Güncelleme Tarihi:
Euro bölgesi dışındaki AB üyelerinin “Euro para birimini kullanan üyelerle eşit muamele görmesi gerektiğini” söyleyen Cameron, “Eğer ortak para birimine geçmemiş üyeler kenara itilir ve onların talepleri görmezden gelinirse artık AB bize uygun bir topluluk olmaktan çıkar” dedi.
Başbakan’ın para birimi eşitliği haricindeki diğer talepleri AB içinde rekabetin artırılmasına, İngiltere’nin “giderek yakınlaşan bir AB” hayalinin dışında tutulmasına ve AB üyesi ülkelerden İngiltere’ye göç eden kişilerin alabileceği devlet yardımlarına kısıtlamalar getirilmesine odaklandı.
İngiliz siyasetçi 28 üyeli blok içindeki dolaşım özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirilmesini istediklerini belirtirken, AB’nin “demokratik mesuliyet konusundaki eksikliklerini gidermek” için harekete geçmesi gerektiğinin de altını çizdi.
ŞARTLAR AB’YE YAZILI OLARAK İLETİLECEK
İngiltere Başbakanı David Cameron, öne sürdüğü dört ana şartın kabul edilmesi durumunda gelecek iki yıl içinde yapılması planlanan AB üyelik referandumunda İngiltere’nin birlikte kalması yönünde kampanya yürüteceğini belirtti ve bu reformların gerçekleştirilmesinin “Hem Britanya’yı hem de Avrupa’nın geri kalanını gelecek jenerasyonlar için daha güvenli ve zengin bir yaşam alanı haline getireceğini” söyledi.
Ülkesinin AB üyesi olarak kalmak için öne sürdüğü dört ana koşulu içeren bir mektubu Salı günü Avrupa Konseyi başkanı Donald Tusk’a sunan Başbakan, Aralık ayında gerçekleştirilecek AB zirvesine dek bu koşullarla ilgili mutabakata varmış olmayı umduklarını söyledi.
EN ÇOK TARTIŞMAYI 4. KOŞUL YARATACAK
İngiliz basını David Cameron’ın resmen açıklamaya hazırlandığı AB üyelik şartlarından en çok tartışma yaratacak olanının AB ülkelerinden gelen göçmenlerin devlet yardımlarına ulaşımının kısıtlanmasını öngören son koşul olduğunu dile getirdi.
Son resmi rakamlara göre İngiltere’ye göç eden AB vatandaşlarının yüzde 40’tan fazlasının çalışmalarına rağmen vergi kredisi ya da çocuk desteği gibi devlet yardımlarından yararlandığına dikkat çeken uzmanlar, Başbakan'ın bu duruma bir son vermek ve İngiltere’ye göç eden AB vatandaşlarının en az 4 yıl bu yardımlara ulaşmasını engellemekte kararlı olduğunu belirtti. David Cameron’ın bu maddenin Brüksel tarafından kabul edilmesinde ısrarcı olacağı, çünkü bu uygulama ile ülkesinin aldığı göç miktarını azaltabileceğine inandığına da dikkat çekildi.
Ancak bir çok AB ülkesinin bu tarz bir reforma şiddetle karşı çıkacağı çünkü böyle bir uygulamanın vatandaşlarının ikinci sınıf insan muamelesi görüp ayrımcılığa uğramasına neden olacağı da belirtildi. Cameron’ın AB üyeliği ile ilgili pazarlıkların odağına yerleştireceğini belirttiği bu dört madde, ülkedeki AB karşıtı odaklar tarafından yetersiz bulundu.
AB KARŞITLARI YETERSİZ BULDU
Ülkede giderek güç kazanan AB üyeliği karşıtı hareketin odağında bulunan aşırı sağcı UKIP partisi lideri Nigel Farage, başbakanın konuşmasından sonra yaptığı açıklamada, hükümetin öne sürmeyi planladığı koşulların kayda değer bir değişim vaat ettiğine inanmadığını söyledi.
Farage “Parlamento'nun üstünlüğünün geri kazanılması ya da AB içi dolaşım özgürlüğünün sona erdirilmesi konusunda hiçbir vaatte bulunulmuyor” dedi.
AB yanlısı Yeşiller Partisi ise başbakanın Avrupa’yı denetim gücü giderek azaltılan bir ekonomik birlikten fazlası olarak görmediğini belirtti ve bu durumu oldukça üzücü bulduklarını açıkladı.