Güncelleme Tarihi:
26 Haziran 2009, tüm haberleşme kanalları için olduğu gibi, internetin en büyük “mikroblog ağı” olan Twitter için de olağanüstü bir tarihti.
Sabaha karşı Michael Jackson’ın öldüğü açıklanmış ve ünlü şarkıcıyla ilgili haberler ve dedikodular, bir sel gibi internete akmaya başlamıştı.
Twitter’ın “moda konular” bölümünden anlaşıldığı kadarıyla, dünya o gün sadece iki şeyi konuşuyordu: Jackson’ın ölümü ve İran protestoları.
Protesto gösterilerini Twitter yardımıyla organize etmeyi sürdüren bazı İranlı muhalifler, Jackson’ın ölümüne en çok üzülen dünya vatandaşları arasındaydı.
“Amir” adlı bir kullanıcı, “Malum şahsın ölümü, protestolara zarar verecek. Dünya basını artık İran’ı unutur” diyordu.
“Lailoni” adlı bir başka kullanıcı ise, “Michael Jackson hakkında mesaj yazdığınız yeter. İran’da yüzlerce insan ölüyor. Önceliklerinize çeki düzen verin” diye tepki gösteriyordu.
İnternet trendlerini istatistiksel olarak ortaya koyan Trendrr.com sitesinde yaptığım kısa bir araştırmanın sonuçlarına göre, İranlı muhaliflerin korktuğu başına geldi.
Google News ağına dahil olan, aralarında Hürriyet’in de bulunduğu binlerce dünya gazetesi ve haber sitesi, Jackson’ın ölümü arifesinde, İran olayları hakkında günde 214 bin parça haber yayınlamışken, Jackson’ın ölümü ertesinde bu sayı 200 bine düştü. 24 saatte yaklaşık yüzde 10’luk bir ilgi kaybı...
Bugün ise 186 bine kadar geriledi. 2 Temmuz’dan beri, Jackson hakkında yayınlanan haberlerin sayısı, İran haberlerinden daha fazla. Jackson’ın cenaze töreni de yapıldığına göre, belli ki bu fark birkaç hafta daha büyüyecek.
O kadar ki, Jackson’ın “tartışmalı” ölümü hakkında ortaya atılan çılgın komplo teorilerinden biri de, bu ölümün arkasında, protesto gösterilerine dünyanın ilgisini azaltmayı amaçlayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın olduğu yönünde! (bkz. http://www.telegraph.co.uk/culture/music/michael-jackson/5682778/Michael-Jackson-the-wildest-conspiracy-theories.html )
* * *
RESMİN BÜTÜNÜ
Son yazımda, seçime hile karıştırıldığı iddialarıyla İran’da sokaklara dökülen “reformcu” muhalefetin, “muhafazakar” iktidar tarafından zorla bastırılmasını, dünyanın nasıl gördüğünü anlatmıştım. “Bütün dünya izliyor” sloganıyla ilk kez hakikaten cisimleşen bu küresel bakışın, hem İran’ı, hem de ABD dahil tüm dünyayı dönüştürebilecek “etkileşimli” bir niteliği olduğunu vurgulamıştım. (bkz. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11942890.asp?gid=200 )
Dünya kamuoyunun ilgisini aniden çeken Jackson haberlerine kızan İranlı muhaliflere, bir de bu gözle bakmak gerek. Dünyanın İran’ı takip etmesini önemsiyorlar. Mitinglerde açılan İngilizce pankartlar ve benzeri çabalar hep bu yüzden.
Buna karşın, İran’a “dışarıdan” bakanlar, tam da bu tür çabalar yüzünden onu anlayamıyorlar.
Türk medyasının büyük bölümünde, tıpkı ABD veya Batı Avrupa medyasında olduğu gibi, İran konusunda “kof bir çokbilmişlik” görüyorum.
Televizyonlarda konuşan birçok “uzman,” İslamcı veya ana akım gazetelerin sayısız köşe yazarı, İran hakkında ahkâm keserken hep aynı hatayı yapıyorlar: Resmin, kendilerine sunulan küçük bir parçasına razı olma tembelliği...
Ben, İran gibi son derece karmaşık ve çok katmanlı bir toplumu, Türkiye’deki sözde uzmanlar gibi “uzaktan” anlayabildiğim iddiasında değilim.
