KKTC'de Yaşanan BRT Krizi ve Arka Planı

Güncelleme Tarihi:

KKTCde Yaşanan BRT Krizi ve Arka Planı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2007 00:00

KKTC resmî yayın kuruluşu Bayrak Radyo Televizyon (BRT) Kurumu, son günlerde Kıbrıs Türk basını ve kamuoyunun büyük eleştiri ve tepkilerine hedef olmaktadır. Bu tepkiler, BRT’nin haber bülteni jenerikleri ve internet sayfasından KKTC ve Türkiye bayraklarını kaldırması ve 29 Mart 2007 gecesi yayınlanan “Duvarımız” isimli belgeselden kaynaklanmaktadır.

Haberin Devamı

BRT’nin yeni internet sitesinde ve haber bülteni jeneriğinde yapılan değişiklikler, sitenin daha kapsamlı, modern ve izlenebilir olmasını sağlamaktan ziyade, KKTC’yi bir devlet olarak tanımlayan ifade, bilgi ve sembollerin kaldırıldığı, “Kuzey Kıbrıs” tanımlamasına indirgendiği bir görünüm arz etmektedir. Bu bağlamda, söz konusu değişikliklerle ilgili eleştiri konusu olan hususlar (eski site ile mukayeseli olarak) şöyle sıralanabilecektir:

-Yeni web sayfası ile ilgili internette arama yapıldığında, KKTC’nin değil “Kuzey Kıbrıs’ın resmî yayın organı” ifadesi ile karşılaşılmaktadır. Yeni sitenin hiçbir bölümünde de “KKTC” ifadesine ve bayrağına yer verilmemektedir.

-Ana sayfanın sol üst köşesinde dönüşümlü olarak yer alan KKTC ve Türkiye bayraklarının yanı sıra, altında “KKTC” ifadesi ile girilen sayfada sağ üst köşedeki bayraklar ve üzerindeki “TC ve KKTC Sonsuza Dek Varolacak” ibaresi de kaldırılmıştır. “Bayrak” adını taşıyan bir kurumun, dünyadaki diğer örnekleri ne olursa olsun ve hangi gerekçe ile gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin böyle bir uygulamaya yönelmesi, KKTC’de hassasiyet yaratmıştır. Ayrıca, eski sitede KKTC’yi tanıtan, Kıbrıs Sorunu’nu ve tarihçesini, milli bayramların tarihlerini içeren bölümler ve Atatürk köşesi de yeni sitede yer almamaktadır. Eski sitenin Türkçe ve İngilizce hazırlanmasına karşın, yeni site Rumca olarak da faaliyet göstermektedir.

Haberin Devamı

-Eski sitede haberler “KKTC-Güney Kıbrıs-Türkiye-Dünya” şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutulmuşken, yeni sitede KKTC-Güney Kıbrıs ayrımı yapılmaksızın, “Kıbrıs” adı altında coğrafi bir tanımlamanın tercih edildiği gözlenmektedir.

-BRT Kurumu’nun adeta Kıbrıs Sorunu’nun her safhasını yansıtan tarihçesi ve 1 Ocak 2007 öncesi arşivine de yeni sitede yer verilmemiştir. Bilindiği üzere, Bayrak Radyosu, 25 Aralık 1963 tarihinde Rumların ada Türklerini Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlaması üzerine, Kıbrıs Türkünün sesini dünyaya duyurmak amacıyla mücahitler tarafından küçük bir garajda akülerle yayına başlamıştır. Barış Harekâtı’nın gerçekleştirildiği 1974 yılı sonrasında yeni bir yapılanma içine giren Bayrak Radyosu, 1976 yılında televizyon yayınını da başlatmıştır. 1983’te KKTC’nin kurulması ile birlikte çıkarılan bir yasa ile, özerk bir kurum statüsüne kavuşarak, “Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK)” adını almıştır. BRTK’nın yatırım projelerine Türkiye tarafından önemli mali destek sağlanmaktadır.

