NATO zirvesi: AB ile sağlıksız ortam sürüyor

Güncelleme Tarihi:

NATO zirvesi: AB ile sağlıksız ortam sürüyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2009 10:55

NATO zirvesinde, "NATO-AB ilişkilerindeki pürüzlerin" yüzeysel olarak ele alınması bekleniyor.

Sağlıklı diyalog ve işbirliği ortamını baştan beri yaratamayan iki kurumun, bazı sorunların aşılması için uzlaşma arayışlarını sürdürdüğü, ancak son yıllarda hiçbir somut olumlu adım atılamadığı, bu durumun da AB üyesi Kıbrıs Rum kesiminden kaynaklandığı biliniyor.

-STRATEJİK İŞBİRLİĞİNDE KIBRIS ENGELİ-

Uzun yılardır devam eden hararetli tartışmalara rağmen, "NATO'da Kıbrıs sorunu yok" söylemini sürdürmeyi tercih eden diplomatik kaynaklar, bu dosyanın NATO ile AB ilişkilerini geniş ölçüde olumsuz etkilediğini gizlemiyor.

"Ortak stratejik menfaatler" temelinde oluşturulan NATO-AB işbirliği, 24 Ocak 2001 tarihinde NATO Genel Sekreteri ve AB dönem başkanlığı arasındaki yazılı irade beyanıyla somutlaşmıştı. Bu tarihten itibaren iki kurumun, "birbirini tamamlayıcı nitelikte" savunma işbirliği ve danışmalar yaptığı var sayılıyor, ancak bu alanda bugüne kadar "temkinli ve küçük adımlar" dışında etkinlik görülmedi.

AB üyesi olan Kıbrıs Rum kesiminin NATO ile ilişkilerde Türkiye tarafından kesin bir tavırla dışlanması ilişkileri kolaylaştırmadı. NATO'ya "kapıdan giremeyen Rumların bacadan girme" girişimleri, Ankara'ya yapılan bazı baskılara rağmen etkisiz ve sonuçsuz bırakılıyor.

NATO Konseyinin 2003 kararında NATO ile AB arasında stratejik işbirliğine yeşil ışık yakılırken, iki koşulun altı çizilmişti. Bunlara göre, işbirliği yapılacak ülkelerin Barış İçin Ortaklık (BİO) katılımcısı olması ve NATO ile güvenlik anlaşması imzalaması gerekiyor.

Malta ile Kıbrıs Rum kesimi, bu koşulları yerine getiremiyor. Bu üyeler NATO-AB stratejik işbirliği dışında bırakılırken, AB kanadı, "tüm üyelerinin tam katılımı olmadan hiçbir karar veremeyeceği" gerekçesiyle sorun yaşadığını belirtiyor.

NATO kaynakları, "ittifakta var olmayan" Kıbrıs sorununun giderek artan bir şekilde "tüm müttefiklerin sorunu" olduğuna işaret ederken, bu sorunun çözümünün, "Türkiye'nin AB'ye katılımıyla" ve "Kıbrıs sorunun adil bir şekilde sonuca taşınmasıyla" gerçekleşeceğini savunuyor.

-AB ZOR DURUMDA-

Savunma kimliği ve yetenekleri oluşturmakta başarısız kalan AB'nin, NATO'dan sağlamak istediği desteğin önemli ve kapsamlı olduğu gözlemleniyor.

Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) çerçevesinde AB'ye verdiği askeri desteğe işaret ederken, "beklentilerini" de hatırlatıyor ve bazı müttefiklerin, sıkıntıların aşılamamasında Ankara'yı suçlamasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.

AB'nin çeşitli operasyonlarına hava ve deniz unsurlarıyla desteklenmiş tugay düzeyinde desteğini 2000'li yılların başından beri sürdüren Türkiye, AGSP'yi başından beri desteklediğini, AB'nin temel hedefine katkıda bulunduğunu, bunu yaparken, bazı sıkıntıları ve AB'den beklentilerini de dile getirmeyi sürdürdüğünü hatırlatıyor.

Türkiye'nin AB temel hedefine yoğun katkılarının belgelerde sadece "ilave" olarak nitelendirilmesinin devam etmesinden kaynaklanan rahatsızlık sık sık dile getiriliyor.

Türkiye'nin AGSP bağlamında tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiği de hatırlatılırken, AB ile ilişkilerindeki gelişmelere değiniliyor, artık bir aday ülke olma konumunun geride kaldığı, katılım müzakerelerinin başladığı ve ilerlediği ifade ediliyor.

AGSP harekatlarına katkıda bulunan Türkiye'nin, planlama boyutuna "kısmen" katıldığı bu harekatların karar ve komutasına hiç katılamaması durumunun devam etmesinden duyduğu rahatsızlığı da uzun süre ifade ettiği biliniyor.

Öte yandan Türkiye'nin, Avrupa Savunma Ajansıyla işbirliği yapması için gerekli idari düzenlemelerin sonuçlandırılması beklentisi de yanıtsız kaldı. AB üyesi olmayan NATO müttefikleri Norveç ve Türkiye'nin ajansa katılımı için bazı özel idari düzenlemelere gidilmesi kararlaştırılmıştı. Norveç dosyası sonuçlandırılırken, Türkiye'nin katılımını sağlayacak metnin imzalanması, "AB üyesi" Kıbrıs Rum kesimi tarafından veto edilerek engelleniyor.

Aynı sorun, AB ile bilgi alışverişine olanak sağlayacak bir güvenlik anlaşmasında da yaşanıyor. Rum kesimi, uzun yıllardır üzerinde çalışılmış olan ve sonuç aşamasına gelen bu anlaşmanın imzalanmasını veto yoluyla engelliyor.

Ankara, bu koşullarda sorunlara çözümün "AB bünyesinde", "Rumların ikna edilmesiyle" mümkün olabileceği üzerinde duruyor, bu olmadan kendisinden NATO'da "esneklik" beklenmemesi gerektiği mesajı veriyor.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin, "NATO-AB ilişkilerinin gelişmesini canı gönülden desteklediği" mesajını sık sık yansıtıyor, ancak bu konuda, geçen süreçte hiçbir olumlu adım ve gelişme gözlemlenmediği belirtiliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!