Güncelleme Tarihi:
İlk sırada 1935 doğumlu Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) milletvekili Heniz Riesenhuber yer almaktadır.
Christian Ströbele de 1939 yılında doğmuş.
Liseyi bitirdikten sonra Heidelberg Üniversitesi ile Berlin Hür Üniversite’de Hukuk ve Politik Bilimler öğrenimi yapmış.
1960’lı yılların sonlarına doğru Almanya’daki öğrenci hareketlerinin öncülüğünü yapan solcu Sosyalist Almanya Öğrenci Birliği’nin (SDS) ve 1970 yılında Kızıl Ordu Cephesi (RAF) adı altında ortaya çıkan terör örgütünün kurucuları arasında yer alan avukat Horst Mahler’in bürosunda işe başlamış.
1968 yılında başta Berlin olmak üzere Almanya’nın çeşitli kesimlerinde yaşanan öğrenci hareketlerine katılan ve gözaltına alınıp haklarında dava açılan öğrencilerin savunmalarını üstlenmiş.
Daha sonraki yıllarda da Meslek Yasağı Yasası’na karşı çıkan ve protesto gösterilerine katılan öğrencileri savunmuş.
Çoğu kez de ücret almadan.
* * *
Bir dönemlerin aşırı solcusu avukat Horst Mahler, 1990’lı yıllarda kapatılması için dava açılan aşırı sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) avukatlığını üstlenir ve daha sonra cephe değiştirip neonaziler arasında yer alırken, Hans-Christian Ströbele hep solda kaldı.
Ströbele, 1970’li yıllarda RAF kurucularından Andreas Baader’in avukatlığını yaptı.
Ancak cezası tecil edildi.
Ströbele, o yıllarda politikanın tam içinde olduğu halde, aktif politikaya atılmayı hiç düşünmemiş.
1970 yılında Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD)üye olduğu halde, hep pasif üye olarak kalmış.
Ancak SPD’nin politikasını benimsemediği için 1975 yılında istifa etmiş.
1978 yılında Berlin’de kurulan Demokrasi ve Doğa Korunması İçin Alternatif Liste’nin kurucuları arasında yer almış.
Aynı dönemde günümüzde hala yayınlanan sol eğilimli taz (Tageszeitung) gazetesinin yayın hayatına geçmesinde de etkin rol oynamış.
FEDERAL MECLİS’TE
Hans-Christian Ströbele, 1985 yılında Federal Meclis’e milletvekili olarak girdi.
Ancak Yeşiller’in tüzüğünde o dönemlerde bir yasama dönemini iki milletvekilinın paylaşması (rotasyon prensibi) yer aldığı için 1987 yılında yeniden aday olamadı.
1990’lı yılların başında Yeşiller’in eşit haklara sahip üç sözcüsünden biri olduğu halde, yıllarca milletvekili olamadı.
Ancak 1998 yılındaki genel seçimlerde Yeşiller’in Berlin Eyalet Listesi’nden yeniden Federal Meclis’e girdi.
KÜÇÜK İSTANBULLU
Christian Ströbele, partisinin SPD ile 1998-2005 yılları arasında oluşturduğu koalisyon hükümetinin bazı alanlardaki politikalarını hiç tasvip etmedi.
Özellikle de dönemin Yeşiller Partili Federal Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’le hiç anlaşamadı.
Partisinin politikasını eleştirdiği için 2002 yılındaki genel seçimlere katılacak adaylar arasında Eyalet Listesi’nde seçilme şansı olmayan bir sıraya yerleştirdi.
Tabii İsyankar Christian bu duruma isyan etti.
Türkler ve Türk kökenliler yoğun olarak yaşadığı için Almanlar arasında Küçük İstanbul olarak nitelenen Berlin’in Kreuzberg-Friedrichshain İlçesi’nden direkt adaylığını ilan etti.
Diğer partilerin direkt adaylarını geride bırakarak Federal Meclis’e girmeyi başardı.
