Güncelleme Tarihi:
Henüz 3 yaşındayken ailesiyle birlikte Almanya’ya gelmiş.
Çocukluğu Almanya’nın Duisburg kentinde geçmiş.
Orta öğrenimden sonra Münih Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ve Sanat Pedagojisi okumuş.
Aynı zamanda heykeltıraşlık üzerine de eğitim almış.
Performans sanatının efsane isimlerinden Marina Abramoviç’le çalışma imkanı bulmuş.
****
2000’li yılların ortalarına doğruydu.
Berlin’in Mitte İlçesi’nde galerilerin yoğun olduğu bir caddede dolaşırken gözüme bir afiş çarptı.
Performans sanatçısı Nezaket Ekici yazıyordu.
İçeri girdim.
Kendisinin yarattığı sanatsal çalışmaları içeren görüntüler yansıyordu ekrana.
Birkaç adet de dev gibi tabloları vardı.
***
Birkaç gün sonra kendisine ulaştım.
Uzun uzun sohbet ettik.
Çocukluğunu, sanatını konuştuk.
“Niye performans sanatı?” diye sorunca başladı anlatmaya.
“Ben tutucu bir ailede büyüdüm. Ama bazı arkadaşlarıma göre daha şanslıydım. Diskoteğe gitmeme izin verirlerdi annem-babam. Tam olarak kaç yaşındaydım bilmiyorum. 16 veya 17 yaşları sanırım. Diskotekte arzu ettiğim gibi dans edip, vücudumu sergileyebiliyordum. Kimin ne düşündüğü umurumda bile değildi. Bu bir yerde cesaret işiydi. Sanırım bu benim sergilediğim ilk performanstı.
Performansta vücut dilini kullanıyorsun ve korku yok. Kendinden çok eminsin, konsantre olmuşsun ve işini yapıyorsun. Ben performans yaparken tüm insanlar bana bakıyor ve garip bir şey yapıyorum gibi düşünmüyorum. Bir mesaj vermek istiyorum. Bir görüntü yaratmak, o görüntüyü kullanmak istiyorum. İnsanlar da benimle beraber o hisleri paylaşsın istiyorum...”
Tabii Marina Abramoviç’le çalışmanın kendisi için çok büyük bir şans olduğunun da altını çiziyordu.
Nezaket Ekici, dünyanın çeşitli ülkelerinde sergiler açtı.
Tabii hem Stuttgart, hem de Berlin’de yaşayan sanatçının eserleri Berlin’deki galerilerde de sergilendi.
BERLİNLİ TÜRKLER DE GELSİN İSTİYORDU
BERLİN’in Mitte İlçesi’nde yaklaşık 8-9 yıl önce Memories of Objects adı altında açtığı sergide, Türk kültüründeki kız isteme geleneğini işleyen bir video görüntüsü de vardı.
Yani bir yerde kültürlerarası kaynaşmaya katkı.
Bu sergide Nezaket Ekici, o zamanki son çalışmalarından olan Madonna adlı performansı da canlı olarak sahneledi.
O günlerde çalışmalarına genellikle Alman izleyicilerin yoğun ilgi gösterdiğini söylemişti. Ama “Berlin’de çok sayıda Türk insanı yaşıyor. Ben Berlinli Türklerin de sanatsal çalışmalarıma ilgi göstermesini bekliyorum” demişti.
TÜRK TARAFINDAN DA ALMAN TARAFINDAN DA
NEZAKET Ekici, “Sanatta iki kültürlü olmanın rolü ne kadar önemli sizce?” sorusunu da şöyle yanıtlamıştı:
“Çok, hatta en önemli etkinlerden biri. İki kültür arasında kimlik benim sanatımın en önemli bir unsurunu oluşturuyor. Tutucu ve geleneksel Türk tarafından da, açık fikirli Alman eğitiminden de beslendim, etkilendim. Bunlar sonucu benim çalışmalarım, sanatım ortaya çıkıyor. Ayrıca kadının rolü de benim için çok önemli, bu anlamda kendimi de örnek alıyorum, yani hissettiklerim, yaşadıklarım, gördüklerim, tecrübelerim... Hem kadınım hem göçmen kökenliyim, yani bizzat kendimden yola çıkıyorum. Ben biraz tutucu bir aileden geliyorum ama biliyorum ki, artık birçok Türk ailesi değişti bu anlamda. Bundan yola çıkarak kadının bugünkü toplumumuzdaki konumunu, rolünü ele alıyorum. Tabi ki absürd sanat da yapıyorum. Yani güncel hayatta her an görülmeyecek şeyler. İnsanları şaşırtmayı ve yeni perspektifler, bakış açıları yaratmayı seviyorum.”
