Güncelleme Tarihi:
Nereye giderseniz gidin değişmiyor, görenler ne olduğunu bakar bakmaz anlıyor. Barkodlar dünyadaki en evrensel simgelerin başında geliyor.
Okuduğumuz kitapların, yediğimiz gofretlerin, içtiğimiz çayların paketinde barkod var. O kadar ki dünyada her gün 6 milyardan fazla barkod taranıyor. Günlük hayatta böylesine geniş bir yere sahip olan bu inceli kalınlı paralel çizgilerin, farklı bir biçimde görünebileceğini düşünmek bile zor.
ABD'nin South Carolina eyaletinde bulunan Clemson Üniversitesi'nde medya çalışmaları alanında dersler veren Jordan Frith, The Conversation için kaleme aldığı yazıda, "Kariyerim boyunca birçok teknolojiyi araştırdım. Ancak barkodun kültürel tarihiyle ilgili kitabımı yazmaya başlayana kadar, hayatımızdaki en sıradan nesnelerin bile tarihin tozlu yapraklarında kaybolmuş kararlar nedeniyle böyle göründüğünü fark etmemiştim" dedi ve ekledi:
"Stony Brook Üniversitesi'nde barkod tarihi arşivini taramaya başladığımda, alışverişlerimizde hedef tahtalarını ya da güneş sembollerini taramanın eşiğinden döndüğümüzü fark ettim."
HER ŞEY 1949 YILINDA BAŞLADI
Barkodun hikâyesi 1949 yılında, Joseph Woodland ve Bernard Silver isimli iki mucidin yaptığı patent başvurusuyla başladı.
Söz konusu başvuruda, sayıları temsil eden çizgi çiftlerinden oluşan ve 70 yıldan fazladır kullanılmakta olan basit bir yapı tanımlanıyordu.
Ancak patent başvurusundaki barkod çizimleri, bugün bildiğimiz barkodlara hiç benzemiyordu. Zira ilk barkodlarda dikey çizgiler yoktu. Onun yerine bir hedef tahtasını hatırlatan eş merkezli büyüklü küçüklü çemberlerden oluşan bir tasarım yapılmıştı.
Woodland ve Silver'ın patent başvurusundaki tasarım
LAZERİN GELİŞİMİ BARKODU KULLANILABİLİR HALE GETİRDİ
Woodland ve Silver'ın patenti aldıktan sonra kapısını çaldığı şirketlerin birçoğu bu icada sıcak bakmadı. Ancak barkodun şansı, 1960 yılında mühendis ve fizikçi Theodore H. Maiman'ın ilk çalışan lazeri geliştirmesiyle dönmeye başladı. Lazer sayesinde barkodun çizgilerinde gizlenmiş bilgiler saniyeler içinde deşifre edilebilecekti.
Bu gelişmeden sadece 7 yıl sonra, demiryolu endüstrisi, dünyanın ilk resmî barkod sistemi olan Kartrak'i hayata geçirdi. Kartrak barkodlarının amacı, tarayıcıların önünden geçen vagonları otomatik olarak tanımaktı. Çeşitli renklerdeki tasarımları nedeniyle, Kartrak'ler bugün bildiğimiz barkodlardan ziyade modern sanat eserlerine benziyordu.
Ancak Kartrak, bekleneni veremedi. Sistem umut edildiği kadar isabetli olmadığından verimli çalışmıyordu. Bu nedenle 70'li yıllarda Kartrak barkodlarının kullanımı sonlandırıldı.
Bir sektörün resmen benimsediği ilk barkod olmasına karşın, Kartrak'in çok renkli tasarımı tarih kitaplarında bir dipnot olarak kaldı.
Bir sektörün resmen benimsediği ilk barkod olmasına karşın, Kartrak'in çok renkli tasarımı tarih kitaplarında bir dipnot olarak kaldı.
ÇEŞİTLİ MARKETLERDE DENEMELER BAŞLADI
Kartrak'in hayata geçirildiği dönemde, gıda sektörü de bugün bildiğimiz barkodları doğuran sürecin ilk adımlarını atmıştı. 1960'ların sonlarında çeşitli mağazalar pilot barkod projeleri denemeye başladı. Ancak her mağaza kendi tasarımını kullanıyordu.
Kullanılan tasarımlardan biri Woodland ve Silver'ın patent başvurusundaki orijinal hedef tahtası tasarımıydı. O noktada tasarım, patent haklarını satın alan RCA'in malı olmuştu. Ancak başka markalar, başka şirketlerin tasarladığı sembolleri kullanıyordu. Örneğin Carecogn güneş şeklinde bir sembol geliştirmişti, Litton ise yelpaze şeklinde bir barkod tasarlamıştı.