Aynı başarıyı daha sonraki genel seçimlerde de sürdürdü.
2005, 2009 ve 2013 yıllarındaki genel seçimlerde de rakiplerine şans tanımadı.
Küçük İstanbullu Ströbele, seçim öncesi Kreuzberg’deki kahvehaneleri, marketleri, lokantaları, dönercileri, sebze-meyve pazarlarını dolaşıp bölgede yaşayan insanların gönlünü aldı. Tabii oylarını da.
İlerleyen yaşına rağmen her yeri bisikletiyle dolaştı.
Hala da hem Federal Meclis’e, hem de bürosuna bisikletiyle gidip gelmekte.
TEPKİ SELİ
Hans-Christian Ströbele, kafasından geçenleri söylediği için zaman zaman ağır eleştirilere hedef oldu.
“Saddam’ın (Irak’ın eski Başkanı) Scud roketleriyle İsrail’i vurması İsrail’in yanlış politikasının bir sonucudur” sözleri çok eleştirildi.
İki Almanya’nın birleşmesi sırasında Kohl hükümeti tarafından imzalanan Para, Ekonomi ve Sosyal Birlik Anlaşması’nı “Nazi dönemi bir yana bırakılırsa, bu Alman endüstrisinin kolonyal (sömürgecilik) savaşlardan beri elde ettiği en büyük topraktır” sözleri özellikle muhafazakar kesim tarafından büyük tepki gördü.
2006 yılındaki Dünya Futbol Şampiyonası sırasında, herkesin ellerinde Alman bayrağı taşımasının, otomobillere, bahçelere, balkonlara Alman bayrağı asmasının kendisinde milliyetçi eğilimlerin arttığı hissi uyandırdığını söylemesine de aynı tepkiler geldi.
Hıristiyan dini bayram günlerinden birinin iptal edilip, yerine Müslümanların dini bayramlarından bir günün resmi tatil ilan edilmesini gündeme getirmesi de tepkiyle karşılandı
HEP YANIMIZDAYDI
Hans-Christina Ströbele, Türk kökenlilere de çifte vatandaşlık hakkı verilmesini hep savundu.
Hatta Papa 16’ncı Benedikt’in Vatikan vatandaşı olması üzerine elinden Alman vatandaşlığının alınmasını bile gündeme getirdi.
Amacı, Papa 16’ncı Benedikt’in pasaportunun elinden alınması değil, Çite Vatandaşlık’ta uygulanın bu çifte standarta dikkat çekmekti.
Avrupa Birliği (AB) ülkesinden gelenlerin Almanya’da üç ay yaşamaları durumunda yerel seçimlerde oy kullanma ve seçilme hakkı olduğu halde, yıllardır bu ülkede yaşayan Türklerin ve başka göçmenlerin bu haktan mahrum edilmesini de hep eleştirdi.
Bir Alman gazetesinde “Ströbele Alman milli marşının Türkçe okunmasını istiyor” başlığı altında yayınlanan haber üzerine de ağır eleştirilere hedef oldu.
Oysa ki, Ströbele, kendisine “ABD’de milli marşın İspanyolca söylenmesine ne dersiniz?” sorusuna “Neden olmasın” yanıtını vermiş. Bunun üzerine “Alman milli marşı Türkçeye çevrilsin mi?” sorusuna da “Neden çevrilmesin?” demişti.
Kaldı ki, Alman Anayasası da Alman milli marşı da zaten daha önce Türkçeye çevrilmişti.
* * *
Hans-Christian Ströbele ile Berlin’de birkaç kez söyleşi yaptım. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kreuzberg’deki çok kültürlülüğün, çok dilliliğin ayrı bir cazibesi olduğunu vurguladı hep.
“Ben Kreuzberg’den de Kreuzberglilerden de çok memnunum. Onların arasında kendimi onlardan biri gibi hissediyorum. Onlar da bizlerden biri. Onlar da artık buralı. Hepimiz buralıyız” diyordu.