İcadı hepimizin hayatının bir parçası ama birçoğumuz onun adını bile bilmiyoruz... Klimanın mucidini tanıyor musunuz?

Güncelleme Tarihi:

İcadı hepimizin hayatının bir parçası ama birçoğumuz onun adını bile bilmiyoruz... Klimanın mucidini tanıyor musunuz
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2023 10:55

Bugünlerde neredeyse hepimiz açık havada dolaştıktan sonra kapalı mekânlara girdiğimizde derin bir "Oh" çekiyor, sabahları uyanır uyanmaz klimanın çalıştırma düğmesine basıyoruz. Peki bu teknolojide imzası olan ismi tanıyor muyuz? İşte klimanın mucidinin hikâyesi...

Haberin Devamı

Takvimler 1902 yılını gösteriyordu. ABD'nin Pittsburgh şehrinde o akşam hava neredeyse dondurucu derecede soğuk ve sisliydi. Şehrin merkezindeki tren istasyonunda genç bir endüstri mühendisi, kendisini evine götürecek treni bekliyordu. Perondaki diğer kişilere sorsanız, muhtemelen dalgın göründüğünü söylerlerdi.

Mühendisin kafası aylardır tek bir meseleyle meşguldü. Gece başını yastığa koyup uyumadan önce bu meseleyi düşünüyordu, sabah gözünü açtığında aklına gelen ilk şey bu oluyordu. Trenle evi ve işi arasında gidip gelirken sürekli bu soruya yanıt bulmaya çalışıyordu. O akşam da durum farklı değildi.

Peronda bir aşağı bir yukarı yürüyen mühendisin aklında bir anda bir şimşek çaktı. Arşimet'in suyun kaldırma kuvvetini keşfettiği ana benzer bir aydınlanma yaşadı genç adam. Aradığı cevap etrafında; istasyonu saran, önünü görmesine bile engel olan sisteydi!

Haberin Devamı

BUGÜN HEPİMİZİN HAYATININ BİR PARÇASI

Bu genç mühendisin adı Willis Haviland Carrier'dı.

Carrier'ın o gece sisler arasında yaşandığı aydınlanma, bugün hepimizin hayatının parçası olan bir cihazın icadının temellerini atacaktı. Genç mühendisin tren istasyonunda geliştirdiği teori, bugün dünyanın dört bir yanında milyonlarca evde, iş yerinde ve kamu binasında serinlememizi sağlayan, bilgisayar sistemlerinden ilaç sektörüne pek çok alanda kritik bir rol oynayan klima cihazının icadına giden yolu açtı. Ne var ki Carrier, dünyayı değiştiren mucitlerden olmasına rağmen bugün bile nispeten az tanınan bir isim.

26 Kasım 1876'da New York'un Angola şehri yakınlarında bir süt üretim çiftliğinde dünyaya gelen Carrier'ın ataları Galler kökenliydi. Carrier babası Duane Williams Carrier ile annesi Elizabeth R. Haviland'ın tek çocuğuydu.

Beyzbol oynamayı ve arkadaşlarıyla Erie Gölü'nde yüzmeyi çok seven Carrier, tek derslikli bir okula gidiyordu. 9 yaşındayken matematik dersinde kesirler konusunda zorlanan Carrier'a annesi bu konuyu bir tencere dolusu elmayı kullanarak anlatmıştı. İlerleyen yıllarda bu olayı "hayatım boyunca başıma gelen en önemli şey" olarak nitelendiren Carrier, zor problemleri kavramsallaştırmak için basit mantıkla düşünmeyi alışkanlık haline getirecekti.

Haberin Devamı

1890'ların ikinci yarısında liseden mezun olup kazandığı bursla Cornell Üniversitesi'ne giren Carrier, öğrencilik hayatı sırasında pazarlamacılık gibi işlerle uğraştı. 1899'da bir ortakla beraber Cornell öğrencileri için bir çamaşırhane açtı. Haziran 1901'de makine mühendisliği diploması ile mezun oldu ve bir ay sonra ısıtma ve egzoz sistemleri üreten bir firma olan Buffalo Forge Şirketi'nde çalışmaya başladı. Depolardaki kereste ve kahveleri ısıtma ve kurutma sistemleriyle ilgili planlar hazırlayan Carrier, haftada 10 dolar kazanıyordu.