Haberin Devamı

BRT Haber Bülteni jeneriğinde yıllardan beri yer alan KKTC ve Türkiye bayraklarının kaldırılması ise, internet sitesindeki değişikliklere gösterilen tepkilerin daha da yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Diğer taraftan, BRT’nin, bir Türk ve Rum’un ortak yapımı olan “Duvarımız” isimli belgeseli 29 Mart 2007 gecesi yayınlaması ile ilgili olarak Volkan Gazetesi’nde yer alan haberler büyük yankı bulmuştur. Söz konusu belgesel, halihazırda iktidardaki Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) yayın organı Yeni Düzen Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan Niyazi Kızılyürek isimli bir Kıbrıs Türkü ile Panikos Hrisantos adlı Rum tarafından 1994 yılında Alman ZDF Televizyonu’nun desteğiyle çekilmiş olup, bir KKTC televizyon kanalında ilk kez yayınlanmıştır. Belgeselde, Ada’da Türkler ve Rumlar barış ve kardeşlik içinde yaşamakta iken, EOKA’nın İngiliz sömürge yönetimine karşı mücadele başlattığı, İngiltere’nin ise Kıbrıs Türklerini kullandığı ileri sürülmekte, Türkiye Kıbrıs’ta “işgalci”, Türk askeri ve Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ise “tecavüzcü, ırz düşmanı” olarak tanımlanmaktadır. Keza, Güney Kıbrıs’ta yaşayan yaşlı bir Türk kadının Rum meyhanelerinde çalıştığı dönemde TMT mensuplarının kendisine tecavüz etmek istediği iddialarını edep ve ahlak dışı ifadelerle anlatan bölümleri de hiçbir sansüre tabi tutulmaksızın bu belgeselde yer aldığı şekliyle BRT’de gösterime sunulmuştur. Belgeselin, hazırlanmasından 13 yıl sonra ve Rumların “ En İyi Türk Ölü Türktür” sloganlarıyla kutladıkları EOKA’nın kuruluş yıldönümü olan 1 Nisan 2007 tarihinin birkaç gün öncesinde, üstelik KKTC’nin resmî yayın organı olan bir televizyon kuruluşunda yayınlanması, zamanlama açısından dikkat çekicidir.

Haberin Devamı

BRTK’deki söz konusu düzenleme ve uygulamalar, KKTC’de son aylarda asker-sivil çekişmesi olarak basına yansıyan bazı gelişmeler çerçevesinde daha geniş boyutlu olarak değerlendirildiğinde ise, oldukça hassas bir tablo ortaya çıkmaktadır.

-Lefkoşa’nın, Avrupa’da “duvarlarla” ayrılan tek bölünmüş başkent olarak kaldığı söylemleri, Lokmacı Barikatı’nın yıkılması tartışmaları ile daha yoğun olarak gündeme gelmiştir. “Duvarımız” belgeselinin içeriği bir yana, ismi dahi yayınlanma tarihi dikkate alındığında bu çağrışımı daha da güçlendirmektedir. Oysa, KKTC, Rum tarafı ile geçişe imkan sağlanması için Lokmacı bölgesinde kendi tarafındaki duvarı Kasım 2005’te zaten yıkmış olup, geçişi kolaylaştırmak için inşa ettiği üst geçidi de Rum lider Papadopulos’un tepkisi üzerine Ocak 2007’de kaldırmıştır. Buna karşın Rum Yönetimi, Mart 2007’de kendi tarafındaki duvarı yıkmak zorunda kalmakla birlikte, arada kapı açılıp geçişlerin başlatılabilmesi için başta bölgedeki Türk askerinin çekilmesi ve sembollerin (daha açık bir ifade ile Türkiye ve KKTC bayraklarının, “KKTC”yi devlet olarak tanımlayan ifade ve işaretlerin) kaldırılmasını şart koşmaya devam etmektedir. Ancak, KKTC’de Lokmacı Barikatı köprüsünün yıkılmasının, gerçek boyutlarının dışına çıkarılarak “asker-sivil çatışması” görüntüsü verilmek istenmesi, Türkiye’nin Ada’daki askerî varlığı ile yetki ve sorumlulukları konusunda Rum çıkarlarına hizmet eden, istismara açık bir zemin oluşmasına yol açmıştır. Cumhurbaşkanı Talat’ın Temmuz 2005’te KKTC’deki Lefkoşa Büyükelçisi ve Kuvvet Komutanları’ndan ayrı bayram kutlaması uygulaması ile başlayan, 15 Kasım 2006 KKTC Kuruluş Yıldönümü törenlerinde bir albayın konuşmasına tepkisi ile basında yer bulan “asker-sivil” ve “seçilmiş-atanmış” tartışmaları, Lokmacı krizi ile giderek artan bir şekilde kamuoyu gündemini meşgul etmiştir.[i] Özetle, konu, “Duvarımız” belgeselinin içeriğinde olduğu gibi Türkiye’nin 1974 müdahalesinin “işgal” tanımlamasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’ne son verdiği ve halihazırda KKTC’deki Türk askerî varlığının Ada’da “birleşik bir Kıbrıs’ta” Türk ve Rumların barış içinde yaşaması önünde en büyük engeli oluşturduğu şeklinde istismar edilmektedir. KKTC’de bazı köşe yazarları ise, “CTP Kurultayı ve Bu Memleket Bizimdir Biz Yöneteceğiz” başlıklı yazılar yazarak “Komutanlar her etkinin bir tepki yaratacağını bilmezler mi? Basit bir organizasyonla on binlerce kişinin yeniden İnönü Meydanı'nda toplanabileceğini göremezler mi? Şairin dediği gibi ‘derlenip dürülmedi henüz bayraklar...’. ‘Bu memleket bizimdir ve biz yöneteceğiz’ pankartının arkasında yeniden on binler yürüyebilir.” ifadeleriyle, Türkiye ve TSK’ya karşı kitlesel gösterilerin yapılabileceği mesajını vermektedirler. Ayrıca, TSK’nın KKTC’de misafir olduğu ve Garanti ve İttifak Anlaşmaları’ndaki haklarına geri çekilmesi yolunun uzlaşarak ve anlaşarak bulunamaması halinde geriye kalan tek yolun “çatışma” olduğu vurgulanmaktadır. Bu noktada dikkati çeken, Papadopulos’un Lokmacı Kapısı’nın açılması için öne sürdüğü koşullar paralelinde bir tutum sergilenmesi, bağımsızlık ve egemenliğin Rum Yönetimi’ne karşı değil, Türkiye’ye karşı savunulması çabası içine girilmesidir.

