Güncelleme Tarihi:
Covid-19'un kaynağının ne olduğuna dair tartışmalar son dönemde yoğunlaşırken, gözler Çin'de bulunan Vuhan Viroloji Enstitüsü'ne özellikle de burada gerçekleştirilen "gain of function" yani fonksiyon kazandırma araştırmalarına çevrildi. Biz de önümüzdeki dönemde adını daha sık duyacağınız bu araştırmaları masaya yatırdık.
Fonksiyon kazandırma nedir? Fonksiyon kazandırma araştırmalarının Covid-19'la ilgisi nedir? Merak edilenlere 8 soru 8 yanıt ile açıklık getirmeye çalıştık…
FONKSİYON KAZANDIRMA NEDİR?
"Gain of function" ya da kısaca GOF olarak bilinen araştırmalar, hastalık yapıcı mikroorganizmalar olan patojenlerin çeşitli şekillerde manipüle edilerek daha güçlü, daha bulaşıcı ya da daha öldürücü hale getirilmesi olarak açıklanıyor. Bir başka deyişle bu çalışmalarla bir patojenin sahip olduğu fonksiyonlardan birkaçı artırılıyor ya da o patojene doğada sahip olmadığı beceriler kazandırılıyor.
Temel amacı virüslerin nasıl davrandığını ve aşılar karşısında nasıl direnç kazandığını anlayabilmek olan bu araştırmalar dünyayı gelecekte yaşanması muhtemel pandemilere karşı hazırlamayı, yeni salgınları önceden tahmin edebilmeyi hedefliyor.
FONKSİYON KAZANDIRMA NASIL YAPILIYOR?
Fonksiyon kazandırma çalışmalarının iki farklı yolu var. Bunlardan biri genetik mühendislik, diğeri seri pasajlama.
Genetik mühendislik kapsamında patojenin genetik kodu bilim insanlarının önceden belirlediği şekilde değiştiriliyor.
Seri pasajlama kapsamında ise patojenin farklı koşullar altında üretilmesi ve yaşadığı değişimlerin gözlemlenmesi söz konusu. Örneğin bir ortamda çoğaltılan patojen ardından birkaç parçaya bölünüp belli özellikleri değiştirilmiş farklı ortamlara alınıyor. Bu süreç defalarca tekrarlandıktan sonra ortaya çıkan patojen ile patojenin ilk hali kıyaslanıyor. Böylece genetik koddaki değişimler anlaşılabiliyor.
FONKSİYON KAZANDIRMA ARAŞTIRMASI EŞİTTİR PANDEMİ SEBEBİ DİYEBİLİR MİYİZ?
Bunu demek doğru değil, çünkü laboratuvarda tehlikeli bir virüs üretilmesi bir pandemi oluşması için tek faktör değil. Söz konusu virüsün kontrolden çıkması için laboratuvardaki güvenlik koşullarının oldukça zayıf olması gerekiyor. Bazı uzmanlar söz konusu araştırmaları eleştirenlerin düşük güvenlik önlemleri ihtimaline olması gerekenden fazla ağırlık verdiğini düşünüyor.
Laboratuvarlardaki biyogüvenlik seviyeleri 1 en zayıf olacak şekilde 1 ile 4 arasında değişiyor. İdeal koşullarda, aerosollerle yayılabilecek patojenlerle ilgili deneylerin 4'üncü seviye laboratuvarlarda yapılması öngörülüyor. 2018 yılında faaliyete geçen Vuhan Viroloji Enstitüsü de 4'üncü seviye güvenliğe sahip bir araştırma kurumu.
Bununla birlikte Vuhan'daki araştırmanın yöneticisi, Çin'in "yarasakadın" lakaplı ünlü viroloğu Şi Jengli Science dergisine verdiği bir röportajda enstitüdeki bazı koronavirüs araştırmalarının 2'nci güvenlik seviyesinde yürütüldüğünü de kabul etti. İkinci seviye laboratuvarlar sadece orta derece riskler için kullanılması gereken yerler. Burada faaliyet gösteren araştırmacılar açık tezgahlarda sadece laboratuvar önlüğü ve eldiven giyerek çalışabiliyor.
2018'de Vuhan Viroloji Enstitüsü'nü ziyaret eden bir grup ABD’li yetkilinin Washington'a, yarasa kaynaklı koronavirüsler üzerinde riskli çalışmalar yapan laboratuvardaki yetersiz güvenlik önlemleri ve eğitimsiz çalışanlar hakkında iki resmi uyarı gönderdikleri de ortaya çıktı.
