Güncelleme Tarihi:
***
Evet, öncülerinin isimlerinden de anlaşıldığı gibi SPD bir İşçi Partisi idi.
Ancak yalnız küçük insanlar olarak nitelenen işçilerin desteğiyle iktidara gelmenin mümkün olmayacağını gören Sosyal Demokratlar, 1959 yılında toplumun diğer kesimlerini de kazanmak için Godesberg Programı ile Volkspartei (Halk Partisi) olma kararı aldı.
Almanya Federal Cumhuriyeti 23 Mayıs 1949’da anayasanın kabulüyle resmen kurulduğu halde, SPD iktidarda ancak 1966 yılında bir parça da olsa söz sahibi olabildi.
SPD, 1966-1969 yılları arasında Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile oluşturulan büyük koalisyon hükümetinde küçük ortak olarak yer aldı.
Alman Sosyal Demokratların anıt adımı olarak bilinen Willy Brandt 1969 yılında SPD’yi büyük ortak olarak iktidara taşıdı.
SPD ile Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu kırmızı-sarı koalisyonlar 1982 yılına kadar sürdü.
FDP’nin cephe değiştirip CDU/CSU ile ortaklık etmesi üzerine SPD 1998 yılına kadar iktidar yüzü görmedi.
“Almanya’da çoğunluğu elde edip iktidara gelmek isteyen ortayı kazanmalıdır” diyen Gerhard Schröder, 1998’de Yeşiller’i de yanına alarak SPD’yi yeniden iktidara taşıdı.
Schröder’in Neue Mitte (Yen’i orta) politikası sayesinde bu ortaklık 2005 yılına kadar sürdü.
SPD, 2005-2009 ve 2013-2017 yılları arasında CDU/CSU ile oluşturdukları büyük koalisyon hükümetinde yine küçük ortak olarak yer aldı.
Bu ortaklık hala vekaleten sürdürülmektedir.
***
Ama 2005 yılından beri SPD sistematik olarak oy kaybına uğramaktadır.
Ve 24 Eylül 2017’de yapılan genel seçimlerde toplam oyların ancak yüzde 20.5’ini alabildi.
Yani Halk Partisi olma hedefinden çok uzaklaştı.
Bir dönemler SPD’nin aldığı oyların yüzde 40’ından fazlasını işçi oyları oluştururken, son seçimlerde bu oran yüzde 17’ye düştü.
Sağ popülist Almanya İçin Alternatif’in (AfD) aldığı yüzde 12.6 oranındaki oyların yüzde 21’i işçilerden geldi.
Yüzde 22’si de işsizlerden.
Son kamuoyu yoklamalarına göre Almanya’da bu hafta sonu genel seçim olsa, SPD toplam oyların ancak yüzde 18-19’unu alacaktır.
İşte bu tam bir çöküştür.
Bunda da hiç şüphesiz seçim akşamı “Bizim yerimiz muhalefettir” dediği halde, CDU/CSU ile yeniden büyük koalisyon pazarlığına oturan SPD Genel Başkanı Martin Schulz ile parti yönetiminin büyük “suçu” vardır.
Bunda hiç şüphesiz “Merkel hükümetinin kabinesinde yer almam” diye defalarca açıklamada bulunduğu halde, son dönemlerde büyük koalisyon hükümeti kurulması halinde SPD Genel Başkanı Martin Schulz’un bir bakanlık koltuğuna oturmayı planladığı yönünde içten sızan, daha doğrusu bilinçli olarak sızdırılan haberlerin büyük etkisi vardır.
Tabii bu haberleri yalanlamak yerine, Martin Schulz’un “Personel konusu ancak koalisyon görüşmeleri tamamlanıp, uzlaşmaya vardıktan ve SPD üyeleri kararlarını verdikten sonra gündeme gelecek” diye açıklamalarda bulunması da güven kaybına yol açmaktadır.
İşte bu yüzden de SPD’ye destek her geçen gün azalmaktadır.
Jusos kısa adıyla tanınan partinin gençlik teşkilatı Genç Sosyalistlerin No GroKo (Büyük koalisyona HAYIR) kampanyasına rağmen, SPD kan kaybetmektedir.
Tüm bu gelişmeler de SPD’nin çöküşünü hızlandırmaktadır.