Haberin Devamı

-KKTC’de Mart ayı içinde büyük yankı uyandıran ve aslında birbirleri ve BRTK’deki uygulamalar ile yakından ilişkili pek çok gelişme yaşanmıştır. Bunlardan birincisi, KKTC’de ilk ve orta dereceli okullarda okutulan tarih ve sosyal bilgiler kitaplarından Türk ve Rumlar arasında düşmanlıkları körükleyecek ifadelerin kaldırılması görüntüsü altında, tarihi gerçeklerin çarpıtılarak 1955-74 döneminin adeta yok sayılması, Türklük yerine “Kıbrıslılık” kimliğinin aşılanmaya çalışılması tepkilere neden olmuştur. Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri (KTBK) Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı’nı ziyaret ederek konuyu gündeme getirmiş, ancak somut bir sonuç alınmamıştır. Ayrıca, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi’nin Milli Eğitim ve Kültür Bakanı ile okullara düzenlediği ziyaretlerde öğrencilere “ulusal değerlerine, bayrağına ve tarihine sahip çıkma bilinci kazandırılması” yönünde öğretmenlere tavsiyede bulunması üzerine, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenleri Sendikası (KTOEÖS) (“Bu Memleket Bizim Platformu”nun önemli unsurlarındandır) “gölge etme başka ihsan istemeyiz” açıklaması yapmıştır. Bu gelişmeler olurken, Rumların Akritas Planı çerçevesinde Kıbrıs Türklerine karşı başlattıkları ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen saldırıların -başta Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve 3 çocuğunun öldürüldüğü Kumsal Katliamı’nın- aslında TMT tarafından gerçekleştirildiği yönünde KKTC basınının bir bölümünde spekülasyonlar başlatılmıştır. 18 Mart 2007 Şehitleri Anma Günü ile aynı tarihte yapılan CTP Kurultayı’nda ise tüm şehitler yerine sadece “Demokrasi Şehitleri” olarak adlandırılan bazı kişiler için saygı duruşunda bulunulması, İstiklal Marşı okunmazken “Yurdum İşgal Altında” sözlerini içeren Çavbella şarkısının söylenmesi, KKTC’yi yok sayarak Kıbrıs’ı bir bütün olarak gösteren haritaların Kurultay salonuna asılması, kamuoyu tepkisinin giderek tırmanmasına yol açmıştır. KTBK Komutanı, aynı gün akşamında Şehitleri Anma Günü nedeniyle düzenlenen yemekte bir araya geldiği Başbakan Soyer’e tüm bu gelişmeler nedeniyle “üzüntü ve teessüflerini” bildirerek, böyle bir kurultayın düzenleyicisi, Başbakan dahi olsa elinin sıkmayacağını söylemiştir.[ii]

