Güncelleme Tarihi:
Irak, son 39 yıldır sahne olduğu savaş döngüsü nedeniyle zarar gören altyapısı, nüfus artışı gibi etkenlerin yanı sıra su yönetimindeki hatalardan dolayı halihazırda ciddi anlamda su sıkıntısı çekiyor.
Ülkedeki su krizi son olarak, geçen yaz aylarında güneydeki Basra vilayetinden başlayıp başkent Bağdat'a sıçrayan gösterilerle gündeme geldi. Dünya Bankasının verilerine göre, gelirinin yüzde 90'ı petrole dayalı 39 milyon nüfuslu Irak'ta, su ihtiyacı çoğunlukla Dicle ve Fırat nehirlerinden karşılanıyor.
Göreve başladığı 2 Ekim 2018'den sonra ilk defa Türkiye'ye gelen Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih'in, önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da yaptığı görüşmenin en önemli maddesi "su konusu" oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Iraklı mevkidaşı ile toplantısında, Türkiye'nin Irak'ın su kriziyle yakından ilgileneceğini ifade ederek, ülkede "su yokluğundan daha ziyade suyun yönetimiyle ilgili ciddi sorunların mevcut olduğuna" dikkati çekti.
Irak'ın özellikle kuzey bölgelerindeki yağış oranları oldukça yüksek. Ülkede, geçen yıl kasım ayında meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle bazı bölgelerde sel felaketleri yaşandı. Sel felaketi sonucu 20'den fazla kişi hayatını kaybederken, yağmur sularını tutacak güçlü su altyapısının olmaması ülke gündemine tekrar oturdu.
IRAKLI SİYASİLER TÜRKİYE SUYU KESİYOR ALGISI YARATMAK İSTEDİ
Irak'taki bazı siyasetçiler, soruna çözüm bulamadıkları durumlarda, ülkedeki su sıkıntısı ve kuraklığa gerekçe olarak Türkiye'nin yeni inşa ettiği Ilısu Baraj'ını gösteriyor.
Bazı siyasilerin bu yöndeki iddialarının aksine Türkiye suyu kesmediği gibi birçok platformda Irak'a her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtiyor ve dayanışma çağrısında bulunuyor.
Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız, 6 Haziran 2018'de yaptığı açıklamada "Ilısu Barajı'nda su tutmaya başladığımız zaman suyu tamamen keseceğimiz anlamına gelmiyor. 15 Mayıs'ta üzerinde mutabık kalınan husus da suyun akış düzeninin nasıl olacağına dair. Dolayısıyla su kesilmiyor, akmaya devam ediyor. Suyun önemli bir kısmı halen Irak'a verilmeye devam ediyor." demişti.
Büyükelçi Yıldız, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı üzerine Dicle Nehri'nde meydana gelen kuraklık sebebiyle Iraklılar için suyun tutulmasının ertelendiğini duyurmuştu.
SADDAM DÖNEMİNDEN KALAN BARAJLAR
Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde çeşitli amaçlarla kullanılan barajlar var. Ülkenin en büyük barajı Dicle Nehri üzerinde 1986'da faaliyete geçirilen Musul Barajı mevcut. Irak'ın kuzeyindeki bu en büyük baraj ülkenin önemli su kaynağı olma özelliğine sahip.
Ayrıca Dicle Nehri üzerinde; Dokan, Derbendihan, Adhaim, Beduha, Dibis, Hemrin, Kut, Samara, Elvend ve Duhok Barajı bulunuyor.
Fırat Nehri üzerinde yer alan ve yine 1986'da inşa edilen Hadise Barajı da bu bölgedeki en büyük baraj olarak biliniyor. Nehir üzerindeki diğer barajlar da Hirdiye, Ramadi ve Felluce barajları.
Sözü edilen ve şu anda Irak'ın su ihtiyacını karşılayan barajların hemen hemen hepsi Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin veya ondan önceki dönemlerde inşa edildi. Irak'ta 2003 ABD işgalinden sonra inşasına karar verilen ancak henüz tamamlanmayan barajlar da mevcut.
İki nehir üzerinde inşa edilen barajların çoğunda yetersiz altyapı ve bakımsızlıktan dolayı elektrik üretimi çok kısıtlı ve bu barajlar sadece su tutma görevinde kullanılıyor. Bu nedenle Irak, İran gibi komşu ülkelerden elektrik ithal ediyor ya da farklı yöntemlerle elektrik ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.
SU BAKANLIĞI VAR ANCAK "SU SAATİ" İŞLEVSİZ
Irak'ta su yönetimiyle ve krizin ortadan kaldırılmasıyla ilgilenen ayrı bir "Su Bakanlığı" bulunuyor. Bakanlık, suyun kullanım şekli, barajların idare edilme yöntemi ve içme suyu gibi tüm işleri yürütüyor.
Ülkede su konusuyla ilgilenen bir bakanlığının varlığının yanı sıra komşu ülkelerde olduğu gibi su israfının önüne geçmenin bir yöntemi olarak kullanılan "su saatleri" de mevcut ancak bu saatler pek fonksiyonel değil.
Tüm evlerde su saati bulunuyor ancak Su İdaresi tarafından aylık fatura düzenlenmesi ve ödeme talebi söz konusu değil.
SU KRİZİNİN NEDENLERİ
Bağdat merkezli El-Beyan Plan ve Araştırma Merkezinin, geçen yıl "Irak'taki Su Krizi; Zorluklar ve Çözümler" adıyla yayımlanan raporuna göre, ülkede su sıkıntısının yaşanmasının arkasında 3 sebep yatıyor.
