Güncelleme Tarihi:
Soğuk Savaş yıllarının en cüretkâr ve unutulmaz suikastlarından biri 1978 yılında Londra'da yaşandı.
Bulgaristan'dan kaçıp İngiltere'ye sığınmış olan yazar Georgi Markov, Waterloo Köprüsü'nde otobüs beklerken karşıdan gelen bir adam, şemsiyesinin ucuyla kendisine hafifçe çarptı. Günlük hayatın içinde sıradan gibi görünen bu olaydan sadece dört gün sonra Markov hayatını kaybetti. Zira o şemsiye sıradan bir şemsiye değildi. Ucunda risin zehriyle dolu küçücük bir kapsül vardı ve çarpışma sırasında o kapsülün bacağına enjekte edilmesi Markov'un sonunu getirmeye yetmişti.
Geçtiğimiz günlerde Danimarka televizyonunda yayınlanan "Şemsiye Cinayeti" isimli belgesel, Markov suikastının bir numaralı şüphelisi Francesco Gullino hakkında bugüne kadar gündeme gelmemiş bazı detayları gözler önüne serdi.
İtalya doğumlu bir Bulgaristan ajanı olan Gullino, istihbarat çevrelerinde Ajan Piccadilly olarak anılıyordu. Kılıktan kılığa girebilen, manipülasyon becerisi kuvvetli bir ajan olan Gullino, Bulgaristan istihbaratına uzun yıllar hizmet etti. Hakkındaki delillere ve Scotland Yard'ın Markov cinayetindeki en güçlü şüphelisi olmasına karşın 2021'de ölene kadar serbest bir biçimde hayatını sürdürdü.
Bunun nedenine cevap arayan "Şemsiye Cinayeti" belgeselinin yönetmeni Ulrik Skotte, "Tam bir sızma ustasıydı. Herhangi bir ortama girebilir istediği herhangi bir insan olabilirdi" dedi.
30 yıldır Gullino'nun hikayesini takip ettiğini de sözlerine ekleyen Skotte, "Etrafındaki insanlar ölüyor. O ise bir gölge gibi. Hayatına devam ediyor" diye konuştu.
Markov'u öldüren şemsiyenin bir benzeri Uluslararası Casus Müzesi'nde saklanıyor
HAPSE GİRECEKKEN AJAN OLDU
Gullino, 1945 yılında İtalya'nın Bra şehrinde dünyaya geldi. Genç yaşta ailesini kaybetti. 1970 yılında Bulgaristan'a mal kaçırırken yakalandı. Sonrasında hapisten kurtulması karşılığında Bulgar istihbaratı için çalışmaya başladı.
Gullino'nun Bulgaristan arşivlerindeki dosyasında aldığı eğitime ve katıldığı operasyonlara dair birçok detay yer alıyor. Dosyadaki belgeler arasında Gullino için farklı isimlerle hazırlanmış pasaportların orijinalleri de bulunuyor.
Ancak dosyada bir eksik var: Markov suikastının yaşandığı günlerde Gullino'nun nerede olduğuna dair hiçbir bilgi yok. Bu sayfaların komünizmin sona ermesinin ardından istihbarat servislerinin arşivlerde yaptığı temizlikler sırasında imha edildiği düşünülüyor. Dolayısıyla Gullino'nun şemsiyeli adam olduğunu kesin bir biçimde kanıtlamak mümkün değil.
Diğer yandan Gullino'nun Markov'un ölümüyle bağlantılı olduğuna işaret eden çok sayıda ikincil kanıt var. Örneğin sahte pasaportlarından birindeki mühürler, Gullino'nun Markov ölmeden birkaç hafta önce Londra'da olduğunu gösteriyor. Dahası Londra'ya gitmeden kısa süre önce bir "özel eğitim" aldığı da biliniyor. En dikkat çekici olan ise istihbarat kurumunun tepesindeki yetkiliyle yediği akşam yemeği; zira bu tür buluşmalar özellikle yabancı ajanlar söz konusu olduğunda çok nadir durumlar.
