Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2017 11:16
Almanya’ya yabancı işgücü göçü 1955 yılında başladı.Önce İtalyanlar geldi gastarbeiter (misafir işçi) olarak.Daha sonraki yıllarda Yunanlılar ve İspanyollar.1961 yılından itibaren Türkler.Sonraları da Faslılar, Portekizliler, Tunuslular ve eski Yugoslavya’dan insanlar.Misafir işçi dönemi çoktan bitti.
Gastarbeiter denen insanlar Almanların gözünde zamanla yabancı, şimdilerde de
göçmen kökenli oldular.
Yeni nesiller ise buralı.
Çoğu Alman vatandaşı.
Ama onlar da Almanların gözünde hala bir türlü buralı yani kendilerinden biri olamadılar.
Zaten yıllardır yapılan araştırmalar bu insanların aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala buralı olamadıklarını ortaya koymaktadır.
***
Evet, doğrudur.
İlk gelen misafir işçiler genelde düz işçilerdi.
Doğru dürüst kalifikasyonları yoktu.
Ama zamanla durum değişti.
Her ne kadar 1980’li yıllarda aile birleşimi yoluyla
Almanya’ya gelen göçmen çocukların çok büyük bir bölümünü, Almanca bilmedikleri için, bazı çevreler tarafından Geri Zekalılar Okulu olarak nitelendirilen ‘Sonderschule’ye doldurma gibi çok ciddi hatalar yapılmasına rağmen, zamanla durum değişti.
Göçmen kökenli çocuklar da normal okullarda eğitim görüp ve meslek eğitimi almaya başladılar.
Yüksek öğrenim gören göçmen kökenli genç sayısı sistematik olarak arttı.
Ama Ampirik Uyum ve
Göç Araştırması Berlin Enstitüsü ile Berlin Humboldt Üniversitesi’nin ortaklaşa yaptığı fakirlik tehlikesi araştırmasına bakınca, göçmen kökenlilerin hala buralı olamadıklarını görüyorum.
Federal Hükümet’in Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’un girişimiyle yapılan araştırmaya göre, fakirlik tehlikesiyle karşı karşıya olan göçmen kökenlilerin oranı yüzde 26’ya ulaşmakta.
Hatta 10 yıldan daha az süredir burada yaşayan göçmen kökenlilerde bu oran yüzde 37’yi bulmakta.
Göçmen kökenli olmayanlarda, yani biyo Almanlarda ise fakirlik riski yüzde 12 civarında.
Kalifikasyon unsuru göz önünde bulundurulduğunda da fakirlik tehlikesiyle karşı karşıya olan göçmen kökenlilerin oranı aynı konumdaki asıl Almanlardan yüzde 11 daha fazla.
Uzmanlara göre, bunun tek nedeni yeterli kalifikasyona sahip olmama değil.
****
Önyargılar da önemli bir etken.
Hatta bireysel ve kurumsal ayrımcılık da.
Devlet Bakanı Aydan Özoğuz, “Göçmen kökenlilerin, eşit eğitime sahip oldukları, aynı işyerlerinde çalıştıkları, aynı yaşta oldukları halde, halkın diğer bölümünden çok daha fazla fakirlik tehlikesiyle karşıya olmaları, bizim gibi biç göç ülkesini alarma geçirmeli” diyor.
Evet, Almanya’da 24 Eylül’de yapılacak genel
seçim öncesi hemen hemen tüm partilerden politikacılar, sosyal adalet, sosyal adalet diye basbas bağırıyorlar.
Sosyal adalet tabii önemlidir.
Hatta kaçınılmazdır.
Ama bu, Almanya’da yaşayan herkes için geçerli olmalıdır.
Almanya’nın bugünkü refah düzeyine ulaşmasında gastarbeiter denen insanların çok emeği geçmiştir.
Onların burada doğup büyüyen, bu ülkede eğitim ve öğrenim gören, meslek eğitimi yapan ve çok büyük bir bölümü Alman vatandaşı olan çocuklarına hala yabancı gözüyle bakılmasını anlamak mümkün değildir.
Kökenleri nedeniyle bu insanların ayrımcılığa maruz kalmalarını kabullenmek ise hiç mümkün değildir.
İşte bu nedenle Alman politikacılara “Kendi kendinizi kandırmayın!” diyorum.