VUHAN VİROLOJİ ENSTİTÜSÜ'NDEKİ ARAŞTIRMANIN KAPSAMI NEDİR?
Farklı ülkelerden bilim insanlarının oluşturduğu 15 kişilik bir grup, Vuhan Viroloji Enstitüsü'nde 2015-2020 yılları arasında bir araştırma yürütmek için ABD hükümetinden 600.000 dolarlık finansman aldı. ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Dr. Anthony Fauci'nin geçtiğimiz hafta ABD Senatosu'nda verdiği ifade açıkladığına göre, uzmanlar "yarasalardaki koronavirüslerin insanlar için bir risk teşkil edip etmediğini" araştırıyordu.
Ekip, çalışmaları kapsamında iki ayrı koronavirüsü bir araya getirerek daha tehlikeli bir virüs yarattı. Ekip üyeleri 2015'te bilim dergisi Nature'da yayımladıkları makalelerinde, söz konusu yapay virüsün insanlara bulaşma potansiyeli taşıdığını belirtti.
Fauci, Senato'daki ifadesinde bilim insanları virüsü daha bulaşıcı hale getirmeyi hedeflemediğini ve bu nedenle deneylerin fonksiyon kazandırma araştırması olarak nitelendirilemeyeceğini söylese de uzmanların kaleme aldığı makalede ciddi uyarılar yer alıyordu:
"Bilimsel denetim panelleri, çeşitli ırkların bir araya getirilmesiyle inşa edilen kimerik virüslerle ilgili çalışmaları fazla riskli bulabilir. Bu veriler ve kısıtlamalar, GOF araştırmalarıyla ilgili kaygılarda bir yol ayrımına gelindiğini gösteriyor. Gelecekteki salgınlara hazırlanma ve bu salgınları hafifletme potansiyeli ile daha tehlikeli patojenler yaratma riski iyice kıyaslanmalı."
FONKSİYON KAZANDIRMA ARAŞTIRMALARI DAHA ÖNCE GÜNDEME GELDİ Mİ?
Fonksiyon kazandırma araştırmaları ilk olarak 2012 yılında tartışmaya açıldı. O tarihte bir grup Japon bilim insanı bilim dergisi Nature'da bir makale yayımlayarak, halk arasında "kuş gribi" olarak bilinen H5N1 virüsünün insanlara nasıl bulaşmış olabileceğiyle ilgili bir teori öne sürdü.
Bilim insanları virüsü kuşların akciğerlerine kıyasla iç sıcaklığı daha düşük olan insan akciğerlerinde yaşayabilecek şekilde değiştirdi. Bu sayede virüs öksüren ve aksıran gelincikler aracılığıyla bulaşabilir hale geldi.
Bu araştırma sayesinde H5N1 virüsünün havadan nasıl bulaşabildiği anlaşılmış olsa da, ABD'de çok büyük tepkiler oluştu. New York Times gazetesinin "Mühendislik Eseri Kıyamet Günü" başlıklı başyazısında "Bu araştırma asla yapılmamalıydı" yorumu yer aldı.
Hatta bu nedenle 2014 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama, H5N1'le ilgili araştırmanın yarattığı tepkilerin de etkisiyle, başta grip, MERS, SARS gibi pandemiye yol açma potansiyeline sahip virüsler olmak üzere, birçok patojen üzerinde gerçekleştirilen fonksiyon kazandırma araştırmalarına aktarılan fonları geçici olarak durdurdu ve denetimlerin sıkılaştırılması için kurallar belirlendi.
Yeni kurallar 2017 yılında devreye girdi ancak çalışmaların ABD'de durdurulduğu dönemde benzer deneyler (çoğunlukla ABD finansmanıyla) dünyanın birçok yerindeki laboratuvarlarda devam etti. Bunlardan biri de Covid-19'un merkezi olduğu öne sürülen Vuhan Viroloji Enstitüsü'ydü.
KÖTÜ AMAÇLA KULLANILABİLİR Mİ?
Yukarıda da dediğimiz gibi fonksiyon kazandırma araştırmalarının temel amacı virüsleri laboratuvarda üreterek gelecekte yaşanması muhtemel pandemilerle ilgili önlem almak. Ancak madalyonun diğer yüzünde bu araştırmaların kötü amaçlarla kullanılma ihtimali yer alıyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü 2010 yılında doğa bilimlerinde kaygı veren ikili kullanım araştırmalarını (İng. Dual Use Research of Concern - kısaca DURC) kapsayan bir yönerge yayımladı.
