Güncelleme Tarihi:
Bu ay başında Pakistan medyasında, ucu Türkiye’ye de dokunan bir haber çıktı. İddiaya göre, Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari’nin 2008 yılının aralık ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında Pakistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu beş “kadın rehber” ile anlaşmış, fakat resmi gezi sonunda onlara paralarını ödememişti.
140 binlik tirajıyla Pakistan’ın en çok satan İngilizce gazetesi olan The News International, Türk rehberlere mahkeme kararıyla 8000 dolarlık ücretlerini ödemek zorunda kalan Pakistanlı yetkililerin bu “utanç verici skandalı örtbas etmeye çalıştığını” öne sürdü. Habere göre kadın rehberler iki gün boyunca heyetle kalmış, herşey “karanlıkta tutulmuş,” üstelik bu iş için resmi kayıtlarda yer almayan bir Türk turizm firması tercih edilmişti. ( bkz. http://tinyurl.com/2fqam3u )
1.1 milyonluk tirajıyla Hindistan’ın en çok okunan üçüncü İngilizce gazetesi olan Hindustan Times da bu “esrarengiz” vakayı haberleştirirken “Türk kızların” işinin rehberlik olduğunu tırnak içinde aktararak olumsuz bir imâda bulunuyor, resmi belgelerde bu görevlilerden “tercüman” olarak bahsedilmediğini vurguluyordu. Siyasi bir ikon sayılan eşi “şehit” olmuş dul Zerdari’nin “playboy” geçmişi hatırlandığında, iddiaların nereye vardığı açıktı. ( http://tinyurl.com/37gg6yh )
İşin aslını öğrenmek için öncelikle taraflara ulaştım.
Pakistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nden Basın Ataşesi Abdul Akbar, “Kadın rehberler, Pakistan delegasyonuna şehir turu sırasında yardımcı olmak üzere tutulmuş, Türk acentesine gerekli ödeme bilahare yapılmıştır” demekle yetindi.
Söz konusu Türk turizm acentesinin (eski) sahibesi ise isminin verilmemesi kaydıyla şunları söyledi:
“Siz söyleyene kadar Pakistan basınında ismimizin geçtiğinden haberim bile yoktu. Bunlar saçma sapan iddialar. Basit bir ticari uzlaşmazlık vardı. Pakistanlı yetkililerin ödemeyi zamanında yapmaması üzerine ticaret mahkemesine sözleşmemizi dayanak göstererek başvurduk, 9000 TL tutarındaki alacağımızı geç de olsa ödediler. Biz Pakistan-Türkiye ilişkilerine değer veren, daha önce de dönemin Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in Türkiye ziyareti sırasında ona tercümanlık hizmeti sağlamış, hem Avrupa hem de İslam dünyasında saygı gören bir firmaydık. Acentemin bugün kayıtlarda görünmemesinin ve telefonla ulaşılamamasının sebebi ise şirketi bir süre önce satmış olmamdır.”
* * *
Durum böyleyken, neden Pakistan ve Hindistan’ın Batı’ya açılan yüzleri olan iki büyük gazete, muğlak ifadelerle Zerdari’yi ve Türk şirketini karalayıcı bir iddia ortaya atıyordu?
Bu soruyu biri Pakistan dışından, biri Pakistan içinden olmak üzere bu Güney Asya ülkesi konusunda uzman iki akademisyene sordum.
Pakistanlı siyasi analist ve gazeteci Dr. Ahmed Tamjid Aijazi, Zerdari karşıtı bu tür haberlerin son günlerde artmasını şöyle yorumladı:
· Pakistan’da ordu ve yargıçlar da dâhil kilit siyasi güçler, Zerdari’nin devlet başkanlığından memnun değil. Son birkaç ayda Zerdari karşıtı güçlerin faaliyetleri arttı. Onun üzerindeki baskıyı daha da artırmak için karakterine saldırıyorlar. Bu hikâyelerin bazılarında gerçeklik payı var, bazıları ise tamamen uydurma.