Carrier'ın 1915'ten bir fotoğrafı

İcadı hepimizin hayatının bir parçası ama birçoğumuz onun adını bile bilmiyoruz... Klimanın mucidini tanıyor musunuz?

Carrier'ın 1915'ten bir fotoğrafı

YAZ ÇOK SICAK GEÇİNCE MATBAADA İŞLER BOZULDU

New York'ta 1901 yazı çok sıcak geçmişti. Brooklyn'de bulunan Sackett-Wilhelms Litografi ve Baskı Şirketi'nin faaliyetleri, yüksek hava sıcaklıkları nedeniyle sekteye uğramıştı. Baskı mürekkebi doğru düzgün kurumamış, renkler akıp birbirine karışmış, kağıtlar şişmişti. Bu nedenle 1902 başlarında Sackett-Wilhelms'in yöneticileri Buffalo Forge'dan yardım istedi. Hem havadaki nemi hem de ortam sıcaklığını düzenlemenin bir yolu olup olmadığını bilmek istiyorlardı. Bu sorunun cevabını bulma işi, 25 yaşındaki Carrier'a verildi zira genç mühendisin ısıtma bobinleri üzerine yaptığı bir araştırma, şirketin ısınma masraflarından 40.000 dolar tasarruf etmesini sağlamıştı.

Haberin Devamı

Havayı serinletmenin bir yolunu bulmak, asırlar boyunca düşünürlerin ve bilim insanlarının en büyük sınavlarından biri oldu. İnsanlık soğuğu nasıl ısıtacağını çok erken çağlarda keşfetti ancak iş tersini yapmaya geldiğinde sert kayaya tosladı. Örneğin 17'nci yüzyılın tanınmış düşünürlerinden Francis Bacon, "Ateş sayesinde ısı her an elimizin altında. Ama soğuğu ya kendisi gelene kadar beklemeliyiz ya da derin mağaralarda aramalıyız ki her şeyi yapsak bile yüksek seviyede soğuğu elde edemeyiz" ifadeleriyle özetliyordu insanın yaşadığı zorluğu.

1851 yılında serinletme çalışmalarında iki çığır açan gelişme yaşandı: Fransa'da Ferdinand Carre, dünyanın ilk amonyak emilimli soğutma makinesini tasarladı; ABD'de de Dr. John Gorrie bir buz yapma cihazının patentini aldı. O noktadan sonra mesele sıcaklığı düşürmek değil denklemin ikinci bilinmeyeni olan nemi kontrol etmenin bir yolunu bulmaktı.

Haberin Devamı

SOĞUTMA TAMAMDI AMA NEMİ KONTROL ETMEK DAHA ZORDU

Carrier'ın Sackett-Williams'ın sorunu için geliştirdiği kısmi çözüm, aslen ısıtma amacıyla geliştirilen bobinlerin içinde soğuk su dolaştırmak, ardından da sıcaklıklarını hava akış nispetiyle dengelemekti. Bu çözüm işe yaradı. Carrier'ın modern bir merkezi soğutma sistemi oluşturmayı başardı. Ancak çiylenme noktası kontrolüyle ilgili sorun halen geçerliliğini koruyordu. Carrier'ın Pittsburgh'da sisler arasında yaşadığı aydınlanma da tam olarak bu sorunu çözüyordu.

Carrier çözümü bir paradoksta bulmuştu. Havayı suyla doygunlaştırarak kurutmak mümkündü. Carrier bu işlemin mantığını şöyle açıklıyordu:

Haberin Devamı

"Sis dediğimiz şey aslında nem oranı yüzde 100'e yakın doygun havadır. Sıcaklığı düşürdüğümüzde hava su buharına doymuş olsa da nem oluşmaz. Çok düşük sıcaklıklarda suyun yoğuşması mümkün olmaz. Eğer havayı doygunlaştırıp, doygun haldeki sıcaklığını kontrol edebilirsem havaya istediğim kadar nem yükleyebilirim. Bunu havayı incecik bir su spreyinin yani sisin içinden geçirerek yapabilirim. Su spreyi içinden geçen sıcak, yapışkan hava için bir yoğuşma yüzeyi oluşturur. Nem damlacıkların üzerinde yoğuşur ve dışarı damlar, geriye de serin ve kuru hava kalır."