Ama en azından, bu konudaki cehaletimi itiraf ederken, resmin bütününü görmek gerektiğini biliyorum.
Nedir İran resminin bütünü?
İşte bu noktada, dünyanın İran’a nasıl baktığından ve bu bakışın İran’ı nasıl etkilediğinden değil, İran’ın kendisine nasıl baktığından bahsetmek gerekiyor.
Böylece dönüp dolaşıp yine Michael Jackson’a varıyoruz.
* * *
AYNADAKİ ADAM
New York Times’ın yaptığı bir ankete göre, dünya vatandaşlarının en çok sevdiği Jackson şarkısı, 1982 tarihli “Billie Jean.” (bkz. http://www.nytimes.com/interactive/2009/06/26/arts/jackson-songs-vote.html?hp )
Benim tercihim de bu yönde; ancak, aynı ankette üç numaraya yerleşen 1988 tarihli ‘Man in the Mirror’ın, hem Jackson’ın hayatını, hem de İran’da olup bitenleri çok daha iyi özetlediğini düşünüyorum.
O şarkının sözlerinin Türkçe çevirisi kısmen şöyledir:
“Bir değişiklik yapacağım bu kez hayatımda
Gerçekten iyi hissedeceğim, bir fark yaratacağım
Bunu hakkıyla yapacağım...
Aynadaki adama bakarak başlıyorum
Yöntemlerini değiştirmesini istiyorum
Hiçbir mesaj daha net olamazdı
Eğer dünyayı daha iyi bir yer yapmak istiyorsan
Kendine bir bak ve sonra değişime başla...”
(Bu şarkı için bkz. http://www.youtube.com/watch?v=SGeZYednWtI )
* * *
BİR ÖZET
Batı ülkelerinin finanse ettiği ve hatta istihbarat servisleri yoluyla kışkırttığı küçük grupları saymazsak, İran’daki muhaliflerin ana damarının, Barack Obama’ya veya başkalarına değil, Jackson’ın bahsettiği “aynadaki adama” bakarak “değişmeye çalıştıkları” anlaşılır.
Gerçekleştirmeye çalıştıkları değişim, “devlet yapısıyla” değil, “devleti yönetenlerle” ilgilidir. En basit ifadeyle, mevcut sistemin tepesine geçmek isteyen, bugünkü pozisyonlarından mutsuz bir grupturlar...
Protestocuları “acımasızca” bastırabilsinler diye Suudi Arabistan ve Lübnan gibi farklı Arap ülkelerinden getirdiği yabancı milisleri saymazsak, İran hükümetinin de, yine aynı “aynadaki adama” bakarak “değişime karşı koymaya” çalıştığı görülür.
Statükoyu savunurken, aslında şahsi çıkarlarını savunmaktadırlar. “Din” veya “devlet” elden gidiyor, “yabancılar iç işlerimize karışıyor” feryatları, halk desteği sağlama çabasından başka bir şey değildir. Aslında kendileri de, rakiplerinin, devlet yapısını dönüştürmek istemediğini bilirler.
İran’da özellikle şehirlerde görülen muhafazakar-reformcu kutuplaşmasının bu yıl sıcak çatışmaya dönen dinamiği budur.
Tamamen yereldir, millidir.
Din ise, her iki tarafın da domine etmeye çalıştığı ortak bir kozdur.
Muhalif lider Mir Hüseyin Musevi’nin yeşil rengi simge edinmesi, ölüm tehditleri karşısında halka “Allah’tan geldik ve yine Allah’a döndürüleceğiz” diye Kuran’dan alıntılarla hitap etmesi, taraftarlarının geceleri Tahran damlarında “Allahüekber” diye haykırmaları hep bu yüzden...
Kısacası, İran’daki mevcut toplumsal gerginliğin, bir “iktidar hesaplaşması” olduğu artık kesin.
Bu gerginliğin ipuçlarını, sadece ve sadece, İran’ın kendisine has iç dinamiklerinde aramak gerekiyor; buna da tamam.
Fakat tüm dünyayı dolaylı olarak etkileyen bu “yerel” depremi oluşturan fay hattının özelliklerini, uzaktan nasıl anlayacağız?
Bu özellikleri hakkıyla teşhis etmek için ne Batı kaynakları güvenilir, ne de resmi İran kaynakları...
Gelecek yazıda, çok daha güvenilir bulduğum bir başka kaynağa başvurarak bu konuyu açıklamaya çalışacağım.