DURC, barışçıl amaçlarla geliştirilmiş bir teknolojinin askeri amaçlar için kullanılması anlamına geliyor. (Nükleer enerjinin atom bombası yapımında kullanılması gibi.) Geçmişte bu alandaki tartışmalar, geliştirilen teknolojilerin bilinçli olarak kötüye kullanımına odaklanıyordu. 2014 yılından itibaren biyogüvenlikle ilgili kaygılar öne çıktı.
O tarihte biyoetik alanında çalışan Profesör Michael J. Selgelid, yayımladığı bir makalede, "yıkıcı bir pandemi, GOF araştırmaları yoluyla yaratılmış tehlikeli bir patojenle alakalı bir laboratuvar kazasından kaynaklanabilir" ifadelerini kullandı. Selgelid ayrıca fonksiyon kazandırma araştırmalarında o güne kadar bir sorun yaşanmadığını ancak gelecekte daha zayıf altyapısı olan ve araştırmaların denetlenmediği ülke ve kurumlarda da araştırmalar yapılabileceğini belirtti.
Fauci ise 2012'de kaleme aldığı bir makalede, "bu tür deneylerin ve deneyler sonucu elde edilen bilginin, risklere ağır bastığını" ifade etmişti.
Fauci, "Gelecekte doğada bir pandeminin ortaya çıkması çok daha olası ve böyle bir tehdidin bir adım önünde yer almak riskli görülebilecek bir deney yürütmenin asıl sebebidir" yorumunu yapmıştı. Bununla birlikte Fauci, birinci sınıf bir laboratuvarda deneyimli bilim insanları tarafından gerçekleştirilecek fonksiyon kazandırma deneylerinin aynı eğitime ve imkanlara sahip olmayan bilim insanları tarafından tekrarlanması riski olduğunu da vurgulamıştı.
COVID-19 VİRÜSÜYLE İLGİLİ ŞÜPHELER NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Virüsün laboratuvar kaynaklı olabileceği fikri pandeminin ilk günlerinde gündeme geldi. Bunun üzerine geçtiğimiz yıl 17 Mart'ta bir grup bilim insanı Nature Medicine dergisinde virüsün genetik mühendislik eseri olma ihtimalini net bir dille reddeden bir mektup yayımladı ve bu görüş yaygın kabul gördü.
Dünya Sağlık Örgütü temsilcileri de bu yıl başlarında Çin'de gerçekleştirdikleri 15 günlük soruşturma sonucu SARS-CoV-2 virüsünün araştırma tesisinden yayılmış olma ihtimalinin "fazlasıyla düşük" olduğu sonucuna varmıştı ama DSÖ'nün Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, geçtiğimiz günlerde bu bulgulara şüpheyle yaklaştı ve söz konusu soruşturmanın "yeterince kapsamlı olmadığını" söyledi.
Yakın zamanda yapılan bazı yayınlar Vuhan Viroloji Ensitütüsü'nün çalışmalarının sorgulanmasına yol açtı. Kıdemli bir bilim gazetecisi olan Nicholas Wade, Vuhan'daki araştırma projesi kapsamında gerçekleştirilen seri pasajlama çalışmalarının virüsün evrim geçirmesine yol açmış olabileceğini yazdı.
2015'te Nature'da yayımlanan makalenin yazarlarından biri olan Ralph Baric ise bu ay bir grup bilim insanıyla birlikte Science dergisinde yayımladığı açık mektupta, "Yeterli veriyi elde edene kadar doğal yayılma ve laboratuvardan yayılma hipotezlerinin ikisini de ciddiye almalıyız" dedi.
Mektubun imzacılarından Harvard Üniversitesi'nden epidemiyoloji profesörü Marc Lipsitch de, "Eğer yeni bir pandemi riski başlatabileceğine dair makul bir risk taşıyan bir deney yapıyorsanız, arkasında kamu sağlığını ilgilendiren çok güçlü bir gerekçeniz olmalı" ifadelerini kullandı.
Lipsitch, "Eğer virüs gerçekten laboratuvardan geldiyse o zaman yapmamız gereken çalışmalara ve bu çalışmaları yapacaksak almamız gereken önlemlere karşı önemli sonuçları da beraberinde getiriyor" dedi.