Carrier, "Hava İşleme Aygıtı" adını verdiği bir teknolojinin patentini çok soğuk bir kış günü olan 2 Ocak 1906'da aldı.

İngilizce klimanın karşılığı olarak kullanılan "air-conditioning" terimi ise Carrier tarafından değil Stuart Cramer isimli bir başka mühendis tarafından üretildi. Cramer da tıpkı Carrier gibi havadaki nem miktarını kontrol etme sorunu üzerine çalışıyordu. Cramer'ın çalışma alanı ise dokuma fabrikalarıydı.

İcadı hepimizin hayatının bir parçası ama birçoğumuz onun adını bile bilmiyoruz... Klimanın mucidini tanıyor musunuz?

İngilizce klimanın karşılığı olarak kullanılan "air-conditioning" terimi ise Carrier tarafından değil Stuart Cramer isimli bir başka mühendis tarafından üretildi. Cramer da tıpkı Carrier gibi havadaki nem miktarını kontrol etme sorunu üzerine çalışıyordu. Cramer'ın çalışma alanı ise dokuma fabrikalarıydı.

BÜYÜK SAVAŞ NEDENİYLE ÖNCELİKLER DEĞİŞTİ

Buffalo Forge yetkilileri Carrier'ı bu başarısının ardından mühendislik departmanının başına geçirmiş olmakla birlikte ellerindeki altın madeninin farkında değildi. 1914 yılında savaş çanları çalmaya başlayınca, şirket hava serinletme sistemleri üreten iştirakini kapatma kararı aldı. Bunun üzerine Carrier, reklamcılık dâhisi arkadaşı Irvine Lyle'la bir araya geldi ve 35.000 dolar sermayeyle kendi şirketini kurdu.

Carrier'ın şirketi ilk yılında 40 ayrı havalandırma sistemi inşa etti. 1929 yılı itibarıyla şirket, üç fabrikada üretim yapar hale gelmişti.

1920'li yıllar ABD'de dikkat çekici başarıların dönemiydi. O kadar ki Carrier 1928-29 yıllarında ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu binalarına bile klima sistemleri kurdu.

Carrier'a vatandaşların dikkatini çekme şansını sağlayan şey ise 1925'te kapısını çalan Rivoli Tiyatrosu oldu. Carrier'ın daha sonra açıkladığı üzere, o yıllarda yaz aylarında sıcak nedeniyle gösterimler iptal ediliyor ya da salonlar üç beş kişiye açılıyor ve tiyatrolar zarar ediyordu. Serin havalarda bile salonda çok fazla insan olduğu zaman içerisi katlanılmaz düzeyde sıcak oluyordu çünkü izleyiciler çok büyük bir ısı kaynağı oluşturuyordu.

Birkaç tiyatro santrifüjlü soğutma sistemlerini denemeye başlamıştı ama Rivoli Tiyatrosu Broadway'deydi. Burada elde edilecek bir başarının getireceği tanınmışlık da ekonomik kazanç da çok büyük olacaktı.

YELPAZELER YAVAŞ YAVAŞ KAPANDI VE...

133 tonluk soğutma sisteminin Rivoli Tiyatrosu'na montajını Carrier şahsen yönetti. Sistemin ilk denemesi savaşlarda ölenlerin hatırlandığı Anma Günü'nde yani 27 Mayıs'ta yapılacaktı. Bir önceki gece Carrier sabaha kadar uyumayıp hazırlıkları takip etti. Her şeye rağmen sistemin devreye alınmasında bazı gecikmeler yaşandı. İzleyiciler salonu doldurduğunda ortam halen serinlememişti.

İzleyiciler arasında Paramount Stüdyoları'nın başkanı Adolph Zukor da vardı. Carrier'ın daha sonra anlattığı üzere, Zukor bir kenarda oturmuş, hayal kırıklığına uğrayan 2.000 izleyicinin tepkilerini seyrediyordu. Carrier, "Bay Zukor'un filmden ziyade insanları izlediğini ve yelpazelerini sallayan onca insanı gördüğünü tahmin ediyorduk" diye aktardı o dakikaları. Ama soğutma sistemi yavaş yavaş ortamı serinletmeye başladı. İzleyiciler yelpazelerini kapatıp çantalarına kaldırıyordu.