Gullino'nun dosyasında, Markov'un ölümünden sonraki günlerde Roma'ya gittiği, San Pietro Meydanı'nda kolunun altında bir Newsweek dergisiyle yürürken bir başka Bulgar ajanıyla "göz teması kurduğu" ifade ediliyor. Bu karşılaşma, Gullino'nun bir önceki misyonunun başarıyla sonuçlandığı anlamına gelmiş gibi görünüyor.
Markov öldükten kısa bir süre sonra Gullino'ya önemli bir başarı ödülü verilmiş olması da dikkat çekici.
JAMES BOND FİLMLERİNDEN FIRLAMIŞ GİBİ
Markov ise komünizmden kaçıp İngiltere'ye göçen ve BBC Dünya Servisi'nde çalışmaya başlayan bir Bulgar'dı. Bacağına şemsiye battığı akşam hastalanan Markov, dört gün sonra hastanede can verdiğinde 49 yaşındaydı.
İngiliz makamları Markov'un zehirlendiği yönündeki iddialarına başta şüpheyle yaklaştı. Ancak bacağından çıkarılan risin kapsülü tüm şüpheleri ortadan kaldırdı.
O yıllarda The Guardian'da yer alan haberde, Markov cinayetinin "James Bond'un fantezi dünyasını gerçeğe taşıdığı" belirtiliyordu. Ancak Scotland Yard'ın elinde failin kim olduğuna dair en ufak bir ipucu bile yoktu.
İngiliz makamları Gullino'yu mercek altına aldıklarında takvimler 1993'ü gösteriyordu. Soruşturmayla ilgili istihbarat, Bulgaristan'dan gelmişti. Scotland Yard'dan bir ekip ve Danimarkalı mevkidaşları, Gullino'yu Kopenhag'da sorguladı. Ancak eldeki kanıtlara rağmen bir tutuklama yapılmadı.
Yönetmen Skotte'nin Gullino'nun hikayesiyle tanışması da bu yıllarda oldu. İtalyan asıllı Danimarkalı yönetmen arkadaşı Gianfranco Invernizzi, çok iyi tanıdığı Gullino'yla ilgili bir film çekmek istiyordu ve Skotte'ye de bundan bahsetmişti. O film hiç çekilmedi, Invernizzi'nin planları da zaman içinde Skotte'nin aklından çıktı.
SKRİPAL OLAYI AKILLARA ONU GETİRDİ
Rusya'dan kaçıp İngiltere'ye sığınan Sergey Skripal'in 2018 yılında Salisbury'de naviçok maddesiyle zehirlenmesinin ardından, Skotte film fikrini yeniden gündemine aldı. Ancak Invernizzi'yle iletişime geçmeye çalıştığında 2005 yılında öldüğünü öğrendi.
Ukrayna Savaşı'nın ilk günlerinde Rus oligark Roman Abramoviç ile Ukraynalı müzakerecilerin 3 Mart'ta Kiev'de yapılan barış görüşmelerinin ardından zehirlenme belirtileri sergilemeye başladığı haberi, Markov'un öldürülmesini hatırlatmıştı. Soğuk Savaş döneminde başta SSCB olmak üzere komünist ülkelerin, düşmanlarını zehir saldırılarıyla hedef aldığı pek çok örnek bulunuyor. 2000'lerde de Skripal, Aleksey Navalni, Aleksandr Litvinenko, Anna Politkovskaya gibi birçok tanınmış ismin de benzer saldırılara uğradıkları öne sürüldü.
