Güncelleme Tarihi:
Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin liderliğindeki muhafazakar Halk Hareketi Birliği (UMP) yüzde 26.45 ve Devlet Başkanı François Hollande’ın mensubu olduğu Sosyalist Parti (PS) yüzde 23.12 oranında oy toplayabildi.
Yani Fransa’da aşırı sağ ilk turdan en güçlü parti olarak çıktı.
Geçen hafta sonu ikinci tur seçimlerinde Milliyetçi Cephe umduğunu bulamadı.
13 bölgenin 7’sini UMP, 5’ini PS ve birini de (Korsika) bağımsız aday kazandı.
UMP toplam oyların yüzde 40.24’ünü, PS yüzde 32.12’sini ve FN de yüzde 27.10’unu aldı.
İlk bakışta yabancı düşmanı, İslam düşmanı, Euro ve Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne (AB) üyeliğine karşı politikasıyla tanınan Marine Le Pen liderliğindeki FN kaybetmiş gözükse de, gerçek hiç de öyle değil.
FN’nin ikinci turda hiçbir bölgede kazanamamasının tek nedeni, Fransa’da muhafazakar kanat (UMP) ile Sosyalistlerin (PS) işbirliği yapmasıdır.
PS, şans görmediği bölgelerde kendi adaylarını geri çekmiş, seçmenlerinden muhafazakar kanadın adayını desteklenmelerini istemiştir.
İşte bu yüzden FN ikinci turdan yenilgiyle çıkmıştır.
Ama rakamlara bakıldığında aşırı sağcılar için bu hiç de yenilgi değildir.
Çünkü partinin tarihinde ilk kez 44 milyona yakın seçmenin bulunduğu Fransa’da sandık başı yapan 24 milyon 900 bin seçmenden 6 milyondan fazlası Milliyetçi Cephe’ye oy vermiştir.
Yani Fransa yönünü aşırı sağa çevirmiştir.
Yalnız Fransa mı?
* * *
Değil...
Avrupa Birliği’nin (AB) birçok ülkesinde aşırı sağcıların ayak sesleri daha belirgin bir biçimde duyulmaya başlamıştır.
Avusturya’da Özgürlükçü Avusturya Partisi (FPÖ) yıllardır yabancı düşmanı politikasıyla seçmenlerin hem gönlünü kazanmakta hem de oylarını almakta.
Müslüman ve sığınmacı karşıtı politikasıyla FPÖ’nün gücü daha da artmaktadır.
Hollanda’da Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV) de öyle.
İslam düşmanlığıyla tanınan PVV’nin son kamuoyu yoklamalarına göre Hollanda’da bugün seçim olsa, toplam oyların yüzde 30’a yakınını alacağından hareket edilmektedir.
Halkları daha demokrat olarak bilinen İskandinav ülkelerinde de aşırı milliyetçiler her geçen yıl güçlerini artırmakta.
Danimarka’da Danimarka Halk Birliği, İsveç’te İsveçli Demokratlar, Finlandiya’da Gerçek Finliler yükselişte.
İngiltere’de Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) “Geliyoruz” diyor.
İtalya’da Lega Nord, Belçika’da Vlaams Belang da öyle.
Polonya’da sağ popülistler iktidarda.
Macaristan’da da öyle.
* * *
Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov’un Glasnost (saydamlık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) politikası sayesinde özgürlüğe kavuşan bu eski Doğu Blok ülkeleri sığınmacılara kapılarını kapatmakta ısrarlı. Dikenli teller çekildi bile.
Bulgaristan ve Yunanistan’da aşırı milliyetçilere destek artmakta.
Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Milos Zeman, İslamla Avrupa’nın bağdaşmadığını ileri sürerek “Müslümansız Avrupa” diyor.
* * *
Almanya’da yabancı düşmanı, ırkçı, İslam düşmanı, aşırı sağcı Ulusal Demokrat Parti (NPD) üyesi ve yandaş neonaziler sokaklara dökülüp “Yabancılar dışarı” sloganı atıyorlar.
Sığınmacı yurtlarını kundaklıyorlar, sinagoglara ve cami duvarlarına nazilerin sembolü gamalı haç çiziyorlar.
Sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD), PEGIDA kısa adıyla tanınan Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar saflarında yer alıp çok açık bir biçimde İslam düşmanlığı yapmakta.
Bu sayede oy oranını artırmakta.
Son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Almanya’da bu hafta sonu genel seçim olsa AfD toplam oyların yüzde 11’e yakını alarak en güçlü 3. parti konumuna yükselecek.
Avrupa’yı Avrupa yapan özgürlüktür.
Demokrasidir.
Hoşgörüdür.
Dayanışmadır.
Son gelişmeler Avrupalıların bu ortak temel değerlerden uzaklaştığını göstermektedir.
Evet, yıllardır Avrupa’da yaşıyorum.
Ama ben böyle bir Avrupa da Avrupalı da istemiyorum.