Haberin Devamı

Böylesi bir ortamda, KKTC’nin resmî yayın kuruluşu olan BRTK’nin, internet sitesi ve haber bültenlerinde “bayrak” ve “sembollerin” kaldırılması konusunda Rum taleplerini dikkate aldığı şeklinde yorumlara yol açabilecek uygulamalardan kaçınmasının ve 1974 Barış Harekâtı’nı ve Ada’daki Türk askerî varlığını gerçek dışı senaryolarla tartışmaya açan bir belgeselin yayınlanmasının muhtemel sonuçlarını dikkate almasının yararlı olacağı düşünülmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin resmî yayın kuruluşu olan ve dünyadaki ilk dış haber bürosunu 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti’nde açmış olan TRT’nin, KKTC’deki temsil düzeyini düşürerek BRTK içinde bir odadan yürütülmesi kararı aldığına ilişkin haberler[iii] ise Türkiye kamuoyunun Kıbrıs ile ilgili zamanında ve doğru bilgilendirilmesi konularında eksiklik yaşanabileceği endişelere neden olmuştur.[iv] Zira, Rum Yönetimi, Avrupa Birliği (AB) üyesi olmasının ve etkin Rum-Yunan lobisine sahip olmanın avantajlarını uluslararası platformlarda her alanda kullanmakta, uluslararası hukuk ve propaganda temelinde Türkiye’yi zor duruma düşürebilecek faaliyetlerde bulunmaktadır. Nitekim, Birleşmiş Milletler (BM) ve AB’nin ürettiği belge ve kararlar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarının temelinde de “Kıbrıs Sorunu’nun 1974’de Türkiye’nin askerî müdahalesi ile başladığı” yanılgısı egemen olmaktadır. Uluslararası sistemi yönlendiren aktörler, Rum-Yunan propagandalarının etkisi ya da kendi bölgesel-küresel çıkarları gereği, Kıbrıs Sorunu ile ilgili değerlendirmelerinde;

-1791’den itibaren Megali İdea ve Enosis’i hedefleyen Rum-Yunan faaliyetlerini,

-1955’te Kıbrıs Türklerine karşı Yunanistan destekli olarak başlatılan EOKA terör örgütünün saldırılarını,

-Rum liderliğinin, 1960’da kurulan Anayasal düzeni yıkmaya, Kıbrıs Türklerinin hak ve yetkilerini kısıtlamaya yönelik uygulamalarını,

-Kıbrıs Türklerinin, Ada’dan atılmalarını ve imhasını öngören “Akritas Planı” çerçevesinde 1963-74 döneminde maruz kaldıkları insan hakları ihlallerini, baskı ve katliamları,

-1974 Harekâtı öncesinde, Yunanistan’ın Ada’yı işgal ve darbe ile yönetimini ele geçirme girişimlerini,

-Dolayısıyla, Türkiye’yi 1974 Harekâtı’nı yapmaya zorlayan ve bugün de askerî varlık bulundurmasını gerekli kılan gelişmeleri, Harekât’ın hukuki çerçeve ve dayanaklarını göz ardı etmektedir.

Bu bağlamda, sorumluluk Türk tarafına yüklenmekte ve çare üretmesi beklenmekte, AİHM’de Rumlar tarafından bireysel ve devlet düzeyinde açılan davalarda Türkiye muhatap kabul edilerek, tazminata hükmedilmektedir. Mevcut konjonktürde, Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde belirleyici konuma ulaşan GKRY, çözüm zeminini BM’den AB’ye kaydırma yönünde önemli aşama kaydetmiş olup, BM çerçevesinde bir çözüm girişiminde elde edebileceklerinden fazlasını Türkiye-AB müzakere sürecinde ve AİHM’deki davalar yoluyla sağlayabileceği beklentisindedir. Türkiye tarafından “Kıbrıs Cumhuriyeti” nin meşru temsilcisi olarak tanınmak yoluyla Kıbrıs Sorunu’nu kendisi açısından çözmeyi hedeflemekte ve bu noktada AB’den destek görmektedir. 1990’lı yılların başından itibaren ABD ve AB öncülüğünde “iki toplumlu etkinlikler”, “çatışma-çözüm grupları” yoluyla yürütülen psikolojik faaliyetlere ilave olarak, son dönemlerde Ada’daki Türk askerî varlığının ve etkinliğinin tartışmalı hale getirilmesi, tarihi gerçeklerin çarpıtılarak KKTC kamuoyunda kutuplaşma ve bölünmelerin ve “Kıbrıslı” kimliği dayatmalarıyla “Kıbrıslı-Türkiyeli Türk” ayrımının körüklenmesi, sivil-asker gerginliği yaratmaya yönelik provokasyonlar, TC Lefkoşa Büyükelçisi’ni hedef alan açıklamalar, Rumların, hedeflerine aşamalı olarak ulaşmasına katkı sağlamaktadır.

