Güncelleme Tarihi:
Alman televizyonlarındaki açık oturumlardan birinde Sol Parti Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht, sağ popülist AfD bünyesinde ‘Halbnazis’ (Yarı Naziler) bulunduğunu söyledi.
Wagenknecht, AfD’nin lider adayı Alice Weidel’e de “Sizin de bildiğiniz gibi, federal listesinde yalnız muhafazakar pozisyonları savunan değil, aynı zamanda ‘yarı nazi’ oldukları saptanmış kişilerin de Federal Meclis’e gireceği bir partide kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” diye sordu.
Hiç şüphesiz Sahra Wagenknecht, ilk etapta Berlin’deki ‘Holocaust Anıtı’nı kast ederek “Biz Almanlar, başkentinin göbeğine ‘utanç anıtı’ diken dünyanın tek halkıyız” diyen Thüringen Eyalet Parlamentosu AfD Meclis Grup Başkanı Björn Höcke ve onun gibi düşünenleri kastetmişti.
Tabii Alice Weidel, her zaman olduğu gibi yine kaçamak bir yanıt vermiş ve böyle düşünen bazı kişilerin partisinden ihraç edildiğini söylemekle yetinmişti.
***
Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkan Yardımcısı Ralf Stegner ise daha ileri giderek bir gazeteye verdiği demecinde, Björn Höcke için ‘nazi’ değerlendirmesinde bulundu.
SPD’nin yıllarca genel başkanlığını yapan Federal Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de, Federal Hükümetin Göç, Sığınmacılar ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’u, “Anadolu’da imha edeceklerini” söyleyen AfD’nin lider adayı Alexander Gauland’ın bu söylemini sert bir dille kınarken, “Gauland nazi değildir ama partisindeki nazilere göz yummaktadır” diyerek, sağ popülist bu partide nazilerin barındığını dile getirdi.
Gabriel, Federal Meclis’in bu yasama dönemindeki son oturumunda çok üzgün olduğunu ifade ederken, “Yasama dönemi son erdiği için değil, çünkü biliyorum ki, çok büyük bir olasılıkla yeniden Federal Meclis’e geldiğimde 1945 yılından beri ilk kez kürsüdeki mikrofonun başında ‘gerçek naziler’ ayakta olacak, işte bu yüzden üzgünüm” dedi.
***
Evet, şimdiden belli ki, Anayasa’nın 23 Mayıs 1949 tarihinde kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde 1933-1945 yılları arasındaki dönemden beri ilk kez ‘yarı naziler’, ‘naziler’, ‘gerçek naziler’ Federal Meclis’te yeniden boy gösterecekler.
Hem de dünyaya açık Avrupa’nın lokomotifi konumundaki Almanya’da.
Hem de şu politik söylemlerle:
* Gerekirse İngiltere gibi Almanya da Avrupa Birliği’ni (AB) terk etsin!
* Almanya, Euro Bölgesi’ni terk etmeli. Yani euro uygulamasına son verilip yeniden eski para birimi DM’ye (Deutsche Mark) geçilmeli.
* NATO savunma birliği olarak kalmalı. Biz bir AB ordusu oluşturulmasına karşıyız.
* Hafif suç işleyen yabancılar bile sınır dışı edilmeli.
* 10 yıldan daha az sürer Alman vatandaşlığı olan göçmen kökenlilerin Alman vatandaşlıkları ağır bir suç işlemeleri durumunda iptal edilmeli.
* Sosyal sisteme göçe hayır.
* Sosyal sisteme yük olması halinde aile birleşimine izin verilmemeli.
* İslam Almanya’ya ait değildir.
* Almanya’daki camilerin yabancı ülkeler tarafından finanse edilmesine hayır.
* İmamlar bizim Anayasamızı olduğu gibi kabul etmeli.
* Camilerde fetva Almanca verilmeli.
* Alman Üniversitelerindeki İslam Bilimleri bölümleri kaldırılmalı.
* Kamu kurum ve kuruluşlarında başörtüsü yasağı uygulanmalı.
***
Hatta lider aday Alice Weidel sokakta bile başörtüsü yasağından yana.
Nisan ayında yapılan referandumda ‘evet’ oyu verenlerin ‘buralı’ olamadıklarını savunan AfD, onlara kapıyı gösteriyor.
Alice Weidel, “Referandumu destekleyen tüm Alman Türklerin, Almanya’yı terk etmesini mi istiyorsunuz” sorusuna çok açık bir biçimde “Evet” yanıtını veriyor.
AfD, Türkiye’nin AB üyeliğine ise tamamen karşı çıkıyor ve “Müzakerelere derhal son verilmeli” diyor.
Evet, 2016 yılında yapılan eyalet parlamentosu seçimlerinde Mecklenburg Vorpommern’de yüzde 20.8, Saksonya Anhalt’da yüzde 24.3, Baden Württemberg’de yüzde 14.2, Berlin’de yüzde 14.2, Rheniland Pflaz’da yüzde 12.6 ve 2017 yılında Saarland yüzde 6.2, Schleswig Holstein’da yüzde 5.9, Kuzey Ren Vestfalya’da yüzde 7.4 oranında oy alan sağ popülist AfD, “Geliyoruz” diyor.
Yani Reichstag (Reich Meclisi) olarak bilinen Federal Meclisi’nin kapılarının 1945 yılından beri yeniden ‘yarı naziler’e, ‘naziler’e, ‘gerçek naziler’e açılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
İşte bu da demokrasiye gönül vermiş sağduyulu herkes gibi beni de tedirgin ediyor.