Güncelleme Tarihi:
Bu "müthiş" çözüm önerisi, uluslararası medyanın tamamına yansıdı. Acaba Hindistan'dan Peru'ya kadar hemen hemen bütün dünya gazetelerine yayınlanan bu sözler, Türkiye'nin imajına nasıl bir etki yaptı?
Mesela A Milli Futbol Takımı'nın dünya üçüncüsü olarak ve Sertab Erener'in Eurovision'u kazanarak güç bela düzeltebildiği imajımız bu sözlerin ardından ne durumda?
İmajı geçtim, Türkiye'nin başkentindeki su sorunun en iyi ihtimalle ekim sonunda çözüleceği gerçeği, "Harikasın Ankara" sloganıyla ne kadar bağdaşıyor? Çirkinlik abidesi, işlevsizlik örneği üst geçitlerden içme suyu akar mı?
Bu soruların cevabının çok yakında, Eskişehir'de olduğunu geçen hafta Hürriyet'te okumuştunuz. Eskişehir'de belediye, Ankara'dakinin yapmadığını yapıp gerekli önlemleri 2 yıl önce alınca, bugünkü "ağustos böceği-karınca" çelişkisi ayyuka çıktı.
Peki, bu yılki yağmursuzluk "Allah'ın takdiri" ama Eskişehirli yerel yöneticiler de peygamber olmadıkları halde 2 yıl sonrasını görüp önlem almışlar. Demek ki, basiretli ve vizyon sahibi yöneticinin farkı iki vakte kadar ortaya çıkıyor.
Küresel ısınma raporları yaklaşık 5 yıldır, yakın bir gelecekte dünya çapında bir kuraklığın yaşanacağını ısrarla vurguluyordu. Önlemlerini alan ülkeler bugün o kadar da zor durumda değiller.
Foto-Analiz'de gördünüz: Susuzluğun bu kadar fazla insanı etkilediği bir Irak var, bir Mısır, bir de Türkiye. Irak'ın iç savaşla boğuştuğu mâlum. Mısır'da Nil Nehri neredeyse kurudu, ama yine de sadece köyler susuz kaldı.
Ama birçok komşumuzun yanısıra, selin vurduğu İngiltere'de, depremin sarstığı Japonya'da ve daha birçok sorunla uğraşan diğer ülkelerde altyapı sağlam, önlemler yeterli.
BM'ye göre 2025 yılında 5 milyar insan su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerde yaşıyor olacak.
Mısırlı yetkililer gibi "Bana değil, Allah'a şikayet edin" diyerek "yan gelip yatanları" başa getirdiğimiz müddetçe, daha çok susuz yaz yaşayacağız.