Tüm bu hususlar çerçevesinde, KKTC’nin resmî yayın kuruluşunun, BRT yasasının kuruma verdiği “ulusal davanın içte ve dışta savunulması” görevinin yerine getirilmesinde tereddütler oluşmasının, içinde bulunulan hassas ortamda KKTC’deki toplumsal bölünme ve kutuplaşmalara ve Rum propaganda mekanizmaları tarafından çok yönlü olarak istismarına zemin oluşturacağı düşünülmektedir.

[i] Ayrıntılı değerlendirme için Bkz. “Sema Sezer, “Lokmacı Köprüsüyle Birlikte Yıkılanlar”, Stratejik Analiz, Şubat 2007.

[ii] CTP-BG Parti Tüzüğü’nün 34’üncü maddesine göre, partinin olağan kurultayları; iki yılda bir Eylül, Ekim veya Kasım aylarında yapılır. Bugüne kadar; Mayıs 2005’te, M.Ali Talat’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesi nedeniyle yapılan olağanüstü kurultay hariç olmak üzere, tüm kurultaylar, Tüzük’te belirtilen aylarda yapılmıştır. Parti Tüzüğünde, kurultayların icrası esnasında İstiklâl Marşı okunması, Bayrakların asılması veya Şehitler için saygı duruşu yapılması ile ilgili herhangi bir hüküm yoktur. Basına KTBK Komutanı ve Başbakan Soyer arasında “tokalaşma krizi” olarak yansıyan gelişmede Korgeneral Kıvrıkoğlu; CTP-BG kurultayında, İstiklal Marşımızın okunmaması, şehitlerimizin anılmaması, Ulu Önder Atatürk ve Dr. Fazıl Küçük’e yer verilmemesinden dolayı, teessüflerini ve duyduğu üzüntüyü belirterek;

- KKTC’de; en küçük derneklerin etkinliklerinde bile; faaliyete, İstiklal Marşımız okunarak başlandığını,

- Şehitleri Anma Günü’nde icra edilen bir kurultayda; sadece, Demokrasi Şehitleri’nin anılmasının manidar olduğunu,

-CTP Kurultay’ının; Türkiye’deki bölücü örgüt yanlısı siyasi partilerin kurultaylarından herhangi bir farkının bulunmadığını; geçmişte, söz konusu partilerin kurultaylarında da, İstiklal Marşımızın okunmadığını ve bölücü örgüt teröristlerinin, şehit sıfatıyla anıldığını ifade etmiştir.

Korgeneral Kıvrıkoğlu, yemekten ayrılırken de; İstiklal Marşımızın okunmadığı, şehitlerimizin anılmadığı, Ulu Önder Atatürk’e ve Dr. Fazıl Küçük’e yer verilmeyen bir Kurultay’ın düzenleyicisinin, Başbakan dahi olsa elini sıkmayacağını, söylemiştir. Ortada uzatılan el ve eli havada bırakan bir nezaketsizlik yoktur, teessürün ifadesi vardır.

[iii] Bahadır Selim Dilek, “TRT, KKTC’deki Temsilciliğini Kapatıyor”, Cumhuriyet, 28.03.2007.

[iv] 1 Mayıs 1964’te kurulan TRT, kuruluşundan yalnızca 4 ay sonra 9 Eylül 1964’te “Kıbrıs’ın Sesi Radyosu” yayınlarını başlatmış, ilk dış haber bürosunu 28 Nisan 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nde açmıştır. (Bkz. http://www.trt.net.tr/wwwtrt/tarihce.aspx) Bayrak Radyosu ise, ilk kez 19 Temmuz 1976’da Diyarbakır’dan sökülüp getirilen siyah beyaz stüdyo cihazlarının devreye sokulmasıyla televizyon yayınlarına başlayarak adını Bayrak Radyo Televizyonu olarak değiştirmiştir. (Bkz. http://www.brt.gov.nc.tr/brt/tarihce.htm)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!