Skotte, Invernizzi'nin ailesinden aldığı bilgileri de şöyle aktardı:
"Markov cinayetiyle ilgili bir belgesele katkıda bulunmuş ve Gullino hakkında konuşmuş. Filmin yapımcıları Invernizzi'ye kimliğini gizleme sözü vermiş ama bu sözü tutmamış. Gullino çok öfkelenmiş. Daha sonra Gullino ve Invernizzi birlikte yemek yemişler. Yemekten bir gün sonra da Invernizzi hayatını kaybetmiş."
Dul eşi, Invernizzi'nin Gullino hakkında topladığı belgeleri içeren kutuları Skotte'ye teslim etti. Bu belgeler Gullino hakkındaki gizemi daha yoğunlaştırdı.
Kutularda yüzlerce çıplak kadın fotoğrafı yer alıyordu. Fotoğraflardan çoğunda kadınlar pornografik pozlar veriyordu. Bu fotoğraflar, Gullino'nun kurduğu bir dolandırıcılık şebekesinin eseriydi. Kadınlara bir mankenlik ajansı yöneticisi olduğunu söylüyor, uygunsuz fotoğraflar çektirmeye zorluyordu.
Skotte'yi şaşırtan bir diğer detay da Invernizzi'nin yıllar boyunca Gullino'yla ve belgeselle ilgili görüştüğü diğer kişilerle olan konuşmalarını kayıt altına alması oldu. Kutulardan pek çok ses kaseti çıktı. Bu kasetlerden bazılarında Gullino faşizme olan hayranlığını anlatıyordu. Kutulardan ayrıca Hitler tarafından yazılmış Kavgam'ın kopyaları ve bir Mussolini takvimi de çıktı.
Sofya Üniversitesi Konrad Adenauer Vakfı'nda komünist dönem Bulgar istihbarat servisi uzmanı olarak görev yapan Christopher Nehring, Skotte'nin elindeki bilgilerin Gullino'nun bugüne kadar hiç bilinmeyen bir yönünü ortaya koyduğunu söyledi. Nehring, "Gullino'nun Bulgar istihbaratındaki muhataplarından bile sakladığı o kadar çok şey vardı ki... Adam birinci sınıf bir yalancıydı" dedi.
Gullino'nun hayatının son dönemlerinde evinde çekilmiş bir fotoğrafı
"DÜNYANIN EN YALNIZ İNSANI OLMAKLA CEZALANDIRILMIŞTI"
Gullino'nun 1993'teki sorgusundan sonra neden tutuklanmadığı Skotte için gizemini koruyor. 1993'teki sorgunun bir transkriptine de ulaşan Skotte, The Guardian'a yaptığı açıklamada, "Bir ajan olduğunu gösteren tüm deliller ellerindeydi. Bugüne kadarki en büyük ajan vakamız bu ve buna rağmen Gullino'ya dokunulmadı" dedi.
Skotte'nin edindiği bilgiler, Gullino'nun Batılı istihbarat kurumlarıyla anlaşıp, serbest kalma karşılığında diğer büyük vakalarla ilgili bildiklerini anlatmış olabileceğini gösteriyor. Ancak bunlar kesin bilgiden çok yorum niteliğinde.
Metropolitan polisinden bir ekip olayı bir kez daha soruşturmak için 2007 yılında Bulgaristan'ı ziyaret etti. Skotte, Scotland Yard'ın kendisine ulaştığını ve belgeselin araştırma dosyalarını görmek istediğini de belirtti.
Ne var ki tüm bu zaman boyunca Gullino hep özgür bir yaşam sürdü. Skotte, 2021 yılında kendisini küçük apartman dairesinde ziyaret ettiğinde ise cinayetle bir ilişkisi olmadığını söyledi.
Skotte, bu görüşmeden kısa süre sonra Gullino'nun hayatını kaybettiğini belirterek, "Hiçbir zaman mahkemeye çıkarılmamış olsa da dünyanın en yalnız insanı olmakla cezalandırılmıştı" diye konuştu.
The Guardian'ın "The poison umbrella: film sheds new light on infamous cold war killing" başlıklı haberinden derlenmiştir.