Güncelleme Tarihi:
Marine Le Pen, Fransa’nın aşırı ırkçı görüşleriyle Fransa’yı titreten babası Jean Marie Le Pen’den partiyi devraldıktan sadece 3 yıl sonra, babasından daha büyük bir başarıya imza attı. Avrupa’nın en çok korktuğu ırkçı partiyi ‘demokrasinin beşiği’ Fransa’da birinci parti yaptı. Le Pen, FN’e ilk başarısını 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 18 oy alarak yaşattı. Babasının 2002’de yaptığı gibi ikinci tura kalamasa da O’nun rekorunu egale etti. Mart 2014’te yapılan yerel seçimlerde 11 belediye başkanı çıkararak babasını yeniden solladı. Son olarak AP seçimlerinde FN’i ülkenin birinci partisi yaparak, babasının hiç elde edemediği bir zafere imza attı.
Gençler ve işçiler destekliyor
Marine Le Pen işe FN’in “ırkçı değil muhafazakar ve milliyetçi bir kitle partisi” olduğu imajını vererek başladı. Ocak 2011’de başına geçtiği partisini “şeytani olmaktan çıkarma/ dediabolisation” politikasıyla bu iddiasını hayata geçirmeyi başardı. Bütün bunları AB’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve ülke içindeki siyasi konjonktür nedeniyle merkez partilerden kopan halkın nabzını çok iyi tutup semboller üzerine oynayarak başardı. Son seçimlerde en çok gençler ve işçilerden oy aldı. Solun geleneksel seçmeni olan işçilerin yüzde 48’i FN’e oy verdi. FN, gençlerin de en çok oy verdiği parti oldu.
“Cumhuriyet’in şeytanı”
Baba Le Pen, FN’i anlatan “Cumhuriyetin Şeytanı” adlı bir belgeselde üç kızının en küçüğü 45 yaşındaki Marine Le Pen hakkında, “Şeytan’ın kızı pekâlâ cazip olabilir... Ben her zaman bunu söyledim” diye şaka yollu kızının siyasetteki iddialı yükselişini haber veriyor.
1968 yılında doğan ve aşırı hareketli çocukluğu nedeniyle “erkek Fatma” lakabıyla anılan Marine Le Pen’in çocukluğu, babasına küfreden ve babasından korkan bir Fransa’ya tanık olmakla geçti. Okul sıralarında “Le Pen’in kızı” yaftasıyla sürekli eleştirilmekten bıkan Marine Le Pen, Hukuk Fakültesi’ni bitirip avukatlık yemininden bir yıl sonra politikaya atılmaya ve babasının çizgisinde gitmeye karar verdi. 1993 yılındaki yerel seçimlerde FN’e ilk adımını attı. 1998’de FN’in hukuk bürosunu yönetti.
Babasının yaşlı politikacı arkadaşlarının “gece kulübü müdavimi” diye gördükleri Marine Le Pen, 2011’de babasının hep hayal ettiği gibi parti başkanlığına aday oldu. Genel Başkan olmayı bekleyen babasının en yakın arkadaşı Bruno Gollnish’i ekarte ederek Ocak 2011’de FN Genel Başkanı oldu. İhtiyarların “başaramaz” dediği partiyi şeytani imajından kurtarmak için adım adım stratejisini hayata geçirdi. En zayıf noktası olan ekonomi bilgisini “küreselleşmenin kaybedenlerini” mutlu edecek söylemlerle güçlendirdi. Fransa’daki işsizliğin nedeninin ülkeye akın eden göçmenler olduğunu söyleyerek işsizlerin, kriz altında ezilen işçilerin, işsiz banliyö gençliğinin ilgisini çekmeyi başardı. Yabancıların oy kullanmasına, Türkiye’nin AB üyeliğine, eşcinsellerin evlat edinmesine, yabancıların sosyal yardım almasına ve oy kullanmasına karşı çıktı. Ulusal para birimini, ‘Made in France’i, sınırların kapatılmasını, yasa dışı göçmenlerin sınır dışı edilmesini, ölüm cezalarını destekledi.
İki kere boşanan 3 çocuk annesi Marine Le Pen, bugün Genel Başkan Yardımcısı Louis Alliot ile birlikte yaşıyor. Şimdiki hedefi ise AP içinde gurup kurup büyük gürültüler kopararak iç politikada yükselmek. Ve nihai hedefte, 2017’de Cumhurbaşkanlığı yarışında elini güçlendirmek.
Zaferini Hürriyet’e anlatmıştı
Marine Le Pen, 2012’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası sırasında Hürriyet’e konuşarak, “Bana ‘çılgın, histerik, aptal’ diyorlar. Ama bana onların sahip olduğu medya gücünü verin, kamuoyunun fikrini hemen değiştireyim. Euro AB’de hızla kapatılması gereken bir parantez. Sandıktan sürpriz çıkacak göreceksiniz. Çünkü gençler bu altın kaplamalı finansal faşizme, birbiri ardına gelip hep aynı şeyleri söyleyen politikacılara karşılar. Yani sisteme karşılar. Sisteme karşı bir aday olduğum için de beni destekliyorlar. Kadın olmam da avantaj. Anneyiz, çocuklarımıza kimliğini, değerlerini geçirme vizyonumuz var. Uykusuzluğa, erken kalkmaya da alışığız” demişti. Le Pen, bir kaç kez yatla Türkiye sahillerinde tatil yaptığını da anlatarak, “Kuşadası’ndan Antalya’ya kadar tüm Türkiye sahillerinde tatil yaptım. Çok güzel bir ülke. Gerçekten, bunu sizinle söyleşi yaptığım için söylemiyorum. Türk halkı da misafirperver, cömert bir halk” dedi. Le Pen, karşı olduğu Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ise, “ Bana göre AB dürüst değil ve bu Türk halkı için çok onur kırıcı. Ben en azından başından beri dürüstüm. AB şu haliyle bile çok büyük. Ben bir euroseptik’im, Türkiye’ye karşı değilim, AB’ye üye olmasına karşıyım. Türkiye ile dengeli, dürüst, ikili ilişkiler her alanda yürütülebilir” demişti. Le Pen, iki gün önce AP seçim zaferinin ardından, Türkiye’nin AB üyeliğinin veto edilmesini istedi.