Güncelleme Tarihi:
Beni kulüplere götüren Uygur’a “Bu nasıl baskı. Kimse baskı altında değil. Bu manzarayı gören Çinlilerin Uygur halkına nasıl baskı yaptığını söyleyebilir? Biz bile Türkiye’de bu kadar çılgınca eğlenemiyoruz. Üstelik hani 20 Uygur’un biraraya gelmesi yasaktı?” diye sorduğumda aldığım yanıt ilginçti: “Çinliler, bizi böyle eğlenmeye teşvik ediyorlar. Neredeyse madalya verecekler. Şarkı söyle, içki iç, dans et. Herşeyi yap yeterki politikaya bulaşma.”
Victoria gece kulübüne daha ziyade Rus kızları gelirmiş. çin, Orta Asya’dan gelenlere de bugünlerde vize vermediği için her zaman ağzına kadar dolu olan kulüp o gece tam dolu değildi. Olimpiyatlar nedeniyle sadece Türklere değil, Orta Asya’dan gelenlere de çin zorluk çıkartıyordu.. Uygur kadınlarını inceliyorum. Gece külübüne gelenlerin yarısı içki içiyordu ama bir kadının sigara içmesi ayıplanıyordu. Kızlar genelde 22 yaşına kadar evleniyorlar. Sonra çocuk yapıyorlar. Çinlilere bir çocuk yapma hakkı var. Uygurlara etnik azınlık olduğu için iki çocuk yapma hakkı verilmiş ama bunu dinleyen kim? Uygurlar, dört beş çocuk yapıyor ve bazı çocuklarını nüfusa geçiremediği için başka yollar deniyor. Konulan kısıtlamalar umurunda değil. Bu arada tek çocuk sahibiyken , hamile karısısının ikiz çocuk beklediği anlaşılınca “Ancak iki çocuk yapmaya hakkın var Çocukları aldıracaksın” denilince çin’den kaçmak zorunda kalan bir kanser cerrahının bu kural yüzünden hayatı kaymış ve gittiği Türkiye’de de Mesut Yılmaz hükümeti sahip çıkmayınca İngiltere’ye sığınmak zorunda kalmıştı. Enver adındaki bu Uygur’unÇin’den gelen baskıyla şimdi Türkiye’ye de giremediğini öğrendim.
Sincan’da kadın da çalıştığı için evde pek yemek yapamıyor. Lokantalarda yemek daha ucuza geldiği için çiftler dışarda yemeği tercih ediyorlar.
Beş çocuk sahibi bir Uygur, bana “Çin, buraya Çinli dolduruyor. Biz de yasak olmasına rağmen 2’den fazla çocuk yapıp dengeyi sağlıyoruz. Bizim nüfusumuz çin’in ilan ettiği gibi 8 milyon değil. Rahat 20 milyonu geçeriz.” demişti.Her türlü dansın yapıldığı kulüplerde dikkatimi çeken birbirleriyle dans eden kadınların çoğunun çocuklu dul kadınlar olmasıydı. KADIN KADINA VALSGece külüplerinde Uygur kadınlarının çılgınca dans etmelerini izledim. Kadın kadına öyle vals yapıyorlardı ki bir Uygurlu kız “Bizi lezbiyen sanmayın. Sadece dans etmeyi çok seviyoruz. Günün yorgunluğunu dans ederek üzerimizden atıyoruz” demek ihtiyacını hissetmişti. Uygur erkekleri de el ele çarşıda geziyor, erkek erkeğe dans ediyordu : “Onlar da homoseksüel değil”Bir kadının dışarda içki içmesi Uygur erkekleri tarafından ayıplanıyordu ama kadınların yüzde 50’si alkol kullanıyordu.Kızlar arasında Sincan’da eşofman modası dikkatimi çekti.
Kız kıza dans eden Uygur kızlarına, erkekler yanaşabiliyor ve çekinmeden telefon numarası değiştokuşu yapabiliyordu. Sonra birbirleriyle buluşuyorlar ve arkadaşlıklarını ilerletiyorlardı. Kızlarla ilişki kurmak Sincan’da çok kolaydı.
Benim en çok dikkatimi çeken 30 yaşının üstündeki kadınlardı. Genellikle boşanmış olanlar, özgürlüğün tadını çıkartırken dansı çok ciddiye alıyor, en iyi gece kıyafetlerini seçiyor, bir giydiğini bir daha giymiyordu. Uygur kadınları düğünlerde ve gece kulüplerinde kendini göstermeyi çok seviyordu.
Sabahları beşte sokaklarda yiyecek pazarları kuruluyor ama Çinliler daha çok alışverişe meraklı. Akşamları kurulan akşam pazarı da ikiye bölünmüş. Bir tarafta üzerlerine “helal et” damgaları yapıştırılmış Uygur tezgâhları, karşı tarafında ise her türlü etin satıldığı çin tezgahları. Açık Pazar’da tüm Sincan’da olduğu gibi Çinlilerle Uygurlar binlerce kişinin geceleri yemek yediği açık pazarda birbirlerinden kopuktu.
Açık pazarda gördüğüm et çeşitleri ve et bolluğu ilgimi çekmişti.. Bir Uygur kebapçı, “Bura halkı et yer. Et boldur. Sincan’a bu yüzden kuş gribi giremedi.”
Ben Uygurların ne kadar kavgacı olduğuna bu pazarda tanık oldum. Bir Uygur tezgahının arkasında yemek yiyordum. İstediğim içecek yandaki tezgahta vardı. Oradan içki istedim diye neredeyse iki satıcı birbirine girecekti. Uygurlar, patlamaya her an hazır bir millet. Silah taşımıyorlar ama palaları çekip rahat cinayet işleyebildiklerini öğrendim.
Sincan’da kadın yüzünden namus cinayetleri pek olmuyordu.. Bir ara üzerlerinde şiş kebabı yapılan kömür ocaklardan çıkan dumana gözüm takıldı. çin televizyonunda olimpiyatlar nedeniyle çevre kirliliğini önlemek için Pekin’deki bazı fabrikaların kapatılacağı söylentileri etrafta dolaşıyordu. Dünyaya olimpiyatlarda şov yapmak için çin herşeye başvuruyordu. Hatta Uygurların kullandığı şiş kömür ocaklarının yasaklanacağı söyleniyordu.Bence Uygurlar, ne kadar baskı altında olurlarsa olsunlar politik nedenlerle ayaklanmaya kalkışmazlar ama ucu ekmek paralarına dokunacağı için kömür ocakları yüzünden baş kaldırabilirler.
Londra’da okuyan Uygur öğrenci Ahmet Haci (40), 1998 yılında İngiltere’ye geldiğini anlatırken bana şu bilgileri vermişti: “ Siz Sincan’a gittiğinizde herkes takip altında olduğu için kimse sizle konuşamaz. Halk büyük korku içinde. Gerekçe gösterilmeden hapse atılanların ne kadar içerde tutulacağı ve ne zaman serbest bırakılacakları belli değil. O kadar kayıp, tutuklandıktan sonra haber alınamayan o kadar çok Uyg