Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin yerel seçimi bitti ancak bazı şehirlerde sonuçlar hala belirsiz. Şehirlerde itirazlar öne çıkarken muhalefet de beklediği oyu alamamış olmanın şaşkınlığını yaşıyor. The Wall Street Journal Türkiye'ye konuşan Kılıçdaroğlu röportaja başlamadan önce yerel seçim beklentisinin yüzde 30'ları yakalamak olduğunu söyledi. Alamamalarının nedeni olarak da toplumun kendi ekonomisini iktidar ile özdeşleştirmesini gösterdi. Ağustos ayında gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin tek bir aday desteklemesine o adayın siyasi kimliği öne çıkmamış biri olması koşuluyla yeşil ışık yakan Kılıçdaroğlu, genel seçimlerde daha yüksek oy alacakları beklentisini de dile getirdi.
Kılıçdaroğlu'nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Yerel seçim sonuçları açıklanıyor ve şimdi herkes sonuçları tartışıyor. Ana muhalefet lideri olarak siz nasıl okuyorsunuz bu seçimi?
Yolsuzluklar konusunda AKP bir darbe yedi. Oylarında genel seçime göre bir düşüş var ama bu beklediğimiz kadar değil. Genel seçim gibi bir hava vardı yerel seçimde. Bizim toplumumuz iktidarı kendi ekonomisiyle özdeşleştiriyor. Orada ciddi bir kırılma olmazsa istikrarın sürmesinden yana bir tavır takınıyor. Nedeni de çok borçlu olması ve AKP'nin "CHP gelirse faizler ve dolar yükselir. Siz bu borçların altında kalırsınız" propagandası. Gerçekten de kendine göre tutarlı ama bize göre son derece yanlış bir propaganda yapıyor. O propagandanın da şu veya bu şekilde tuttuğunu görüyoruz. Çünkü yurttaş borçlu ve bir şekilde kendisini riske atmak istemiyor. Ama hayatın da bir gerçeği var tabii. O gerçek de şudur: Ekonominin çok iyi yönetilmediğini biz çok iyi biliyoruz. Ekonomi kurmayları da bunu çok iyi biliyor. Tümüyle sıcak paraya dayalı, Amerika Merkez Bankası kararlarından çok etkilenen bir ekonomi var. Saygın çevreler de Türkiye'nin en kırılgan ekonomilerden birisi olduğunu dile getiriyor. Son 12 yılı dolar bolluğunun bu kadar yüksek olduğu bir dünyada ekonominin temelleri çok daha sağlam atılabilirdi. Ama bunu beceremedi AKP hükümeti.
İlk veriler gösteriyor ki halk kavga üzerinden siyaseti sevmiyor. Bu sonuçlar bundan sonrası için üslubunuza nasıl yansır?
Bize yeni yeni eleştiriler geliyor. "Efendim siz tümüyle olayları yolsuzluk üzerine inşa ettiniz" diye. Şimdi siyasal iktidarın bu kadar kapsamlı yolsuzluk yaptığı bir durumda ana muhalefet partisi olarak bizim sessiz kalmamız çok yanlış olurdu. Bu bir demokrasi ayıbı olurdu. Siyasetçinin topluma hizmet etmek gibi temel bir görevi var. Biz hem daha saydam bir toplum olacağız. Öte yandan yolsuzluğu görmeyeceğiz. Belli çevreler böyle bir tavsiye mektubu yazmaya başladı. Biz bunu kabul etmedik ve etmediğimizi de dile getirdik. Ayrıca kendi projelerimizde anlattık. Yerel yönetimlerin CHP'nin işi olduğunu anlattık. "Metronun kilometre maliyetini İzmir, Ankara ve İstanbul arasında karşılaştırın. İzmir 60, Ankara 100, İstanbul 140 milyona yapılıyor" dedik. CHP'li belediyelerin avantajlarını topluma sergiledik. Ilk okul sütü, metro, tercihli yol hep bizim projelerimizdir. İnsanların, kentsel dönüşümün olduğu yerde bunların yapılacağını, kentin varoşuna sürüklenmeyeceklerini anlattık. Defalarca dile getirdik ama bu bölümler medyada çok yankılanmadı. Medyada da yolsuzluk yankı buldu çünkü her gün yeni bir ses kaydı düşüyordu. Böyle bir deprem olurken bizim bunu görmezden gelmemiz elbette beklenemez.
Yani bundan sonra söylemlerinizde projeleri anlatmaya ayırdığınız zamanın oranı değişecek mi?
