Her şey mümkün

Avustralyalı yetkililerin, Hint Okyanusu’nda uçağa ait olabilecek parça bulmasını değerlendiren Türkoğlu, “Uçağın kaybolmasıyla ilgili her olasılık mümkün. Daha önce bir uçağın bulunması hiç bu kadar uzun zaman almamıştı. Eğer parçalar, uçağa ait ise kara kutuları bulmak için zaman var anlamına geliyor” dedi.

MALEZYA’nın başkenti Kuala Lumpur’dan Pekin’e gitmek üzere havalandıktan sonra kaybolan, 239 kişinin olduğu yolcu uçağı, iki haftadır kayıp. 13 ülkenin katıldığı arama çalışmalarına rağmen bulunamayan uçakla ilgili çeşitli teoriler ortaya atıldı, birkaç ülkeden farklı açıklamalar geldi.
Dün ise Avustralya Başbakanı Tony Abbott, uyduların, 16 Mart’ta Hint Okyanusu’nun güneyinde, 63.7 metre uzunluğundaki kayıp uçağın enkazına ait olabilecek iki cismi belirlediklerini açıkladı. Parçaların bulunduğu, Avustralya’nın güneybatısındaki Perth kentinin 2500 kilometre açığındaki bölge, uçağın ilk rotasına en uzak yerlerden biri. Avustralya Deniz Güvenlik Birimi Sözcüsü John Young, iki parçadan birinin 24, diğerinin ise 5 metre uzunluğunda olduğunu belirterek “Parçalar bölgeden geçen bir gemiden düşmüş de olabilir, bundan ancak parçaları inceledikten sonra emin olabiliriz. Cismin kayıp uçakla ilgili olması halinde dâhi enkaza ulaşmak zor olacak” dedi. Bölgeye dört araştırma uçağı, bir Norveç gemisi gönderilirken, Malezya Savunma Bakanı ve Ulaştırma Bakan Vekili Hişamuddin Hüseyin, uydu görüntülerini “önemli ipucu” olarak nitelendirdi, ancak “fazla umuda kapılınmaması” konusunda uyardı. Londra’daki City Üniversitesi Hava Mühendisliği bölümü öğretim üyesi ve uçuş güvenliği uzmanı Cengiz Türkoğlu, kaybolan uçakla ilgili olası senaryoları ve Avustralya’nın açıkladığı son uydu görüntülerini Hürriyet’e değerlendirdi:

ELT ÇALIŞMIYOR MUYDU?

Uluslararası standartlar gereği tüm ülkeler, ticari uçaklarına acil durum yer belirleme vericileri (ELT) yerleştirmekle yükümlüdür. Normal şartlarda bu vericiler sayesinde arama ve kurtarma ekiplerinin düşen uçağı çok daha kısa bir sürede bulmaları gerekirdi. Uçağın bulunmasının bu kadar gecikmiş olması açıkça gösteriyor ki bu vericiler bir nedenle çalışmadı. Eğer ELT doğru şekilde çalışmış olsaydı arama kurtarma ekipleri enkaza kısa bir sürede ulaşabilir ve hayatta kalan yolcular varsa bunları kurtarabilirdi.

UÇAK BU KADAR SÜRE NASIL KAYIP OLUR

Açıkçası bilmiyoruz. Uçak ile ilgili karşı karşıya olduğumuz gizem, kesinlikle 100 yıllık ticari havacılık tarihinde beklenmedik, “kara kuğu” olarak tanımlanabilecek, hiç eşine rastlamadığımız bir durum. Daha önce uçak enkazının 48 ya da 72 saat bulunamadığı uçak kazaları olmuştu. Ancak hiç bu kadar uzun zaman almamıştı.

NE OLMUŞ OLABİLİR

Her şey mümkün. Hala bu olayın bir kaza olup olmadığını bile söyleyemiyoruz. Son derece modern Boeing 777 model bir uçağın arızalanıp düştüğünü kabullenmek oldukça zor. Onlarca teori üretildiği doğru ancak bu teorilerin her birinin açıklayamadığı bazı noktalar var. Mesela teorilerden biri kokpitte yangın çıktığı ve pilotların iletişim sistemlerini kapattıktan sonra bayıldığı yönünde. Bu daha önce yaşanmış bir olay. İnternette de sık sık gündeme getirilen, uçağın yanlışlıkla ya da bilinçli olarak vurulduğuna dair teoriler ise spekülasyondan öteye geçmiyor. Ve elbette böyle bir şey yaşandıysa ve bunun saklanmasına karar verildiyse bunu hiç bir zaman öğrenemeyebiliriz.

Kayıp Malezya uçağı, ülkedeki siyasi kamplaşmayı da su yüzüne çıkardı. Malezya Savunma Bakanı ve Ulaştırma Bakan Vekili Hişamuddin Hüseyin, polisin baskın yaptığı, pilot Ahmed Şah Zahari’nin eviden bulunan simülatördeki verilerin silindiğini açıklamıştı. Muhalefet partileri, hükümeti muhalefet destekçisi pilotu “terörist” gibi göstermeye çalışmakla suçladı. Muhalefet liderlerinden Enver İbrahim, hükümetin şüpheli damgası vurduğu kaptan pilotu savunurken, Lim Guan Eng isimli başka bir muhalif yetkili ise hükümeti suçlayarak “Elinizde yeterince kanıt yokken kendini savunacak durumda olmayan bir hakkında asılsız ithamlarda bulunuyorsunuz. Bu yaptığınız uçağı bulmaya yardımcı mı olacak” dedi. Siyasi uzmanlar ise muhalefetin, pilotu savunarak “risk almış olabileceğini” düşünüyor.