· Bahsettiğiniz iddiayı ortaya atan The News, saygın ve etkin bir gazetedir. Fakat insanlar bu gazetenin ve onunla birlikte (Pakistan’ın en çok izlenen TV kanalı Geo TV ve en büyük Urduca gazetesi Daily Jang da bunlara dâhil) birçok medya kuruluşuna sahip olan Jang Grubu’nun gizli bir gündemi olduğuna inanıyor. Bu dev holdinge bağlı gazeteler, kim iktidarda olursa olsun onun aleyhine yazıyor. Daha önce de Zerdari (ve onun müteveffa karısı Benazir Butto) tarafından iktidardan indirilen Müşerref’e karşıydılar. Şimdi Zerdari aleyhine bir tarafgirlik sergiliyorlar ve doğrusu ben de bunun nedenini tam olarak anlamış değilim. Ancak akla en yakın teori şu:
· Pakistan 8 yıl boyunca diktatörlükle yönetildikten sonra demokrasiye döndü. Fakat 2 yıldır iktidarda olan demokratik hükümet, siyasi ve ekonomik alanda işleri daha da berbat etti. Halkın, büyük umutlarla seçtiği mevcut hükümete güveni kalmadı. Tamamen yolsuzluğa batan ve ABD ile yakın ilişkisi çok eleştirilen bu hükümetin aleyhine yazıp çizmek, artık halkın sevgisini kazanmaya yeter oldu. Zerdari’yi eleştirmek tiraj ve reyting getiriyor, belki de bu medya kuruluşları bu yüzden her fırsatta bunu yapıyorlar. Pakistan gizli servisleri ve Zerdari karşıtı diğer kilit gruplar da bu spontane süreci doğal olarak destekliyor. Hatta medyayı gerekirse sahte belgelerle besleyip bu toplumsal çığı büyütmeye çalışıyorlar.
* * *
Peki, son günlerde Zerdari karşıtı güçlerin yeniden harekete geçmesine sebep olan gelişme nedir?
Pakistan’ın bugünkü anayasası, uzun bir diktatörlük döneminin ardından, Pakistan Halk Partisi’nin (PPP) kurucusu ve Benazir Butto’nun da babası olan eski başbakan Zülfikar Ali Butto’nun liderliğinde hazırlanıp 1973 yılında demokratik yollardan onaylanmıştı.
Fakat PPP onyıllardır, feodalizmin (Aşiretler Bölgesi, vs.) ve İslamcı militanizmin (Taliban, El Kaide, vs.) baskısı altında, doğu-batı olarak keskin çizgilerle ikiye ayrılmış bu çetrefilli ülkede daha etkin bir idare sağlayacak bir yerinden yönetim yerine, verimsiz merkeziyetçiliğin ve dolayısıyla statükonun sürdürülmesine razı olmak durumunda kaldı.
Geçen nisan ayında beklenmedik bir siyasi gelişme yaşandı. PPP lideri ve Devlet Başkanı Zerdari, bütün siyasi partilerin desteğini alarak bir anayasa değişikliğini meclise kabul ettirdi. 1973 Anayasası’na eklenen 18. Ek Madde ile birlikte hem devlet başkanının, hem de merkezi hükümetin yetkileri budandı. Mahalli idareler ise birçok alanda yeni yetkilere kavuştu.
Merkezi hükümet kaynaklarından beslenen “derin” unsurlar, şimdi 18. Ek Madde yüzünden Zerdari’yi tamamen “silmiş” görünüyor. Hatta Zerdari’nin sonunun da karısınınki gibi bir suikastla gelebileceğini imâ edenler var. Söz konusu madde bu arada Anayasa Mahkemesi’ne şikâyet edildi bile... Bu noktada Zülfikar Butto’nun, 1979’da Yüksek Mahkeme kararıyla idam edildiğini de hatırlamak gerekiyor.