Şöyle bir algı var. CHP eleştirir, ama hiçbir proje üretmez. Oysa biz hayatın her anlamıyla ilgili proje ürettik. Bu seçimlerde de ağırlığımızı projelere verip onları anlatacağız. Sadece insana yönelik değil saydam devletin oluşumuna yönelik de projelerimiz olacak. Iki ayrı ayağı olacak. Bunlardan birisi çağdaş bir demokrasi, bireysel hak ve özgürlüklerin işletilmesi. Öte yandan doğrudan yurttaşa yönelik sosyal projeler.
“Genel seçim projelerimizin 2 ayrı ayağı olacak. Biri çağdaş bir demokrasi, bireysel hak ve özgürlüklerin işletilmesi, ikincisi doğrudan yurttaşa yönelik sosyal projeler”
Genel seçimde bir erken seçim bekliyor musunuz? Dün "Hazırız" dediniz. Milletvekili adaylarında daha sağ tandanslılar çıkabilir mi?
Halktan yana olan güçler CHP çatısı altında olsun istiyoruz. Sadece CHP'lilerin oy verdiği bir parti olmak istemiyoruz. Daha geniş kitlenin, her kesimden temsilin olduğu bir yapıyı kurmak istiyoruz. Esnaf da işveren de işçi de burada bir temsilcisi olduğu bilmeli. Böyle bir yapı içerisinde seçimlere gideceğiz. Ön seçim ile belirlenecek milletvekili adayları.
Muhalif seçmenin bu kadar konsolide olduğu bir ortamda muhalif partiler için işbirliği yapmak neden bu kadar zor?
Siyasi partiler yasası zaten buna engel. Yasanın izin vermediği bir şeye bir siyasi parti yetkilisi yapacağız derse suç işlemiş olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi var önümüzde. Yerel seçimlerde partiler nezdinde resmi bir destek verilmemiş olsa da muhalif seçmen partiye bakmaksızın güçlü adayda birleşti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunu partiler bazında işbirliğine dökmeye hazır mısınız?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük bir olasılıkla o olabilir. Zaten iki turlu bir seçim. İlk turda yüzde 51 aşılmadığı zaman ikinci turda ister istemez bu birliktelik kendiliğinden olacaktır. Bizim kafamızda da birkaç isim var. Ama takdir ederseniz şimdi deklere edecek bir şey yok.
“Cumhurbaşkanlığı konusunda iyi eğitim almış, yabancı dil bilen dünyayı ve Türkiye dengelerini iyi bilen bir kişi üzerinde uzlaşırsak birinci turda da işbirliği olabilir ”
İlk turdan işbirliği ihtimaliniz olabilir mi?
Onu biraz zaman gösterecek. Önce şu noktada bizim bir uzlaşmamız lazım. Siyasi kimliği çok öne çıkmamış, bir partiye olan aidiyeti çok öne çıkmamış ama toplumun her kesimini kucaklayan. iyi eğitim almış, yabancı dil bilen, dünyayı ve Türkiye dengelerini iyi bilen bir kişi üzerinde uzlaşırsak birinci turda da olabilir tabi.
Ankara'daki seçimler için itiraz süreci devam ediyor. Bir değişiklik bekliyor musunuz sonuçta?
Yüksek Seçim Kuruluna itirazımızı yaptık. Elbette bazı haksızlıkların olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunlar yüksek seçim kurulu tarafından ne kadar dikkate alınır onu bilmiyoruz tabi. Tümü dikkate alınırsa dengelerin değişebileceğine inanıyoruz.
“Bugüne kadar sokaklara inmedik. İnmeyi de pek düşünmüyoruz. Ama istiyoruz ki devletin kurumları yansız çalışabilsin. ”
Peki dikkate almaması gibi bir ihtimal varsa, Türkiye'de siz nasıl seçim kazanırsınız?
Demokratik yollardan mücadeleyi sürdüreceğiz. Biz dün basın toplantısında da söyledik. Bu daha başlangıç. Bugüne kadar sokaklara inmedik. İnmeyi de pek düşünmüyoruz ama istiyoruz ki devletin kurumları yansız çalışabilsin. Yargı olabilir, yasama ve diğer kurumlar da olabilir. Bunlar tüm topluma hizmet etmeliler. AKP'nin arka bahçesine dönüşmemeliler. Bu kurumlar iktidarın arka bahçesine dönüşürse Türkiye'de kaos çıkar ve çok büyük olaylar olur.
Balkon konuşmasını nasıl buldunuz? Yeni Türkiye beklentiniz nasıl?
Ülkenin medya kurumlarını, demokratik kurumlarını bir başbakan ilk kez tehdit etti. O tehdide boyun eğmeyeceğiz.
“Kurumlar AKP'nin arka bahçesine dönüşmemeliler. Bu kurumlar iktidarın arka bahçesine dönüşürse Türkiye'de kaos çıkar ve çok büyük olaylar olur.”
