Güncelleme Tarihi:
Viyana Sözleşmesi, Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra ortadan kaybolmasının ardından ilk olarak Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet tarafından gündeme getirildi.
Bachelet, Kaşıkçı'nın kaybolmasına ilişkin detayların netleştirilmesi için Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi ile konsolosluklara tanınan dokunulmazlık ve ayrıcalık haklarından acilen feragat edilmesi gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de "Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili detaylar ve 1963 Viyana Konsolosluk Sözleşmesi'nin şoke edici şekilde ihlali çok endişe vericidir." dedi.
Mogherini, Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürülmesinin sözleşmenin özellikle "konsolosluğun, bulunduğu ülkenin kanun ve düzenlemelerine saygı göstermesini" öngören 55'inci maddesinin ihlali olduğunu hatırlattı.
Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "Viyana Sözleşmesi gereği diplomatik dokunulmazlığa sahip olduğu için -ki şu anda bu tartışma konusu oldu artık. Bununla ilgili geçenlerde Mogheri'nin de yaptığı açıklamalar var. Artık bu Viyana Sözleşmesi de büyük ihtimalle masaya yatırılacak. Başkonsolosluk binası ve görevlileri hakkında ilk etapta fiili bir işlem yapılamıyor. " ifadelerini kullandı.
KONSOLOSLUK İLİŞKİLERİ HAKKINDA VİYANA SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünün ortaya çıkmasıyla uluslararası toplumun gündemine oturan Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi, taraf ülkelerin konsolosluk faaliyetlerini yürütmeleri için temel kuralları ortaya koyuyor.
BM çerçevesinde 1963'te yürürlüğe giren 79 maddeli sözleşmeyi 179 ülke onayladı.
Sözleşme maddeleri konsolosun ve memurların görevleri, konsolosluk memurlarının atanması, "istenmeyen kişi" ilanı, konsolosluğun kurulması, konsolosluk ve mensuplarıyla ilgili ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar ve kabul eden devletin kanunlarına saygı gibi birçok farklı konuda kurallar ortaya koyuyor.
KAŞIKÇI VE VİYANA KONSOLOSLUK SÖZLEŞMESİ
Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürülmesi açısından bakıldığında, sözleşmeye ilişkin bazı maddeler dikkati çekiyor.
Sözleşmenin "Konsolosluk binalarının dokunulmazlığı" başlıklı 31'inci maddesine göre, konsolosluk binasına ev sahipliği yapan ülke yetkililerinin, konsolosluk şefinin onayı olmadan binanın "konsolosluk işleri için kullanılan kısmına" girme yetkisi bulunmuyor. Sadece yangın veya felaket durumunda konsolosluk şefinin onayı alınmış sayılarak binaya giriş yapılabiliyor.
Aynı kural konsolosluğun resmi araçları için de geçerli. Ancak konsolos şefinin konutunu aramak için izin gerekmiyor.
Diğer yandan "Konsolosluk memurlarının kişisel dokunulmazlığı" başlığı altında 41'inci maddede "Konsolosluk memurlarının tutuklanmaları veya gözaltına alınmaları ancak ağır bir suç halinde ve yetkili adli makamın kararıyla olur." ifadesine yer veriliyor.
Sözleşmeye göre, konsolosluk mensupları, adli ve idari davalar sırasında tanıklık yapmak için çağrılabilir. Ancak konsolosluk memurunun tanıklık yapmayı reddetmesi durumunda bu kişiye yönelik hiçbir zorlayıcı tedbir veya başka ceza uygulanamıyor.
Sözleşmenin "Konsolosluğun kurulması" başlıklı 4'üncü maddesinde de konsolosluğun sadece kabul eden ülkenin rızasıyla kurulabileceği kaydediliyor. Bu çerçevede ev sahibi ülke, rızasını çekerek konsolosluğun kapatılmasını sağlayabiliyor.
Kaşıkçı'nın öldürülmesi çerçevesinde değerlendirildiğine, sözleşmenin "Kabul eden devletin kanun ve düzenlemelerine saygı" başlıklı 55'inci maddesi önemli rol oynuyor. Maddeye göre, sözleşmenin sağladığı ayrıcalık ve dokunulmazlıklardan yararlanan kişiler, ev sahibi devletin kanun ve düzenlemelerine saygı göstermek zorunda.
SÖZLEŞMENİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın ölümünün hızlı şekilde araştırılmasında Türkiye ve Suudi Arabistan'ın da taraf olduğu sözleşmenin kısıtlayıcı rol oynadığı değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği üzere "sözleşmenin masaya yatırılması" süreci hakkında Brookings Enstitüsü Uzmanı ve Uluslararası Hukuk Avukatı Scott R. Anderson, "Sözleşmede değişikliğe gitmek için önceden belirlenmiş bir süreç bulunmuyor. Değişiklik için sözleşmeye taraf ülkeler hep birlikte karar alabilir ya da sözleşmede değişiklik yapılması yeni bir anlaşma imzalanabilir." açıklamasında bulundu.
Anderson, 179 ülkenin taraf olduğu bir sözleşmenin tekrar düzenlenmesinin kolay olmayacağına işaret ederek taraf ülkelerin zaman zaman sözleşme tarafından sağlanan koruma ve dokunulmazlıklar nedeniyle sıkıntı çektiğini ancak genel anlamda kendi konsolosluk haklarını korumak için sözleşmeden çekilmeye yanaşmadığını belirtti.
Türkiye'nin sözleşmeden çekilme hakkı bulunduğunu vurgulayan Anderson, bunun olumsuz bir tarafı da olacağını, bu durumda yurt dışındaki Türk konsolosluklarının sözleşmenin sağladığı korumalardan mahrum kalacağını ifade etti.
Anderson, diğer bir seçenek olarak da Türkiye'nin Suudi Arabistan da dahil olmak üzere başka ülkelerle Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi'ne ilave hükümler ekleyecek yeni ikili anlaşmalar imzalayabileceğini söyledi.
Avukat Anderson, sözleşmenin ihlali durumunda taraf ülkelerin genellikle ilgilileri "istenmeyen kişi" ilan ettiğini ya da çok ciddi durumlarda söz konusu konsolosluğun kapatılmasını tercih ettiğini kaydetti.