Güncelleme Tarihi:
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Türkiye’ye yönelik olarak diyalog yerine tırmandırma ve güç gösterisine dayalı ‘kırmızı çizgi’ politikasını sürdürmesi, ilişkileri onarılması güç yaraların oluşabileceği bir alana doğru itiyor. Suriye’de Türkiye’nin hamlelerinin de etkisiyle Fransa’nın ağırlığının neredeyse sıfırlanması, Libya’da izlediği politikanın kendi ülkesinde bile eleştirilmesi, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) hamiliğine soyunması Türkiye konusunun Macron açısından takıntı haline geldiğine ve Fransa’nın rövanş güdüsüyle hareket ettiğine işaret ediyor. Fransa’da başta koronavirüs olmak üzere acil sorunlar varken Macron’un enerjisinin büyük kısmını Türkiye karşıtlığına dayalı dış politikaya harcamasının birden çok nedeni var.
AB LİDERLİĞİ HEVESİ
Macron’un en önemli hedeflerinden biri AB’nin liderliğini Fransa’nın üstlenmesi. Macron, şu anki lider Almanya ile yakın ilişkiyi korumak istese de Başbakan Angela Merkel’in siyasetten çekilmesinin ardından AB liderliği koltuğuna oturma hevesini gizlemiyor. AB’nin en önemli askeri gücü konumundaki Fransa, ‘AB’nin egemenliğinin koruyucusu’ rolüne de soyunmuş durumda. Akdeniz’deki enerji pastasından pay kapmak da Fransa’nın hedefleri arasında. Ankara’nın çoğu alanda planını bozduğu Macron, Türkiye ile gerilimi AB içindeki güç dengesi bağlamında kullanıyor. Yunanistan ve GKRY’yi yanına alarak oluşturduğu cephe ‘agresif politika’ istese de AB’de Almanya’nın başını çektiği ‘diyalog cephesi’ karşısında henüz istediğini alamadı. Buna rağmen Almanya’yı yanına çekme çabaları sürüyor. Üç hafta sonraki AB Zirvesi, Türkiye kapışmasına sahne olacak.
PUAN BEKLENTİSİ
Fransa son dönemde salgın konusunda kötü performans sergiliyor. Önceki gün 7 binden fazla yeni vakanın tespit edildiği ve bir haftadır ortalamanın 5 binin altına düşmediği ülkede ekonomi ikinci çeyrekte yüzde 13.8 daraldı. Açıklanan 100 milyar Euro’luk ekonomi destek planının ne kadar işe yarayacağı net değil. Böyle bir ortamda iç politikada puan kazanması oldukça zor olan Macron, dış politikaya ağırlık verdi. Türkiye karşıtlığının Fransa’da, özellikle sağ cephede, prim yapması da Macron’u bu yöne itiyor. Son anketler tablonun, popülaritesi yüzde 39 gibi oldukça düşük bir seviyede olan Macron lehine 1 ile 4 puan arasında değiştiğine işaret ediyor. Sosyal krizin kötüleşmesi ve ekonomi destek paketinin beklentiyi karşılamaması halinde, uluslararası alanda ‘her taşın altından çıkma’ yaklaşımının Macron aleyhine dönme riski ise oldukça yüksek.
ATİNA İLE SİLAH PAZARLIĞI
Doğu Akdeniz’deki gerilimin Fransa açısından önemli bir etkisi, Yunanistan ile askeri satış pazarlıklarının yeniden canlanması oldu. Temmuz ayında Fransa’dan maliyeti 2-2.5 milyar Euro olan son teknoloji ürünü iki fırkateyn alma amaçlı pazarlıklarını durduran Yunanistan masaya döndü. Daha önce sunulan teklifleri beğenmeyen Atina, Fransız Rafale savaş uçaklarıyla da yeniden ilgilenmeye başladı. Paris, Yunanistan’a 8’i kullanılmış olmak üzere 18 Rafale satma peşinde. MBDA füze sistemleri yetkilileri de Yunan makamlarıyla temasta. Bu füzeler, Rafale uçakları için kullanılabileceği gibi Yunan hava kuvvetlerine ait Mirage 2000 savaş uçaklarının modernizasyonu kapsamında da opsiyonlar arasında.
IRAK’TA DA ELEŞTİRİYİ SÜRDÜRDÜ
Son dönemde her fırsatta Türkiye konusunda değerlendirmede bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, önceki gün ilk resmi ziyaretini yaptığı Irak’ta da geleneği bozmadı. Irak’ta son bir yılda yaşanan zorluklarda İran ve Türkiye’nin etkisi olduğunu öne süren Macron, “Bu zorluklar İran’ın çok güçlü etkisi ve Türkiye’nin, Irak’ın içişlerine giderek daha fazla müdahale eden ve tekrarlayan saldırılarıyla olağanüstü gergin bölgesel bir bağlamda ortaya çıkıyor” dedi. Macron geçtiğimiz günlerde de Türkiye’nin, ‘imparatorluk fantezisi’ olduğunu iddia etmişti.
ALTUN’DAN MACRON’A TEPKİ
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Beyrut’ta bir gazeteciyi azarlayan Fransa Cumhurbaşkanı’na, “Macron’un, Hizbullah yöneticisi ile gerçekleştirdiği görüşmeyi haber yapan Le Figaro muhabiri Georges Malbrunot’ya saygısızca tepkisinden ve hakaretlerinden derin endişe duyduk. Fransız polisinin geçtiğimiz aylardaki gösteriler sırasında gazetecilere yönelik şiddetiyle birlikte düşünüldüğünde, Fransa’nın gazeteciler için giderek tehlikeli bir yer haline geldiği ortada. Macron eleştirilmediği, gazetecilerin keyfini kaçıran haberler yapmadığı bir düzen istiyor” sözleriyle tepki gösterdi.