Güncelleme Tarihi:
Başkan Kennedy'nin öldürülmesi için sinyali şemsiyeli bir adam mı verdi? Coca-Cola'nın gizli formülü nedir? Amerikan hükümeti gerçekten elektronik haberleşmeyi denetliyor mu?
''New York Times Magazine'' adlı haftalık dergi son sayısında bu ve buna benzer çok sayıda sırra ışık tuttu ve çeşitli kaynakların verdikleri bilgilerle bu sorulara cevap bulmaya çalıştı.
Başkan Kennedy'nin Dallas'ta vurulmasından birkaç saniye önce, hiçbir gerek yokken, arabaya çok yakın duran bir kişinin aniden şemsiyesini açtığını hatırlatan dergi, ''acaba bu bir sinyal miydi?'' sorusunu sordu.
Şemsiyeyi açan kişinin o zaman bulunamadığını ve olayı soruşturan Warren komisyonu tarafından sorguya çekilemediğini belirten dergi, Dallas'ta sigortacı olarak çalışan Louis Steven Witt adlı kişinin 1978yılında, Kennedy cinayetini soruşturan Temsilciler Meclisi özel komisyonuna, söz konusu kişinin kendisi olduğunu bildirdiğini kaydetti. Witt, şemsiyeyi herhangi bir amaçla açmadığını da öne sürdü.
Yazıda, ''Amerikan ulusal güvenlik ajansının, yıllardır, internet dahil, elektronik haberleşmeyi 'Echelon programı' adlı bir proje çerçevesinde izlediği, ancak bu yoldan elde edilen bilgilerin, Amerikan vatandaşları aleyhinde casusluk amacıyla kullanılmadığı'' da belirtildi.
Dergi, Coca-Cola'da artık kokain bulunmadığını ve onun yerini limon, portakal, kişniş otu, Hindistan cevizi ve tarçından oluşan bir karışımın aldığını yazdı.
MARYLIN MONROE'NUN ÖLDÜĞÜ GECE
Dergi, Hollywood'un gelmiş geçmiş en seksi yıldızı olan Marylin Monroe'nun mafya ya da Kennedy'nin emriyle öldürüldüğü yolundaki söylentilere de değindi ve ünlü yıldızın son anlarını ayrıntılı biçimde inceleyen detektif Fred Otash'a dayanarak şu bilgileri verdi:
''Marylin Monroe o gece Robert Kennedy ile şiddetli bir tartışma yaşadı. Kennedy'nin evden ayrılmasından sonra Marylin yüksek dozda uyku ilacı aldı. Ancak bunu intihar amacıyla mı aldığı hiçbir zaman öğrenilemedi.''
KARIN DEŞEN JACK AMERİKALI MIYDI?
19. yüzyılın sonlarında Londra'yı aylarca titreten karındeşen Jack'in Amerikalı olduğu yolundaki iddiaları da irdeleyen ''New York Times Magazine'', Scotland Yard'ın elindeki belgelerin, olaylar sırasında Francis Tumblety adlı bir Amerikalının Londra'da sanık olarak tutuklandığını doğruladığını kaydetti.
1888 yılında fahişeleri öldürmekten sanık olarak yakalanan Tumblety bir yolunu bularak Amerika'ya kaçmayı başardı. Olayların başlıca failini elinden kaçırdığı için zor duruma düşen Scotland Yard'ın, Tumblety'nin adını gizli tuttuğu ve dosyayı ''yok ettiği'' öne sürülüyor.
Olay, Scotland Yard'ın 1913 yılında Amerikan makamlarına ilettiği bir mektupla ortaya çıktı.
Sessiz sinemanın en yakışıklı erkeği kabul edilen Rudolph Valentino'nun eşcinsel olup olmadığı konusunda çok spekülasyon yapıldığını da hatırlatan dergi, Valentino'nun, peritonitten ölmeden önce hastanede yatarken bile bu yoldaki söylentileri kesin biçimde yalanladığını yazdı.
Valentino'nun eşcinsel olduğu konusunda elde kesin kanıt bulunmamakla birlikte, 1999'da yayınlanan biyografisinde, dönemin ünlüaktorlerinden Ramon Novarro ile ilişkisine yer verildiğine dikkati çeken dergi, ''Valentino'nun iki karısının da başka kadınlarla eşcinsel ilişkide bulundukları söyleniyor'' dedi.