Bu bir genel seçim olsaydı CHP oranı yüzde 22'lerde olurdu yorumu yapılıyor. Çünkü MHP'li seçmen de İzmir ve Ankara'da sizi destekledi. Sizce ne olurdu oran?
Kaymaların olduğunu biliyoruz ama bu kaymalar sadece MHP'den CHP'ye olmadı. CHP'den MHP'ye de oldu. Örneğin Manisa. Manisa'da genel seçimlerde ikinci partiydik. Yerelde üçüncü olduk. Aynı şey Adana ve Mersin'de de oldu. Biz yerel seçimin altında bir oy beklemeyiz.
AKP seçmenine nasıl ulaşacaksınız?
Bunu ne kadar artırabileceği konusunda sosyolog arkadaşlardan bir isteğim oldu. Erdoğan muhalefetin söylemlerine tümüyle kapalı bir taban oluşturdu. O taban bizim söylemlerinizi dinlemiyor bile. Tek kanaldan besleniyor. O kanal da Erdoğan. Şimdi bizim onların bizi dinleyebilecekleri kanallar açmamız gerekiyor ve bunun için çalışmamız gerekiyor. Bunu çözecek olan da sosyologlar. Biz o kitlelere nasıl kendi fikirlerimizi aktarabiliriz konulu özel bir çalışma yapıyoruz. Bir ay içinde sonuçlanır. Biz de tahmin ediyoruz oralara nasıl ulaşacağımızı. CHP örgütlerinin de buna hazır olması lazım. Sadece genel başkanın ve yardımcılarının söylemleri değil, il başkanı ilçe başkanının da bu bağlamda o kitlelerle ilişki kurarken belli bir üslubu yakalamaları gerekiyor.
“Erdoğan muhalefetin söylemlerine tümüyle kapalı bir taban oluşturdu. Belli bir taban bizim söylemlerinizi dinlemiyor bile”
Yüzde 1'in altında kaldığınız yerler oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Kürtlere yeteri kadar güven vermediğimiz kanısındayım. Çok güzel söylemler geliştirdik o bölgeyle ilgili olarak. Bizim o bölgedeki tabanımız, geçmişte bizim taban BDP'nin içinden. Bir de böyle bir gerçek de var. Biz olabildiğince o bölgeye çok fazla gittik. Yeni projelerimizle gittik, öneriler götürdük. Çözüm sürecinin AKP tekelinde olmadığını, CHP iktidarında da sorunun çözümü için olağanüstü çaba harcayacağımızı ifade ettik. Yüzde 10 seçim barajını kaldırabileceğimizi, kaldırmak istediğimizi ve BDP'nin hülle yoluyla değil de doğrudan BDP kimliği ile parlamentoya girebileceğini defalarca söyledik. Ama Diyarbakır ve Hakkari'de yokuz. Kars, Ardahan, Elazığ, Adıyaman'da aldığımız sonuçlar fena sayılmaz.
Mansur Yavaş Ankara'da oylar için ciddi mücadele içinde. Aynısının İstanbul'da yapılmadığı söyleniyor ve Sarıgül bu noktada çok eleştiri aldı. Siz sahip çıkılmadığını düşünüyor musunuz İstanbul'da oylara?
Onlar da başvuru yaptılar biliyorsunuz ama onlar biraz daha sessiz götürdüler bu işi. Ankara biraz daha kamuoyu desteğiyle götürdü.
İktidarın CHP'de olduğu, köşkte Erdoğan'ın olduğu bir senaryoda cumhurbaşkanının artan yetkileri de düşünülecek olursa.. Ülke kilitlenir mi?
Her şeye karşın toplum vicdanı kabul etmez. Seçileceğini düşünmüyorum.
BDP de desteklerse olur gibi görünüyor.
BDP'nin böyle bir destek vereceğini sanmıyorum. BDP'yi biz de zaman zaman eleştiriyoruz ama BDP'nin de yolsuzluklar konusunda duyarlı bir parti olduğuna inanıyorum.
Siz mitinglerde hep 'İş adamlarını ayırmayacağız. Hepsi bizim dönemimizde iş alabilecekler" dediniz. Son dönemlerde tapelerle adı anılan işadamları, örneğin Mehmet Cengiz sizin döneminizde ihale alabilir mi?
Ben cümleyi şöyle bağladım: Her işadamına karşı eşit davranacağız. Bizi rahatlıkla eleştirebilirler. Onlardan tek isteğimiz var. Ahlaki temelleri esas alarak hukuk içinde işlerini yapmaları. Ama bunun dışına çıkarlarsa onlarla iş yapma ihtimalimiz olmaz.
Geçmişinde çıkmışsa, sizin döneminizde sizinle barışma ihtimalleri yok mu yani?
Yoktur.
Röportajın orijinalini buradan okuyabilirsiniz