İngiliz Yüksek Komiserliğinin KKTC'deki binası önünde başlayan eyleme, ellerinde Türk ve KKTC bayrakları ile katılan, bazıları siyah giyimli ve siyah şemsiyeli yaklaşık iki bin beş yüz kişi, ATAD'ın Orams davasına ilişkin kararını kınadı.
Eyleme bazı siyasilerin yanı sıra KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da katılarak destek verdi.
Bazı üniversitelerden öğretim üyelerinin de cüppeleriyle katıldığı eylemde, “İki kesimlilik şart”, “Siyasi eşitlik aşındırılamaz”, “Garantör İngiltere eşitliği gözet”, “ATAD Rum yanlısı”, “İki kesimlilik=barış”, “Kıbrıs'ta iki demokratik düzen var” yazılı pankartlar taşındı.
İngiliz Yüksek Komiserliği önünde, muhtıra Türkçe ve İngilizce okunarak, İngiliz Yüksek Komiserliği temsilcisine verildi.
Buradan topluca Ledra Palace sınır kapısına gidildi ve aynı muhtıra BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a ulaştırılmak üzere BM yetkilisine teslim edildi. Eylemciler daha sonra
Atatürk Meydanı'na giderek, muhtırayı Saray Otel karşısındaki AB bürosunda AB Komisyonu temsilcisine verdi. Muhtıranın BM yetkililerine verildiği sırada kalabalık, “Kıbrıs Türkü burada, unutmayın” sloganı attı.
AB'ye yönelik muhtıra, eski Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Ergun Olgun tarafından, AB'nin Kıbrıslı Türklere yönelik Nisan 2004'te kararlaştırılan 259 milyon Avro'luk Mali Yardımı çerçevesinde ilk fiziki proje olan Lefkoşa Su Dağıtım Şebekesinin yenilenmesi için düzenlenen törende, Türk ve KKTC bayraklarının olduğu kürsüden uzakta konuşan, AB Destek Ofisi Bölüm Başkanı Alessandra Viezzer'e verildi. Olgun konuşma yaparken platformun üzerine çıkan Viezzer, çevresine bayraklar getirilince, platformdan aşağı indi.
Eyleme katılanlar, AB Ofisi önünde de “Kıbrıs'ta iki devlet”, “Orams Kararına hayır” ve “Mucahitler burada unutmayın” sloganları attı.
İngiliz Yüksek Komiserliği önünde yapılan konuşmada, Platform üyesi Serhan Kombos, şunları söyledi:
“Kıbrıs Türkü'nün kendi ülkesinde azınlığa düşmeyeceği, çocuklarımızın geleceğini başka ülkelerde ve kimliklerde aramayacağı bir gelecek yaratmak, yarınlarımızın aydınlık olabilmesi için bugünümüze sahip çıkmak, her Kıbrıs Türkü'nün kutsal görevi olduğu inancından hareket ederek, toplumsal duyarlılık yaratmak ve yaymak için toplanmış bulunuyoruz.”
Platformun her türlü siyasi yapı ve merkeze eşit mesafede olduğunu kaydeden Kombos, “Kıbrıs Türkü'nü yok sayan ATAD kararını ve AB'nin tek yanlı tutumunu kınıyoruz” dedi.
DENKTAŞ'IN DEĞERLENDİRMESİKKTC'nin birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, eylemle ilgili olarak AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Eğer bu büyük haksızlık ve Rumların Kıbrıs meselesini yargı yoluyla halletme açıkgözlülüğü karşısında biz hala uyumaya devam edeceksek, başımıza büyük felaketler, yok edilme gelecek” dedi.
“Heyecanlı toplantıyı büyük bir olay olarak karşıladığını, ancak devamını istediğini” ifade eden Denktaş, “Bu heyecan KKTC kabul edilinceye kadar, tanınıncaya kadar devam etmelidir. Bunun kararlılığı içerisinde olduğumuzu, hiçbir şekilde boyun eğmeyeceğimizi, hele hele siyasi bir konunun yargı yoluyla, bizim olmadığımız toplantılarda halledilemeyeceğini herkese anlatalım. Bu başlangıç olsun, devam etsin” diye konuştu.