* * *
Bu çerçevede, “Türk rehberlerin” Zerdari ile “esrarengiz” bağlantısını bir de Bristol Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi olan ve bir dönem BBC ile CNN’de de görev yapan Pakistan uzmanı Dr. Vernon Hewitt’e sordum. Dr. Hewitt şunları söyledi:
· Bahsettiğiniz haberin özünün doğru olduğunu sanıyorum, fakat söz konusu gazetenin bu haberi veriş tarzı –Türk rehberleri bir tür seks işçisi olarak sunma çabası- tam bir saçmalık. Bunun ardında Zerdari’yi özellikle de Batı kamuoyuna kötü gösterme çabası olabilir. The News Gazetesi’nin muğlâk bir PPP karşıtlığı vardır. Bu gazete yıllar önce Zerdari’yi ilk kez yolsuzluk suçlamış, onu hâkim önüne çıkarma sürecinde etkin bir rol oynamıştı.
· Buna karşın ben de dâhil birçok insan Zerdari hakkındaki birçok suçlamanın temelsiz olmadığı görüşünde. Bu nedenle son anayasa değişikliğinin Pakistan’da yarattığı kaygan siyasi ortam içerisinde medya, çok tartışmalı bir isim olan Zerdari’yi meşru bir hedef, adeta çantada keklik olarak görüyor. Urduca basında bu eğilim uzunca bir süredir var.
· Son günlerde bu eğilim, Batı kamuoyuna daha çok ulaşan İngilizce basına da yansıdı. Amaç, Zerdari’yi Güney Asya’nın İslami Berlusconi’si gibi göstermek; onun sadece ekonomik yolsuzluklara bulaşmadığı, aynı zamanda kendi seçmen tabanından bir daha asla destek alamamasına neden olacak ahlâk dışı işler de yaptığı izlenimini vermek. Zerdari’nin artık siyasi bir değer ifade etmemesi sonucu arkasındaki ABD desteğinin kesilmesi, hem El Kaide ve Taliban ile savaşın, hem de Hindistan ve Pakistan arasındaki Keşmir Sorunu’nun alevlendiği bir dönemde nükleer silaha sahip bu Müslüman ülkede iktidarın el değiştirmesini garantiler.
* * *
Biz ne yazık ki Batılı dünyanın büyük bölümünde olduğu gibi Pakistan’ı sadece büyük Batı dillerinde yayın yapan “yerli” kaynaklardan takip ediyoruz.
O pencereden baktığımızda, İstanbul’da sözde “Türk kızlarla” gezip tozan bir Zerdari resmi görüyoruz ki Pakistanlı devlet adamı ne kadar yoz bir siyasetçi olursa olsun, bu resmin gerçekçi olmadığı ortada.
Bu sahte resmin böyle pervasızca çizilebilmesinde, bu coğrafyadaki hemen her ülkenin iç siyasi istikrarsızlıklarını körükleyerek kendi çıkarlarının sürekliliğini sağlayacak yerel liderleri yaratmaya çalışagelen uluslararası güçlerin de payı yok mu?
Pakistan’ın komşusu Afganistan’ı hatırlatayalım.
ABD’nin Sovyet işgaline karşı örgütlediği İslamcı savaş ağalarının bugün nasıl Taliban’a dönüştüğünü... ardından Taliban’ın NATO tarafından devrilişini... yerine getirilen Hamid Karzai’nin birkaç ay öncesine kadar “ABD kuklası” diye tanınırken, ülkenin yerel dinamiklerini hiçe sayan uluslararası vesayete tepki gösterince aniden Batı medyasında “Taliban’a yakın yoz bir siyasetçi” ve hatta bir “uyuşturucu baronu” olarak sunulmaya başlamasını...
Şimdi Zerdari de Karzai’nin yoluna girmiş olabilir ve bu iki liderin bulundukları konumu hak etmeyen, lekeli isimler oldukları açık.
Fakat “Türk kızların” da gösterdiği gibi, mesele ne Zerdari, ne Karzai ve hatta ne de Berlusconi...
Mesele, bu “ulusal liderleri” üreten ve -zamanı gelince- tüketen uluslararası, devletlerüstü sistem...
Türkiye’nin Pakistanlaşmaması için, iç siyasi gerilimlerimize rağmen hükümetimizin, hangi partimizin liderliğinde olursa olsun güçlü (ama aynı zamanda demokratik, şeffaf ve hesap verebilir) kalmasının hayati önem taşıdığını düşünüyorum.
Yaklaşan anayasa referandumuna ve genel seçimlere bir de Pakistan merceğinden bakmamız lazım.