Gıda endüstrisi kısa süre içinde herkesin farklı yönde hareket ettiği böyle bir sistemin uzun ömürlü olamayacağını anladı. Tüm şirketlerin aynı sembolü kullanması halinde envanter ve kasa çıkış işlemlerini otomatize etmek mümkün olabilecekti. Aksi takdirde ise aşırı karmaşık ve pahalı bir sistem ortaya çıkacaktı. Bu nedenle 1971 yılında gıda sektörü temsilcilerinden oluşan bir komite, sektörün genelinin kullanacağı bir veri standardı oluşturmak ve ortak bir sembol seçmek için toplandı.
BARKODUN 'BABASI' BİLE KENDİ TASARIMINI DESTEKLEMEDİ
Komitenin geliştirdiği veri standardı (Evrensel Ürün Kodu), farklı barkod sembolleriyle çalışacak şekilde tasarlanmıştı. Ardından komiteden bir sembol seçmesi istendi. Çeşitli şirketlerden başvurular alındı. Eleme süreçlerinin ardından finale yedi tasarım kaldı. Asıl kıyamet de o noktada koptu.
RCA'in başvurusu yedi tasarım arasındaki en güçlü adaydı. Nihayetinde hedef tahtası şeklindeki tasarım, barkodun ilk haliydi. Üstelik RCA de bu teknolojiyi geliştirmek için ciddi kaynak yatırımı yapmış güçlü bir şirketti. RCA'in en güçlü rakibi ise yarışa oldukça geç katılmış olan IBM'in 1970'lerin başında George Laurier tarafından tasarlanmış olan sembolüydü.
1971 ile 1973 yılları arasındaki süreçte, komite yedi tasarımı çeşitli denemelerden geçirdi, her şirketin teklifini dinleyip defalarca toplantı yaptı. Bu süreçte RCA ve IBM'in tasarımları iyice öne çıktı. İronik olan ise "barkodun babası" Joseph Woodland'ın bile kendi tasarımı olan hedef tahtası sembolü yerine IBM'in dikey çizgilerini desteklemesiydi.
Son yediye kalan tasarım adayları
İLK KEZ 1974'TE KULLANILDI
Kendi tasarımlarının seçilmeyeceğini fark eden RCA yetkilileri, komiteye baskı yapıp hedef tahtası tasarımının standart olarak kabul edilmemesi halinde barkod endüstrisinden tamamen çekilme tehdidinde bulundu.
Komiteye sembolü seçmek için Mart 1973'e kadar mühlet tanınmıştı. Nitekim karar süreci son dakikaya kadar devam etti. Çeşitli endişelere karşın, komite son toplantısında IBM'in sembolünü seçti. Tarihçi Stephen Brown'un deyişiyle, hedef tahtası yerine kare tasarımı seçen Komite, RCA'in baskısı nedeniyle barkodların hayata geçirilme hızını dramatik bir biçimde düşürdü.
IBM'in sembolü sektörde bir standart haline geldi. İlk Evrensel Ürün Kodu, 26 Haziran 1974'te ABD'nin Ohio eyaletinin Troy şehrinde bulunan bir bakkal dükkanında tarandı.
Aradan geçen 50 yıla yakın sürede IBM'in barkod sembolü günden güne yaygınlaştı. Bir başka deyişle bugün markete gittiğimizde taranan barkodlarla 1970'lerde taranan barkodlar neredeyse tamamen aynı.
DÜNYA BAMBAŞKA BİR YER OLABİLİRDİ
Sembol komitesinin toplantılarının tutanakları, komite üyelerinin önemli bir iş yaptıklarını düşündüklerine işaret ediyor. Ancak muhtemelen onlar bile aldıkları kararın sonuçlarının bu kadar büyük olacağını tahmin edememiş olabilir.
Barkod tasarımı zaman içinde kapitalizmin en ikonik simgelerinden biri haline geldi. Birçok mimar bu tasarımdan ilham alan binalar inşa etti. Bilim kurgu dünyasında barkodlar distopik uymacılığın sembolü oldu. Barkod tasarımını dövme yaptıranlar oldu. Yaratıcı barkod tasarımlarını övmek için internet toplulukları dahi kuruldu.
Öte yandan dünyayı değiştiren bu teknolojinin ilk tasarımı yani hedef tahtası neredeyse unutulma noktasına geldi. Sembol belirleme komitesinin birkaç üyesi farklı şekilde oy kullanmış olsa, bugün dünya hedef tahtalarıyla dolu bir yer olabilirdi.
The Conversation'da yayımlanan "The surprising history of the barcode" başlıklı yazıdan derlenmiştir.