Güncelleme Tarihi:
21 Temmuz 1974’te, Türk askerinin adaya çıkmasının ikinci gününde, Rumların tarihine ‘kara leke’ olarak geçen Yunan komandoları skandalı şöyle gerçekleşti: Lefkoşa’daki Rumların kontrolündeki tek havaalanını koruyan 195’inci uçaksavar taburu komutanı Yarbay Yannidis Konstantinos, gökyüzünde yaklaşan uçakları görünce “ateş” emri verdi. Türk uçakları zannetmişti. Uçaksavar taburu, uçaklardan birini düşürdü, 3’üne de ağır hasar verdi. Ancak vurdukları uçak, 15 uçaklık bir filoyla Girit’ten havalanıp yardıma gelen Yunan 1’inci komando alayının askerleriydi... Rumların düşürdüğü NORATLAS tipi küçük nakliye uçağında personel dahil 32 asker öldü, biri atlayarak kurtuldu. Rumlar uçaktan ölenleri kalıntılarını topladı, uçakla birlikte gömdü. Üzerine de Barış Harekâtı’nda ölen 449 Rum askeriyle birlikte Timvos Makedonitisa adlı askeri anıtı inşa etti.
YANLIŞ CENAZE GÖNDERDİLER
1979’da, Yunanlı komandoların mezarları yeniden kazılarak naaşları Atina’ya gönderildi. Temsili mezarları Lefkoşa’daki askeri mezarlıkta kaldı. Yunanlı aileler aldıkları naaşları Atina’da bir başka askeri mezarlığa cenaze töreniyle defnetti. 1990’da çıkan dedikodular üzerine ailelerden bazıları mezarları açtırıp DNA testi yaptırdı. Ve skandal patladı. Naaşlardan en az 10’unun Yunan komandolara ait olmadığı ortaya çıktı. Yunan aileler AİHM’ye gitti. Dava geçen yıl sonuçlandı ve mahkeme Rum yönetimine, “Gerçek naaşları bulun” kararı verdi. Rumlar, bir yıldır devam eden kazıda dün ilk sonucu aldı. Yunan uçağının kuyruğunu bulan Rum yetkililer, bir ay içinde kemiklere de ulaşacaklarını açıkladı.
MERYEM ANA KORUDU
RUMLARIN dost ateşiyle düşürdükleri nakliye uçağından sağ kurtulan tek Yunanlı komando Thanasis Zafiriu her yıl Güney Kıbrıs’a giderek, mezarlığı ve ölen arkadaşları için dikilen anıtı ziyaret edip çelenk bırakıyor. Zafiriu, 1974’te yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Lefkoşa havaalanı üzerindeydik. Büyük bir gürültü duydum. İlk önce pilotların öldüğünü anladık. El bombalarının olduğu sandık alev aldı. Birkaç saniye sonra uçağın sol kanadı alevlere büründü ve hızla yere doğru düşmeye başladık. Paraşüt yoktu. ‘Meryem Ana yardım et’ diye uçağın kapısını açtım ve 70 metre yükseklikten boşluğa atladım. Ayaklarım kırıldı ama sağ kaldım.”