Yalçın DOĞAN yazıyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2005 01:28
ORMANLAR ters dönüyor. Bütün ağaçların kökü yeryüzünde. Tarlalar sökülüyor. Pirinçler, muzlar, ananaslar, sebzeler okyanusa karışıyor.
Yeryüzü önce yukarı sıçrıyor, sonra aşağıya iniyor. Deniz, aşağıya inen karayı yutuyor.
Karşımda kıyametin resmi!..
İnsan mı kalır?.. Hangi evde?.. Nerede?.. Cesetler şimdi güneşte eriyor. Eriyen insan yağı suya karışıyor, su kaynaklarıyla birleşiyor. Su içmek mi?..
TSUNAMİ AİLEMİ ALDI BENİ BIRAKTI
Ankara’da 10 saatlik uçuştan sonra Başbakan Erdoğan’la birlikte dün Endonezya’da tsunaminin en çok vurduğu Banda Aceh bölgesindeyiz.
Sadece burada ölü sayısı 100 bini aşıyor. Ayrıca, 100 bin kişi kayıp. Yerel gazetelerde her gün kayıp ilanları var. Böyle bir felaket insanları galiba taşlaştırıyor. En çok 30 yaşlarındaki Yunidar isimli hanım:
‘Eşimi ve üç çocuğumu kaybettim, tsunami onları aldı, beni bıraktı!..’
Sanki gördüğü bir filmi anlatıyor, yaşadığı trajediyi değil.
Onunla yarısı gitmiş, yarısı kalmış okulun önünde konuşuyorum. Uzaktan kulağıma bir melodi çalınıyor. Kevin Costner’ın filmlerindeki müziğe benziyor. Evet, hayat devam ediyor, çocuklar ellerinde sopalarla birbirlerini kovalıyor, trafikte arabalar, açıkta satılan derisi soyulmuş tavuklar. Bir toz bulutu havaya kalkıyor.
28 derece. Yağmur başlıyor, güneş nemli nemli açıyor, nem nefes aldırmıyor, yapış yapış.
İçme su kuyuları, tuvalet çukurlarıyla yan yana.
FİLLER İŞBAŞINDA
Sağda solda çadırlar var ama, pek öyle dolu değil, o kıyametin çadırları değil. Çünkü, insanlar dağlara çekiliyor. Yeni bir tsunamiden korunmak üzere.
Sazların, ayakta kalan palmiyelerin arasından ahşap evler görüyorum. O deprem ve tsunamiye göre iyi dayanmış. Evlerde kertenkeleler cirit atıyor. Bir Kızılay görevlisi, ‘İyi ki kertenkeleler var, sivrisinekleri öldürüyor’ diyor. Bir teselli!.. Ormanlar tarlalarda yüzüyor. Bu enkazı kaldırmak nasıl mümkün?.. Bir yetkili anlatıyor:
‘Enkazı kaldırmayacağız, tomrukları ayıklayıp üstünü toprakla kapatacağız.’
Yılda üç veren o toprak, beş altı yıl tarıma kapatılıyor. Ters dönen tomrukları eğitilmiş filler topluyor, taşıyor, yuvarlıyor, istif ediyor!. Filler iş makinesi gibi.
Depremle azgınlaşan okyanus, karada 33 nehirle buluşuyor. Sonrası, işte gözlerimin önünde, kıyametin Güneydoğu Asya provası!.. O keşiflerden bir bölüm.
Banda Aceh şiirleri
BAŞBAKAN Erdoğan’ın beş günlük gezisindeki ilk durak, direniş şiirlerinde geçen Banda Aceh:
‘Eritre’de, mor oda, Aceh Sumatra’da direniş var, direniş.’
Deprem ve tsunamiyle yarısı kaybolan Aceh. Endenozya’da radikal İslami direnişin merkezi. GAM, Aceh Kurtuluş Hareketi bu direnişin örgütü. Aynı zamanda ayrılıkçı.
Halkta bir ara sempati topluyor. Endonezya hükümeti bu bölgeye kimsenin girmesine izin vermiyor. Kendi yurttaşı bile giremiyor. Banda Aceh’e yıllarca ancak siyah mavi kartla (pasaport gibi) girilebiliyor. Hükümetle ayrılıkçılar bir ara masaya bile oturuyor. Ama anlaşma sağlanamıyor.
Depremle birlikte, bölgeye giriş çıkış yumuşuyor. Buna rağmen depreme yardım için gelenler zaman zaman yine de ayrılıkçıların hedefi. Irak’taki gibi, burada da adam kaçırılıyor.
Aziz Türk basını!
ENDENOZYA’da bu yıl kış çok çetin geçiyor!.. Artı 28 derece, bol yağmur, bunaltan bir güneş, feci bir nem. Şimdi burada mevsim kış.
Başbakan Erdoğan’ın beş günde, beş ülkeyi kapsayan Güneydoğu Asya gezisi çok yorucu, çok yoğun, ama çok öğretici. Uçarken bitkinlik, inince yine bitkinlik.
Gezinin öğretici olmasına rağmen, aziz Türk basını bu geziyle pek ilgili değil. Sadece muhabir arkadaşlarım var. Anlı şanlı yazar çizer takımını mumla ara ki, bulasın!.. Ne de olsa, her gece başka ülkede kal, günde dört beş saat uç, saat farkı, gece gündüz karışımı, bir de bu çetin kış koşulları!..
Kimin umrunda Güney Asya gezisi?..