Film biter bitmez lobiye inip Zukor'un salondan çıkmasını beklemeye başlayan Carrier, ileride o günden bahsederken şöyle devam edecekti: "Bizi görünce fikrini sormamızı bile beklemedi ve kestirmeden 'Evet, insanlar bunu sevecekler' dedi. Sonraki 5 yılda Carrier'ın şirketi ülkenin dört bir yanındaki 300'den fazla sinema işletmesine soğutma sistemleri kurdu.

SIRA GÖKDELENLERİN SERİNLETİLMESİNDEYDİ

Pek çok Amerikalı klima teknolojisiyle sinemada tanışmış olsa da Carrier bu teknolojiyi fabrikalar için geliştirmişti. Amaç buralarda imal edilen değerli ürünlerin sıcaktan etkilenmesini önlemekti. Sadece insanların olduğu ev ve ofislerin serinletilmesi ise halen çok pahalı bir girişim olarak kabul ediliyordu. Ancak Carrier, ofislere soğutma sistemleri kurmanın bir sonraki akılcı adım olduğunun farkına varmıştı. Yakın zamanda yüksek binalara uygun soğutma sistemleri için bir piyasa oluşacağını fark etmiş ve bu ürünleri tasarlamak için kolları sıvamıştı. Kendi deyişiyle, "Yenebilir balıklar göz önündeydi, ben de balığa gittim".

Bu alandaki çığır açan gelişme de 1930'ların sonlarında geldi. Carrier'ın geliştirdiği borulu hava kontrol sistemi ile gökdelenlerin çok fazla ofis alanını işgal etmeden serinletilmesinin yolu açıldı.

Carrier, 1985'te Ulusal Mucitler Onur Listesi'ne 1998 yılında da TIME dergisi tarafından 20'nci Yüzyılın En Etkili 100 Kişisi arasına seçildi.

KONUTLARIN DA SERİNLEDİĞİNİ GÖRMEYE ÖMRÜ YETMEDİ

Carrier'ın sıcağa karşı verdiği savaşta son cephe konutlardı. Bu piyasa da oldukça kârlı olabilirdi ancak Carrier bu kez aradığı başarıyı yakalayamadı. Aslında evlerin de serinletilmesi mümkündü; Carrier, 1914'te bir milyonerin malikanesini serinleterek bunu kanıtlamıştı. Ancak 1930'larda hane başı 1.500 dolarlık fiyatı ödeyebilecek çok insan yoktu.

Carrier yine de ev piyasasını test etmekten çekinmedi. Ancak atmosfer dolabı adını verdiği klima cihazı evler için çok büyük, çok maliyetli ve çok güvenilmezdi. Bu girişimleri nedeniyle 1.300.000 dolar zarar eden Carrier, fabrikalara ve ofis binalarına odaklanmanın daha iyi olacağına karar verdi. Evlere uygun soğutma sistemleri 1950'lerde piyasaya sürüldü ancak bu alanda başı daha tüketici odaklı şirketler olan General Electric ve Westinghouse çekti.

Ama Carrier'ın ömrü bu gelişmeleri görmeye vefa etmedi. Eylül 1950'de geçirdiği bir kalp krizi sonucu 7 Ekim 1950'de hayata veda eden Carrier öldüğünde havalandırmayla ilgili 80'den fazla patentin sahibiydi.

Ölümünün ardından gazetelerde çıkan haberlerde Carrier övgülere boğuldu. Bugün ise dünyanın dört bir yanında milyarlarca insan, yaz sıcaklarında derin bir nefes almalarını sağlayan Carrier'ı minnetle anıyor.

Bu anlamda ülkemiz de geçtiğimiz günlerde ilginç bir olaya sahne oldu. Hava sıcaklığının 40 dereceyi aştığı Adana'nın Çukurova ilçesinde bir grup vatandaş, klimanın icat edilişinin 121'inci yıldönümü vesilesiyle Carrier anısına kaymaklı kadayıf dağıttı. Demirören Haber Ajansı'na konuşan Adanalı Mehmet Saygın, klimanın icadının bir mucize olduğunu belirterek, "Özellikle Adana halkının gerçekten klimaya çok ihtiyacı var. Böyle bir icadı yaptığı için Allah kendisinden razı olsun. Klima olmasaydı çok sıkıntı yaşardık, yatamazdık, uyuyamazdık" diye konuştu.

BAKMADAN GEÇME!