Güncelleme Tarihi:
AVRUPA Birliği ve Türkiye, mülteci krizi bağlamında devreye sokma konusunda anlaştıkları ortak eylem planının uygulanmasını sağlayacak detaylarda yaşanan sorunları aşmaya çalışıyor. Brüksel ile Ankara arasında geçen hafta başında yapılan görüşmelerin çok olumlu geçmemesi 29 Kasım’da yapılması öngörülen tam katılımlı AB-Türkiye zirvesine ilişkin soru işaretlerini artırdı. Gelinen aşamada tarafların müzakerelerde vardığı noktayı genel hatlarıyla şu şekilde özetlemek mümkün:
Türkiye’nin mülteci krizi konusunda adım atmasına destek olmak için verilmesi öngörülen 3 milyar Euro konusunda AB içinde büyük ölçüde anlaşma sağlandı. Türkiye’nin ise bu miktarı yeterli bulmadığı ve iki yıla yayılmasına soğuk baktığı belirtiliyor.
AB’nin müzakere sürecini hızlandırmak için yeni başlıklar üzerinde çalışma taahhüdü ise Türkiye’yi hâlâ tatmin etmedi. Ankara, başlıklar konusunda somut ve bağlayıcı yaklaşım istiyor. Brüksel ise 15 Aralık’ta açılmasını umduğu 17 numaralı “ekonomik ve parasal politika” başlığı dışındaki başlıklar için bu talebi karşılamakta zorlanıyor.
AB, Türkiye’den mültecilerin işgücü piyasasına katılımlarının sağlanması, durumlarının iyileştirilmesi ve sınır kontrollerinin artırılması konularında somut takvim talep ediyor. Türkiye ise gerekli garantileri almadan kendisini takvime bağlamak istemiyor.
Vize muafiyetinin tüm Türk vatandaşları için 2016’da devreye sokulması konusunda da Ankara’nın istediği noktaya henüz gelinmedi.
TUSK KARAR VERECEK
AB kaynakları, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Jean Claude Juncker’in G-20 toplantısı sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptıkları görüşmenin olumlu geçmediğini gizlemiyor. AB yetkilileri Türkiye’yle yapılacak zirve için ilk etapta 22 Kasım tarihini öngörmüş ancak o tarihe kadar yeni hükümetin kurulamayacağından hareketle 29 Kasım tarihi öne çıkarılmıştı. Türk yetkililerin, “zirve yapmış olmak için zirve yapma niyetlerinin olmadığı” görüşü AB Konseyi Başkanı Donald Tusk tarafından da paylaşılıyor. Tusk, göstermelik değil somut sonuç verecek ve eylem planını uygulamaya sokabilecek bir zirveden yana. Bu bağlamda Tusk’un zirvenin düzenlenip düzenlenmeyeceğine ilişkin birkaç gün içinde vermek zorunda olduğu karar kritik öneme sahip olacak.
PARİS SALDIRISI BASKIYI ARTTIRDI
Paris saldırısı, müzakerelere eli güçlü giren ve çözüm denkleminin vazgeçilmez parçası olduğunun verdiği rahatlıkla çıtayı yükseltmekten kaçınmayan Türkiye üzerindeki baskıyı artırdı. Ankara’nın mevcut yaklaşımına tüm AB başkentleri aynı esneklikle yaklaşmıyor. Üst düzey bir AB yetkilisi, başından beri mülteci krizinin çözümünde sadece Türkiye’ye bağlı olunduğu izlenimi verilmesinden rahatsız olan bazı başkentlerde alternatiflerin devreye sokulması çağrılarının yükselmeye başladığının altını çizdi. Aynı yetkili, “AB’nin B planı var mı?” sorumuza ise, “Bizim amacımız bu anlaşmayı en kısa sürede ve etkin şekilde hayata geçirmek ama bir plan varsa onun her zaman B planı da vardır” şeklinde cevapladı.