Güncelleme Tarihi:
90 ülkedeki insan hakları uygulamalarının değerlendirildiği 644 sayfalık raporda, geçen sene Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerinde de ifade ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanması, yargının siyasallaşması ve devlet görevlilerine sağlanan dokunulmazlıkların öne çıktığı kaydedildi.
IŞİD YOKTAN VAR OLMADI
Örgütün direktörü Kenneth Roth yaptığı açıklamada, “İnsan hakları ihlalleri, bugün yaşadığımız krizlerin yayılıp büyümesinde önemli bir rol oynadı. İnsan haklarını korumak ve demokratik hesap verilebilirliğin sağlanması, bu krizleri çözmede anahtar” derken, örgüt, IŞİD türü aşırılık yanlısı grupların insan hakları konusunu ikinci plana attığını belirtti. “Ancak IŞİD yoktan var olmadı” denilen raporda, Irak’ın ABD tarafından işgaliyle oluşan otorite boşluğu ve Irak ve Suriye hükümetlerinin mezhepçi, suiistimale dayalı politikalarının IŞİD’i besleyen unsurlar olduğuna vurgu yapıldı.
İNSAN HAKLARI LÜKS DEĞİL
Roth, “Bazı hükümetler, insan haklarını politikalarında pusula kabul edeceği yerde bunu lüks olarak görme hatasına düşüyor. Halbuki insan haklarına önlerindeki bir fren gibi davranmak yerine, dünya genelindeki politika oluşturucular, bunları krizlerden ve kaostan çıkış yolu sunan bir yol olarak kabul etseler daha iyi olur” dedi.
2014’te Türk yargısının siyasileşmesi öne çıktı
Raporda yedi sayfa da Türkiye’deki insan hakları sorunlarına ayrıldı ve konu başlıklarına göre şu noktalara değinildi:
İFADE VE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Hükümetin medya özgürlüğünü aşındırması devam etti. İfade özgürlüğünü sınırlamaya hazır olma, toplanma özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı yaklaşım, göstericiler kovuşturulurken onlara yönelik polis şiddetini hoşgörme, Türkiye’nin demokrasi referanslarını ve uluslararası itibarını en çok zedeleyen konular arasındaydı.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Yargı bağımsızlığı, devlet görevlilerinin suiistimaline dayalı soruşturma eksiklikleri, yargılamaların fazla uzun sürmesi ve Türkiye’deki yargının siyasileşmesi dahil Türkiye’nin yargı sistemindeki sorunlar eskiye dayanıyor. 2014, Türk yargısının siyasileşmesinin öne çıktığı bir yıl oldu. Gülen Hareketi’nin yargı sistemindeki etkisini azaltma adına, hükümet, polis, savcılar ve yargıçları daha geniş biçimde yürütmenin kontrolü altına alan adımlar attı.
DOKUNULMAZLIKLA MÜCADELE
Polis, ordu ve devlet görevlileri tarafından suiistimal edilen kurbanların hukukunun korunması önündeki engeller devam etti. Hükümet kurum izin vermediği müddetçe Milli İstihbarat Teşkilatı personelini kovuşturmalardan muaf tutan bir yasa tasarısı sundu. Uludere Olayı, Gezi Olayları’na müdahale eden bazı polisler hakkında açılan soruşturmalar, Ethem Sarısülük, İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve Berkin Elvan’ın öldürülmelerinde bunun zorlukları yaşandı.