Güncelleme Tarihi:
Bu duyurunun ardından farklı sebeplerle Kıbrıslı Türklerin göç maceraları başladı. Türkiye'ye, Kanada'ya, Avustralya'ya ve İngiltere'ye...
Kıbrıslı Türklerin göç yolculuklarının başlayışının 100'üncü yılını anmak amacıyla çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bu etkinliklerden biri de bu belgesel gösterimi. Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi'nin (CTCA) çekiminde ön ayak olduğu belgesel, Londra'da yaşayan Kıbrıslı Türklerin göç maceralarını anlatıyor.
'ÇOK ACILAR ÇEKTİK'
Yüzlerce kişinin doluştuğu salon karşısında şaşkınlığımızın bir göstergesi olarak göçmen ailelerden birine ilginin neden bu kadar yüksek olduğunu soruyoruz.
Saçları ağarmış bir Kıbrıslı Türk'ün bu sorumuza cevabı, "Biz çok acılar çektik kızım, o yüzden nerede birbirimizi görsek böylesine sarılırız" oluyor.
Belgeseli izlerken göç hikâyelerini anlatan Kıbrıslı Türklerin memleketlerini bırakışlarındaki ve Londra'da yeni bir hayat kuruşlarındaki hüznü hissedebiliyorsunuz.
'GÜVERCİNLİK'TEN YOLCULUĞUM' SERGİSİ: 'KIBRISLI TÜRK TARAFIM AĞIR BASIYOR'
1963 yılında Kıbrıs'taki Baf kentinin bir köyünden İngiltere'ye göç eden Kazım Ali Altan belgeseldeki isimlerden.
Ali Altan, Türkiye'nin 1974'teki Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra Ada'ya düzenlediği ziyaretin "hazin bir hikâye" olduğunu söylüyor:
"1974'ten sonra döndüğümde her şey, herkes baş aşağıydı. Ailemin bir kısmı Kuzey'e geçme imkanı bulmuştu ama iki kardeşim hala Güney'deydi ve bir tanesi esirdi. Çok hazin olaylar ama çok şükür ki birisini kaybetmedim. Ölen askerler, ölen insanlara üzülüyorum, sadece Türk tarafından değil, her iki taraftan da."
Ali Altan, önceleri Rum komşularıyla çok yakın dostlukları varken 1954'ten sonra her şeyin birdenbire değiştiğini anlatıyor.
'ÜÇ ÜLKELİ BİR ADAMIM, ŞANSLIYIM'
Belgeselde de Ada'yı 1954'ten sonra yaşanan çatışmaların ardından terk edenler, o günleri anlatırken gözyaşlarını tutamıyor.
Özellikle evi Ada'nın güneyinde olanların bu durumdan büyük üzüntü duyduğunu, kimilerinin bu sebeple Rumlara kızgın olduğunu görmek mümkün.
Belgeselde yer alan göçmenlerden İbrahim Hüseyin, 'Rumların baskısıyla ailesinin hep göç etmek zorunda kaldığını' söylüyor:
"Yüksek tahsil için Kıbrıs'tan Ankara'ya gittim. 1963 yılında o tahsili yarıda bırakıp tekrar geriye Kıbrıs'a döndüm; Rum hücumlarına uğrayan Türklerle birlikte omuz omuza iki yıl Erenköy cephesinde çarpıştım.
"Ankara'daki tahsilimi bitirdikten sonra İngiltere'ye geldim. Zaten 1969 yılından 1974'e kadar biz Kıbrıs'ın güneyinden gelen insanlar başka yerlere göç ettik, evimiz barkımız Rumlar tarafından işgal edildi. O yüzden çok ezilmiş bir kitlenin çocuğuydum. Ama hayatım boyunca mücadeleden vazgeçmedim, İngiltere'ye yerleştim."
İbrahim Hüseyin her ne kadar Güney Kıbrıs'ta yer alan doğduğu evi göremediği için 'içinin acıdığını ve hazmedemediğini' söylese de Kıbrıs'a, Türkiye'ye ve İngiltere'ye aşık olduğunu vurgulayarak, "Üç ülkeli bir adamım, o da benim şansım" diyor.
KUZEY KIBRIS'A DİREKT UÇUŞ TALEBİ
Belgesel gösterimi öncesinde Türkiye'den, Kıbrıs'tan ve İngiltere'den siyasetçilerin konuşmaları sırasında verilen tepkiler ve yöneltilen sorular, Kıbrıslı Türklerin siyasi olarak ne kadar farklı görüşlere sahip olduğunu gösteriyor.
Hem Kıbrıs'ın geçmişi hem de Ada'nın bugünü hakkında farklı siyasi yönelimler mevcut.
Türkiye'nin, Yunanistan'ın ve İngiltere'nin Kıbrıs üzerindeki etkisi hakkında farklı tepkiler dile getiriliyor.
Ancak İngiltere'de yaşayan çok sayıda göçmenin bu ülke hakkında sıcak duygulara sahip olduğunu söylemek mümkün.
Adanın kuzeyinin Avrupa Birliği'nin parçası olmamasının kaçan büyük bir fırsat olduğunu düşünen çok sayıda kişi var.
Semra Eren-Nijhar tarafından hazırlanan ve İsmail Veli'den de fotoğraflar içeren "My Journey from Güvercinlik" (Güvercinlik'ten Yolculuğum) fotoğraf sergisi de düzenlenen etkinliklerden.
Kıbrıs'ın siyasi kimliği hakkında bugün bir çözüm bulunmaması, herkesi en çok üzen konuların başında geliyor.
Kuzey Kıbrıs'a İngiltere'den direkt uçuşların olmaması ise en hızlı şekilde çözülmesi talep edilen konulardan.
Belgeselin yapımcılarından Eithne Nightingale, konuştuğu Kıbrıslı Türklere belgeselin sonunda evlerinin neresi olduğunu soruyor.
Herkesin hızlı bir şekilde verdiği cevap ise şöyle:
"EVİMİZ ARTIK BURASI, LONDRA."
Torunları ve ailelerinin çoğu Londra'da olduğu için artık burayı evleri olarak benimsediklerini, ancak kalplerinin bir kısmının halen Kıbrıs'ta kaldığını da sözlerine ekliyorlar.