Raporda, Irak nüfusunda yaşanan artış ve buna bağlı olarak su ihtiyacının çoğalması, suyun bilinçli bir şekilde tüketilmemesi ve tarımın en büyük su tüketen sektör haline gelmesi bu krizin en önemli nedenleri arasında sıralanıyor.
Iğdır Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Seyfi Kılıç AA muhabirine konuya dair yaptığı açıklamada, Irak'ın geçen yıl yaşadığı su krizinin İran'ın Irak'a gelen nehirlerdeki su akışı yönünü değiştirmesi, su altyapısındaki ciddi eksikler ve tarım için bilinçsiz tüketimden kaynaklandığını belirtti.
Irak'ın yaklaşık 39 yıldır yaşadığı iç savaş, işgal ve ambargo döngüsü içerisinde olduğunu söyleyen Kılıç, bu nedenle diğer temel ihtiyaçlar gibi su altyapısına da gerekli önemi gösteremediğini ifade etti.
"Su sisteminin sürekli bir şekilde bakım ve onarılması gerekiyor" diyen Kılıç, "Böyle bir döngü içerisindeki ülkenin zaten su sistemini düzgün bir şekilde işletmesi beklenemez. Bu nedenle Irak'ın ciddi altyapı eksiklikleri var." dedi.
Irak'taki su krizinin bir diğer nedeninin de İran'ın nehirlerin su akış yönünü değiştirmesinden kaynaklandığını aktaran Kılıç, "İran'ın ülke içerisinde Dicle Nehri ile birleşen sular üzerinde yapmış olduğu barajlar var. Bu da Irak'ta su yokluğuna neden oluyor. İran suları direkt kesip ülkenin iç kesimine doğru saptırıyor." görüşünü dile getirdi.
Diğer bir sorunun da tarım için aşırı derecede suyun israf edilmesi olduğunu vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti:
"Irak'ın ilk önce tarım suyunu daha etkin kullanması gerekiyor. Ülkedeki sulama kanallarının hepsi açık ve beton değil. Kaynağından çıkarılan suyun sadece yüzde 10'u tarlaya ulaşabiliyor. Bu da az olan suyun heba olmasına yol açıyor. Irak'ın ilk önce bu tür sorunları çözmesi gerekiyor ve daha sonra dışarıdaki sorunlara yönelmeli."
EN BÜYÜK BARAJDA YIKILMA TEHLİKESİ VAR
Altyapı sorununa bağlı olarak ülkedeki barajların yetersiz olduğu veya tam kapasiteli su tutamadığına dikkati çeken Kılıç, kuzeyde inşa edilen en büyük iki barajın yıkılma riski taşıdığı uyarısında bulundu.
Irak'ın en büyük barajı ve Dicle Nehri üzerinde kurulan Musul Barajı'nın bu risk içerisinde yer aldığını belirten Kılıç, "Barajın üzerinde inşa edildiği kayalıklar, suyla temas ettikten sonra erimeye başlıyor. Bu da baraj zeminin zedelenmesi ve daha sonra yıkılmasına yol açıyor." diye konuştu.
Kılıç, altyapısı zayıf olan diğer barajın da İran'dan gelen Sirvan Nehri üzerinde kurulan Süleymaniye'nin Derbendihan ilçesindeki "Derbendihan Barajı" olduğunu ifade ederek, Irak ve İran sınırında önceki yıl meydana gelen deprem sonrası, barajda hasarların oluştuğunu ve su toplama kapasitesinde sıkıntıların yaşandığını dile getirdi.
"TÜRKİYE'NİN İNŞA ETTİĞİ BARAJLAR IRAK'IN YARARINA"
"Türkiye'nin Irak'a giden nehirler üzerinde inşa ettiği barajlar iddia edildiği gibi zararlı değil aksine yararlıdır." diyen Kılıç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü Hem Dicle hem de Fırat, bahar aylarında eriyen karlardan suyunu elde ediyor. Yıl içerisindeki akımları düzenli değil. Tarım için yaz ve güz döneminde ihtiyaç duyulan su miktarı her iki nehirde de oldukça az. Fakat Türkiye barajları inşa ettikten sonra 1987 yılında imzaladığı protokole göre saniyede 500 metreküp bırakıyor. Bu tüm yıl boyunca devam eden bir şey. Barajlar olmazsa, zaten su bırakılamaz çünkü ağustos ayında su seviyesi Fırat Nehri'nde oldukça azalıyor."
"SU KRİZİ İÇİN SİYASİ İRADE LAZIM"
Kılıç ayrıca, Irak'ın su sorununun üstesinden gelmesi için ciddi bir siyasi iradeye ihtiyacı olduğunu vurguladı.
"Irak'ta siyasi irade olmadığı müddetçe bunun çözüme kavuşturulması çok mümkün değil" diyen Kılıç sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye her zaman teknik olarak Irak'a yardım edeceğini beyan ediyor. Türkiye mali ve teknik olarak bu imkanlara sahip. Irak'ın bu konuda siyasi irade göstermesi gerekiyor ve konuya eğilmesi lazım. Iraklı siyasiler durumun farkında aslında ancak çözemedikleri için konuyu dış dünyaya havala ediyorlar. Aslında sorunun kendilerinden kaynaklandığının farkındalar."