Güncelleme Tarihi:
Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin tamamen kopmuş olduğu bir dönemde İsrail’in Türkiye’deki en üst düzey diplomatik temsilcisi olarak atandı, görevde kaldığı süre zarfında İsrail’le Türkiye arasındaki ilişkiler normalleşti, diplomatik ilişkiler yeniden tesis edildi, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerse zirve yaptı. “Görev sürem boyunca hep iyi, misafirperver ve arkadaş canlısı insanlarla tanıştım. Türk halkına müteşekkirim” diyen İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, üç yıldan fazla süredir görev yaptığı İstanbul’daki başkonsolosluk görevine veda etmeden önce Hürriyet’in sorularını yanıtladı:
“Türkiye ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin kopuk olduğu 2010 ile 2014 yılları arasında iki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde 100 oranında artarak 2.8 milyar dolardan 5.6 milyar dolara çıktı. Peki, ikili ilişkilerin bu kadar gergin olduğu bir dönemde ticaret hacmini ikiye katlamayı nasıl becerdik? Bu şu anlama geliyor: İkili ilişkilerde ekonomik potansiyel çok yüksek. Mavi Marmara olayının yarattığı gerginlik olmasaydı şu anda ticaret hacmi çoktan 8 milyar doları bulmuştu. Şu andaki ticaret hacmimiz 5 milyar dolar, bu düşüş biraz da geçen yılki petrol fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandı.
DİYALOG SÜREÇLERİ
Bugün İsrail-Türkiye ilişkilerinde normalleşmenin her şeye yansıdığı bir dönem yaşıyoruz. Artık her iki devletin de geçmişte olanları arkada bırakıp birçok alanda işbirliği için geleceğe baktığı bir noktadayız. Ekonomik, ticari, kültürel ve akademik birçok alanda bu uzlaşmanın hasadını topluyoruz. Ankara’da siyasi ve ekonomik diyalog süreçleri çoktan tesis edildi bile. İş dünyasında da ilişkiler ve aktiviteler son derece hızlı ilerliyor. Siber güvenlik alanında da işbirliğimiz mevcut.
BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Ortadoğu’da bağımsız bir Kürt devletinden yana olduğuna dair sözleri, toprakla ilgili bir duruma işaret etmiyor, İsrailsadece Irak’taki Kürt halkının kendi kendilerini tanımlama fikrini savunuyor, bundan daha azı ya da fazlası değil. Başbakan Netanyahu herhangi bir ülkedeki Kürt azınlığa işaret ederek söylemedi bunu. İsrail bu konuda bir taraf değil.
SURİYE’NİN GELECEĞİ
Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecek, bizim bu konuda bir pozisyonumuz yok. Ancak Suriye’den bizim güvenliğimizi tehdit eden unsurlarla ilgili kendi kırmızı çizgilerimiz var. Bunlardan birincisi sınırımızın yakınındaki Hizbullah’ın varlığı. İkincisi sınır güvenliğimizi tehdit eden DEAŞ ve El Nusra gibi cihatçı örgütler. Üçüncüsü stratejik silahların Suriye’deki Hizbullah, vs. gibi farklı güçlerin eline geçmesi. Çünkü bu silahlar çok ileri teknoloji silahlar. Dördüncüsü de Suriye’de sivillere karşı kimyasal silahların kullanımı.”