Güncelleme Tarihi:
‘ÇOK ÖNEMLİ MÜTTEFİK’
“Türkiye, İtalya’nın dış politikası için kesinlikle öncelikli konumdadır. İtalya için Türkiye, Akdeniz bölgesinde yakın bir ortak, çok önemli bir aktör, NATO kapsamında çok önemli bir müttefiktir ve aynı zamanda AB için de büyük bir öneme sahiptir. Roma ve Ankara, NATO’nun Güney Kanadının güçlendirilmesi için sürekli birlikte hareket etmektedir. Ankara, ekonomimiz, güvenliğimiz ve bölgesel istikrar için önem arz ettiğinden, AB ile Türkiye arasında yenilenen bir ilişkinin her iki tarafın da menfaatine olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, önümüzdeki aylarda tüm tarafların yeni bir işbirliği ruhunu yaratmak hususunda yapıcı şekilde çalışacağını umuyoruz. İtalya, Türkiye’ye inanıyor: Geçen sene şirketlerimiz Türkiye’deki ana yatırımcılar olmuştur. İtalya, Türkiye’nin Avrupa’da ikinci ve dünyada sürekli ilk beş ticaret ortağı arasında yer almaktadır. Ekonomi ve sanayii ortaklığımız, pandeminin iktisadi etkilerinden toparlanmak yönünde her iki ülke için son derece önemli olacaktır.
DOĞU AKDENİZ KONFERANSI
İtalya, AB Konseyi tarafından Yüksek Temsilci’ye Doğu Akdeniz konferansının hazırlık sürecinin yürütülmesi için verilen yetkiyi desteklemenin yanı sıra, doğrudan ilgili bir Akdeniz ülkesi olarak, söz konusu konferansa katkıda bulunmaya hazırdır. Dahil edilecek tüm paydaşların tespitine özel bir dikkat göstererek, kapsamı ve zaman çizelgesi üzerinde dikkatlice anlaşmak son derece önemli olacaktır. Bölgede artan kutuplaşma, Akdeniz’in jeopolitik dengesini etkilemektedir ve ben, Doğu Akdeniz meselelerinin ancak diyalog ve işbirliğiyle çözümlenebileceğine inanıyorum. Amacımız, kapsayıcı bir yaklaşımı teşvik ederek, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasındaki gerilimi azaltmaktır. Bu yeni işbirliği ruhu hakim olursa, sürece dahil olan taraflar için pragmatik ve gerçekçi çözümler aramak daha kolay olacaktır.
ENERJİ İÇİN ADİL GETİRİ
Bu bağlamda anahtar kelimeler, işbirliği ve uzlaşmadır. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon aramalarıyla ilgili yaşanan son gerilimler, tek taraflılığın ancak herkesin herkesi engellediği ve ekonomik potansiyelin geliştirilmediği kaybet-kaybet üzerine bir senaryoya yol açtığının açık bir kanıtıdır. Sürece dahil olan tüm tarafların adil bir getiri elde edebileceği bir plan çizmenin mümkün olduğuna inanıyorum.
‘MUAZZAM ÇABANIN FARKINDAYIZ’
Türkiye, yaklaşık 4 milyon gibi bir sayıyla dünyanın en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkesidir. İtalya ve AB, Türkiye’nin gösterdiği bu muazzam çabaların farkındadır. Mültecilere yardım ve entegrasyon açısından burada gerçekleştirilenlere büyük hayranlık duyuyoruz. Bu nedenle, bu çabalarda Türkiye’ye destek sağlanmaya devam edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aynı şekilde, Gümrük Birliği modernizasyonu hususunun konuşulmasına yeniden başlanmasının hem AB, hem de Türkiye’nin menfaatine olacağına inanıyoruz. Bu bağlamda, aynı zamanda mevcut anlaşmanın daha iyi uygulanması hususuna da odaklanmalıyız. Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisinde sözü geçen vize serbestisi, her iki tarafın tutumlarının bir sentezini bulmak için karşılıklı çaba harcanması gerektiği gerçeğini kabul ederek, işbirliği düzeyinin artması için kesinlikle verimli bir zemin oluşturabilir.”
‘HAVA SAVUNMA SİSTEMİ İÇİN İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ’
Elçi Gaiani, hava savunma sistemleri ile ilgili şöyle konuştu:
“Eurosam konsorsiyumu, SAMP/T’ye dayalı bir hava savunma sistemini ortaklaşa geliştirmek konusunda Türkiye ile işbirliğinde bulunmaya açık davranmıştır. Halihazırda konsorsiyum, teknik düzeyde fizibilite çalışmasını tamamlamakta olup, hem ilgili firmalar hem yetkili makamlar sonraki adımları düşünmektedirler. SAMP/T hava savunma sisteminin Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarına değerli bir çözüm sağlayabileceğine ve aynı zamanda ittifakımızı da güçlendireceğine inanıyorum.”
‘AB, REFORM ADIMLARINI OLUMLU KARŞILAYACAK’
İtalya elçisi, reform süreci ile ilgili şunları söyledi: “Olumlu bir gündemimiz var ama her şeyden önce işbirliğinde bulunmak için ortak çıkarlarımız mevcuttur: Daha güçlü bağlar, daha fazla ticaret ve her alanda daha fazla karşılıklı etkileşim, pandemi sonrası süreçte yeniden yola çıkmanın tek yoludur. Elbette aynı zamanda, mart ayı sonu itibariyle de karşılıklı provokasyon ve olası kazaların meydana gelmesinden kaçınmamız gerekecek. Bu, kimsenin kendi hakları ve çıkarları olarak algıladığı hususları savunmaktan vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmez, bilfiil olumlu etkileri olmayan ve karşı taraftan güçlü tepkileri provoke edebilen girişimlerden kaçınmak anlamına gelir. Daha genel bir ifadeyle, bu hızlanmayı muhafaza etmenin en iyi yolu, değerleri paylaşmaktır. AB ve üye ülkeler, hatalardan kesinlikle muaf değildir. Ancak tüm vatandaşlarımızın lehine hayatı iyileştirecek genel bir kural ve değer çerçevesini savunmaya çalışıyoruz. Standartlarımızı empoze etmek istemiyoruz ancak kamuoyumuz, bu değerleri merkezi bir öneme sahip görüyor. Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ve yargı reformlarına ilişkin açıklamaları bizi cesaretlendirdi. Bu konularda atılacak olumlu adımların Avrupa’da memnuniyetle karşılanacağı gibi, İtalya’nın hep desteklediği katılım süreci için de önemli olacağını düşünüyorum.”