Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’Yİ ANLATIYOR
Gazetedeki yazı şöyle devam etti: “Pamuk, kitabında, bir aşığın umudunun sabır ve inatçılıkta olduğunu kanıtlıyor. Masumiyet Müzesi’nde anlatılan hikaye, merak uyandırıcı ve beklenmeyen unsurlar barındırıyor. Romanın ana kahramanı Kemal’in, Füsun’a ulaşabilmek için katettiği yolda önüne çıkan hiçbir engelden gözü korkmuyor. Pamuk’un romanının dehası, basit bir aşk romanı olarak okunabilse dahi, kurnazca ve anlaşılması güç katmanları içinde barındıran karmaşık bir çalışma olmasında saklı. Kemal, Füsun’un aşkını kazanabilme serüveninde yol alırken, Türkiye’deki hayat hakkında da birçok şey öğreniliyor. Tüm İstanbul, bu mükemmel romanda canlı bir şekilde yer alıyor. Boğaziçi’nin kara sularından yükselen sisten, kıyılarındaki eski ve harap evlere, lüks apartmanlardaki tüccarlardan, sefil barlardaki aylak sanatçılara, otobüs şoförlerinin ikram ettiği sert kolonyalardan, körfezdeki kötü kokuya kadar, şehir ve insanları, kitabın sayfalarında adeta nefes alıyor.”
DERİN BİR İNSANİ ROMAN
Arana, Washington Post’taki yazısında şunları da yazdı: “Kitap, tamamen aşka ve aşkı anlamaya olan ihtiyacımıza odaklanıyor. Kemal’in Füsun’un eşyalarını çalma içgüdüsü gibi, insanoğlu da sanki elle tutulabilen bir şey olarak, aşka uzanabilmeyi arzular. Nietzsche’nin, “Her aşkta her zaman bir damla çılgınlık vardır, ama her çılgınlıkta da bir damla mantık vardır” sözünde olduğu gibi, Kemal’in aşkı da onu bir anlık mantıksızlıklara sürüklüyor, ancak akıl sağlığı da bu küçücük çalma eylemine bağlı oluyor. Masumiyet Müzesi, derin bir insani roman. Maureen Freely tarafından yapılan ustaca tercümesi, büyüleyici anlatımıyla, Orhan Pamuk’un, kendi neslinin en iyi yazarlarından biri olduğunun sağlam bir kanıtı. Pamuk, bu kitabıyla aşkı tam anlamıyla ellerimize yerleştiriyor.”