AYASOFYA İÇİN İZİN VERMEDİLER
KENDİSİNE verilen bir bursla 6 ay İstanbul’da yaşadıktan sonra geri geldiğinde de konuşmuştuk Nezaket Ekici’yle.
“Koca bir metropol olan İstanbul’da tek başıma altı ay kaldım ve çok etkilendim. Kafamda Türkiye ile ilgili tabii bir resim vardı her zaman. Ama kenti hiç tanımıyordum. Hayatımda ilk kez İstanbul’a gittim bu burs sayesinde. Bu burs için bir proje sundum. Projem kabul edildi ama ben bunu maalesef gerçekleştiremedim” demişti.
“Neden?” sorusunu da şöyle yanıtlamıştı:
“Bunu ben de bilmiyorum. Ayasofya’da performans sergilemek istedim ama Türkiye’deki bürokrasi ve politik kurumlar bunun için henüz yeterince gelişmiş değil. Kubbe içinde 15 metre uzunluğunda, 20 metre boyunda bir gelinlik giyip, tavandan ters bir şekilde yani baş aşağı asılacaktım. 15 dakika boyunca tasavvuf musikisi ile kendi etrafımda dönecektim. Bunun için mimarlar ve uzmanlarla gerekli tüm araştırmaları yaptırdım ve hiçbir sakınca olmadığı halde izin verilmedi. Beyaz gelinlik ve onun ışıltısı dervişlerin eteğini temsil ediyordu. Eski kilise, cami, şimdi müze, elbisenin abstraklığı, yani Hıristiyanlığı, İslamiyet ve kendi bedenimi de kullanarak güncelliği temsil etmek istiyordum. Yani farklı unsurları absürd bir şekilde birleştirerek sunmak istiyordum. Tabii ki binanın mimarisi bunlarda çok önemliydi. Bunu sadece Ayasofya’da yapabilirdim. Maalesef önce müze müdürleri izin vermedi, İstanbul Valiliği mektup yazarak reddettiğini bildirdi. Mektupta bir sebep gösterilmedi, yapılmasının zor olduğu yazıyor sadece. Kubbede şimdiye kadar hiçbir şey yapılmadığı ve koruma altında olduğu için izin verilmediğini söylediler. Oysa ben uzmanlardan bunun için gerekli garantiyi almıştım.”
O DA AŞIRI SAĞCILARA HEDEF OLMUŞTU
NEZAKET Ekici’nin geçen yıl Mayıs ayında Dresden Eyalet Mahkemesi’nin ana giriş kapısının önünde sergilediği Halı Kapı isimli enstalasyonu da çok konuşuldu. 34 şark halısından oluşun enstalasyonda Şarkla- Garp (Doğu ile Batı) arasındaki bağlantılar dile getiriliyor. Farklı renkler ve farklı kültürlerin birleşmesinin barış içinde birlikte yaşama katkısına dikkat çekiliyor.
Toplumlar arasındaki ve hukuk sistemlerindeki paralelliklere işaret ediliyor.
Ama aşırı sağcı çevreler bundan rahatsız oldu.
Halıların üzerine “Pis İslam” yazan aşırı sağcılar, hem bir dine hem de sanata saldırdılar.
Güvenlik gerekçesiyle enstalasyon kaldırıldı.
Ama Nezaket Ekici, çılgın çalışmalarından hiç vazgeçmedi.
Bir odanın dört duvarını ve tavanını rujlu dudaklarıyla öperek renklendiren, beyaz gelinlikleri de aynı şekilde süsleyen Nezaket Ekici, performanslarını video haline getirmeyi de sürdürüyor.
Dünyanın dört bir yanında eserlerini sergilemeyi de.
Hem de başarılı bir biçimde...