MUHTIRA METNİİngiliz Yüksek Komiserliği, BM ve AB yetkililerine verilen muhtırada, ATAD'ın Orams davasına ilişkin haksız kararının kınandığı ifade edilerek, şöyle denildi:
“Kıbrıslı Türklerin insan haklarının ve Kıbrıs'ta bir uzlaşıya dayalı çözüm yolunda BM tarafından da tescil edilmiş temel ilkeler olan tarafların siyasi eşitliğinin ve gözetilmesi gereken iki kesimliliğin bu kararın alınmasında göz ardı edildiği ortadadır.
Uluslararası toplum, taşınmaz mal konusunun Kıbrıs meselesi bağlamında siyasi bir konu olduğunu defaten teyit etmiştir. Taşınmaz mal konusunun, üzerinde mutabık kalınan iki kesimlilik ilkesini gözetecek şekilde görüşmeler aracılığıyla çözümlenmesi gerekmektedir. BM Genel Sekreteri iki kesimliliği tarifinde 'her federe devlet, kendi toplumu tarafından yönetilmeli ve toprakları üzerinde bariz nüfus ve taşınmaz mal çoğunluğu garanti edilmelidir...' demiştir. Genel Sekreter devamla bunun güvence altına alınabilmesi için diğer toplumdan kişilerin yerleşme ve taşınmaz mal edinme haklarının mutabık kalınacak bir tavanla sınırlandırılacağını ifade etmiştir. (BM Genel Sekreterinin Açılış Konuşması, 26 Şubat 1990).”
İNKAR KARARIATAD kararının, Kıbrıs'ta Kıbrıs Türk halkının siyasi eşit taraf olarak yetki ve meşruiyetini inkar anlamını taşıdığı belirtilen muhtırada, şöyle devam edildi:
“Söz konusu karar, Rum tarafına AB hukuk sistemini kendi siyasi amaçlarına alet etme fırsatını verdiği cihetle, siyasi ve hukuki kargaşa yaratacaktır. Sonuçta Rum tarafı, Kıbrıs Türk halkı üzerinde hakimiyet kurma çabasına girecek ve tüm sivil ve ticari konularda Rum mahkemesinin kararının AB üye ülkeleri aracılığıyla uygulanmasını sağlayarak, bu güne kadar başaramadıklarını bu yolla gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bunun iki taraf arasındaki ihtilafı besleyeceği, güven bunalımını daha da derinleştireceği ve sürdürülebilir bir anlaşmaya varma olasılığını daha da zayıflatacağı aşikardır.
Bu nedenle, ATAD kararı, uluslararası kamu politikasına ilişkin tüm makul tanımlamalara ters düşmekte, iki kesimlilik ve Kıbrıslı Türklerle Rumların siyasi eşitliklerini garanti altına alan BM kararlarını ihlal etmektedir. Bütünlüklü bir uzlaşı için müzakerelerin yoğun şekilde devam ettiği ve AB müktesebatının KKTC'de askıda bulunduğu bu dönemde bu haksız karar kabul edilmez bir müdahaledir, anti demokratiktir ve Avrupalılıkla bağdaşmamaktadır.”
Adada ve bölgesinde barış ve istikrarın, iki halkın ayrı kimlik, irade ve meşruiyetlerinin kabul edilmesine ve bunlara saygı gösterilmesine bağlı olduğu vurgulanan muhtırada, şu ifadelere yer verildi:
“BM aracılığıyla gerçekleştirilen 1975 Nüfus Mübadelesi Anlaşması ve 1977-1979 Doruk Anlaşmaları'ndan itibaren nesillerin hayatlarını şekillendiren iki kesimlilik değiştirilebilecek bir realite değildir.
ATAD'ın Orams davasına ilişkin kararının Kıbrıs'ta barış ve istikrara hizmet etmeyeceğini ve müzakere sürecini anlamsız kılacağını göz önünde bulundurarak, kategorik olarak duyurmak isteriz ki, bu kararın ileriye götürülmesi halinde, bir dayanışma göstergesi olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızdan görüşmelere ve AB ile ilişkilerimize ilişkin taahhütlerimizin gözden geçirmesini talep etme konusundaki hakkımızı saklı tutarız.”