Güncelleme Tarihi:
Türkiyeliler Birliği gönüllü tercümanları
* İsrail İçişleri Bakanlığı, gemilerdeki Türklerin sorgusu öncesinde İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’ne başvurarak tercüman bulunması konusunda yardım talep etti. Türkiyeliler Birliği gönüllü olarak tercüme yapmaya hazır olan 20 kişinin listesini İsrail İçişleri’ne bildirdi. İçişleri Bakanlığı ise gönüllü listesinden 6 kişi seçti, iki tane de paralı tercümanı bu gruba ekledi. Böylelikle 8 tane Türkçe tercümanı görevlendirildi. 10 tane de diğer dillerden çeviri yapan tercüman vardı.
Her masada iki sivil memur vardı
* Aşdod Limanı’nda gemilerin yanaştığı bölümün önüne birbirine bağlanan iki dev çadır kuruldu. Gemilerden elleri önden kelepçeli olarak indirilen tüm tutuklular ilk önce sorgunun yapıldığı ilk çadıra alındı. Buradaki toplam 18 sorgu masası vardı. Her masada İçişleri Bakanlığı’ndan iki sivil memur yan yana oturuyordu, masanın karşı tarafına ise tutuklu ve tercüman oturtuldu. İsrailli memurlardan biri tutanak tutup sorguyu yaparken diğer memur ise önceden hazırlanan mikro kameralar ile tutukluların vesikalık fotoğrafını çekti. 18 masadan 10’u yabancı tercüme içindi, İngilizce ya da Fransızca. 8 masa ise Türklerin sorgusu için ayrılmıştı.
Birinci çadırda 8 BM yetkilisi
* Birinci dev çadırda bir de Birleşmiş Milletler’den (BM) 8 yetkili için bir masa hazırlanmıştı. BM ekibi 18 saatlik sorguyu takip etti. Sorgu sırasında dayak atıldığına ilişkin demeçler okudum, bunlar gerçeği yansıtmıyor. Sorgudan önce hepimize brifing verdiler. “Gemilerdekiler annenize sövse bile karşılık vermeyeceksiniz. Bugün sinirlerinize hakim olacaksınız. BM sorguyu izliyor. Kıllarına bile dokunamazsınız. En ufak bir olay olursa başınız derde girer” diye bizleri uyardılar.
5-6 İHH üyesi 2 belgeyi de imzaladı
* Soruda Türklerin önüne Türkçe olarak iki tane matbu belge kondu. Birinci belgede “İsrail Anayasası’na göre ülkeye izinsiz girdiğimi ve en fazla 72 saat içinde sınır dışı edilmeyi kabul ediyorum” yazıyordu. İkinci belgede ise “Hiçbir yönde ifade vermeyip susma hakkımı kullanıyorum. En fazla 13 güne kadar gözaltında tutulacağım ve mahkemeye çıkartılacağım bana ibraz edildi” yazıyordu. İki kağıdı da
18 saat hiç mola vermeden tercüme
* 18 saat hiç durmadan tercüme yaptım. Arada sadece sigara içiyorduk o kadar, hiç mola vermedik. Her bir kişinin sorgusu 5 dakika sürüyordu. Toplamda 200 küsur etmiştir herhalde. Ben tercüman olarak İsrail hükümeti için çalışmadığımı, bu beladan bir an önce kurtulmaları için kendilerine yardıma geldiğimi anlatmaya çalıştım. Zaten çok uzun sohbet etmeme izin vermiyordu İsrailli yetkililer.
Bir kişiden çıkan 37 bin doları ceplerine koyduk
İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın paralarına el konulduğuna ilişkin iddiası var. Bunu hayretle izledim. Benim masada bir tek kişinin üstünden 37 bin dolar çıktığına tanık oldum. Sorgu memuru bana saydırdı o kadar parayı. Sonra da tutukluya, “Ne yapacaktın bu kadar parayı?” diye sordu. O da “Gezmeye gidiyoruz lazım olur diye aldım. Gemi arıza yapsa tamir için lazım olur diye düşündük” dedi. Bütün bu insanların paralarını elleri kelepçeli olduğu için biz ceplerine koyduk. Yani hepsinin paraları geri verildi. Sadece cep telefonu, laptop, uydu telefonu ve kıyafetlere el koydular.
50-60 kişi böbrek ağrısı çekti
Sorgusu tamamlananlar birinci çadırdan, poliklinik olarak hazırlanan ikinci çadıra alındı. Burada tutuklulara öncelikle iki soru soruldu:
1) Başına darbe aldın mı?
2) Yumurtalıklarından darbe aldın mı?
Muayeneler sonunda yaklaşık 50-60 kişinin böbrek taşı düşürdükleri için ağrı yaşadığı belirlendi.
Bir tek İngiliz Osama’dan ürktüm
Gemiden çıkartılanların hepsinin elleri önden kelepçeliydi, bir tek kişiyi elleri arkadan kelepçeli halde getirdikleri dikkatimi çekti. Birkaç kişi zor zaptediyordu kendisini. Nitekim masaya oturur oturmaz önce etrafı tekmelemeye başladı, sonra da kafasını masaya koyup hiçbir şeye yanıt vermedi. Belgeler imza için önüne konunca, ellerinin bağlı olduğunu söyledi. O kadar ürktüm ki o adamdan, “Ellerini açarsanız ben kalkarım” dedim. Adının Osama olduğunu, İngiliz olduğunu ve çok iyi bir aksanla konuştuğunu hatırlıyorum.