicve karşı yüksek tolerasyon göstermesi hatta bu yayınların altı çizilerek basın özgürlüğü kapsamında sayılması, bunun defalarca deklare edilmesi gösterilebilir.
***
Son olarak Avrupa’daki radikal sağın yükselişi de saldırıların hedefinde Fransa’nın olmasının sebeplerinden biri sayılabilir. Radikal Sağın Fransa’daki temsilcisi Marine Le Pen’in liderliğindeki Ulusal Cephe’nin Charlie Hebdo saldırısının ardından Fransa’daki İslami değerlere tezat söylemleri büyük tepki çekmişti. Sağcıların propagandavari, nefret dolu söylemleri radikalleşmeye yol açıyor. Tüm bu söylemler de Fransa'daki Müslümanların kendilerini dışlanmış hissetmesine ve IŞİD gibi nefret vaazcılarının onları kandırmasına ve kolayca etkisi altına almasına temel hazırlıyor.
Mert Şuşut, mert şuşut, MERT ŞUŞUT