Güncelleme Tarihi:
Takvimler Temmuz 2015'i gösteriyordu. O sırada henüz 17 yaşında olan Alex Messenger ve beş arkadaşı, Kanada Kuzeybatı Toprakları olarak bilinen bölgedeki insan eli değmemiş doğasında bir kano gezisine çıktı.
Altı hafta sürmesi planlanan gezi kapsamında Wholdaia Gölü'nden hareket eden grup, Kanada'nın yaban hayatı içinde benzersiz bir macera yaşayacaktı.
İlk günler her şey planlandığı gibi gitti.
Bir öğleden sonra Messenger, içinde bulunduğu tundrayı panoramik olarak görebileceği bir yamaca tırmanmak için kamptan ayrıldı. En az 50 millik mesafede en yüksek noktaydı burası.
Yamacı tırmanan Messenger, etrafının irili ufaklı göllerle çevrili olduğunu gördü. Sonra bir anda kıpırdayan kahverengi bir şey çekti dikkatini.
Gördüğü şeyin ne olduğunu beyniyle kavraması birkaç saniyesini alsa da bedeni neyle karşı karşıya olduğunu anında fark etmişti. Messenger o anları, "Saniyenin binde biri kadar süre içinde, daha o şeyin bir boz ayı olduğunu anlayamadan bütün fizyolojik tepkilerim tetiklendi" diye anlattı.
AYIYLA KARŞILAŞMA İHTİMALİNİ AKLINDAN BİLE GEÇİRMEMİŞTİ
Messenger ve arkadaşlarına, yolculuğa çıkmadan önce herkes, "Şansınız varsa bir ayı görürsünüz" demişti. Yani ihtimal çok düşüktü.
Messenger, üzerinde seyahat ettikleri akarsuların akıntılarıyla kanolarının ters dönmesi gibi riskleri hesaba katmış olsa da bir boz ayıyla burun buruna geleceğini aklının ucundan bile geçirmemişti.
270 kilogramlık hayvanı 10 metre uzağında göre Messenger, hava yollarının açıldığını, kanındaki adrenalinin arttığını, nabzının iki katına çıktığını, bedeninin kaçmaya, savaşmaya ya da saklanmaya hazırlandığını hissediyordu.
Görünen o ki ayı da benzer bir hesap yapıyordu. Dört ayağının üzerine inmiş, gözlerini kocaman açmıştı. Şaşkın olduğu beliydi. Messenger, "Sanki birbirimize rastlamıştık ve ikimiz de 'Nedir bu baktığım şey?' diye tepki veriyorduk" ifadelerini kullandı.
ARALARINDAKİ MESAFE GİTTİKÇE AZALIYORDU
Messenger koşarak kaçmak istiyordu. Ama almış olduğu eğitim bunun tam tersini yapması yönündeydi.
O yüzden ağır ağır geri adım atmaya, düşük perdeden bir sesle konuşmaya başladı. Ayıyla göz teması kurmuyordu. Karşısındaki hayvanı kendisinden korkmamaya ikna etmeye çalışıyordu. Ama ayı ikna olacak gibi değildi. Homurdanıp hırlıyor, ağır adımlarla Messenger'a doğru ilerliyordu. Sanki onu test ediyor gibiydi.
Messenger'ın dikkatle geri gitmesine karşın aralarındaki mesafe hızla azalıyordu. Messenger, yolculuğa çıkarken yanlarına aldıkları ayı kovucuları kampta bırakmıştı. Kaçamayacağını biliyordu ancak o noktada ne yapması gerektiğini de bilemez haldeydi.
Sonra bir anda ayı saldırıya geçti. Aralarındaki mesafe 4,5 metreye indiğinde, Messenger yerin ayının pençeleri altında sarsıldığını hissedebilir hale gelmişti.
Ayılar iri cüsselerine karşın saatte 60 kilometrenin üstünde bir hızla koşabilirler.
"HAYATIM BOYUNCA O KADAR HIZLI HAREKET EDEN BİR ŞEY GÖRMEMİŞTİM"
Messenger bağırarak yardım istedi ama sesini hiç kimseye duyuramayacağını biliyordu. Ardından, içinden gelen sese uydu ve elindeki 7,5 kilogramlık kamera kutusunu hızla kendisine doğru koşan ayıya doğru fırlattı. Kutu tam olarak aynın burnuna denk geldi ve kafasını çevirmesine neden oldu. Bu fırsatı değerlendiren Messenger, hızlı hareket edip hayvanın önünden çekildi.
Ancak ayı pes edecek gibi değildi. Messenger'ı kaçırdığını anlar anlamaz geri dönüp yeniden saldırıya geçti. Messenger ayının hızından çok etkilenmişti. "Hayatım boyunca o ayı kadar hızlı hareket eden bir şey görmemiştim" diyen Messenger'ın hatırladığı bir diğer şey de ayının kokusuydu: "Hiç yıkanmamış bir köpek gibi kokuyordu."
Birkaç saniye boyunca Messenger'ın deyişiyle "boğa güreşlerindeki gibi" birbirlerinin etrafında döndüler. Ancak her dönüşte ayı biraz daha yaklaşıyor, Messenger'ı ısırmaya çalışıyordu. Dişleri ilk olarak Messenger'ın omzuna ardından da sırtına isabet etmiş ancak büyük hasar vermemişti.
Messenger tam ısırıklardan kurtuldum derken bu kez ayı ön pençeleriyle hamle yapmaya başladı. Vurduğu darbeler normalde avladığı rengeyiği ya misk öküzü gibi hayvanları rahatça devirebilecek güçteydi. "Sineklikle vurulmuş bir sivrisinek gibi hissettim kendimi. Kafam yana döndü ve havaya savruldum" sözleriyle anlattı o anları Messenger.
ACIDAN BAYILINCA AYI ÖLDÜ ZANNETTİ
Havada olduğunu saniyelerde rakibini atlatabilecek bir manevra yapmasının mümkün olmadığını fark eden Messenger, "Fiziksel olarak yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ben 68 kilo ağırlığında 17 yaşında bir çocuktum, o ise 270 kilo ağırlığında bir boz ayıydı. O an ölmek üzere olduğumu fark ettim... Ve berbat bir histi" diye konuştu.
Yere kuyruk sokumu kemiğinin üzerine düşen Messenger, bir anda ayıyı üstünde gördü. Ayının kafası Messenger'ın kalça ekleminin hemen üstündeydi, dişleriyle bacağını kavramıştı. Messenger, "Dişlerin iki taraftan birden etime saplandığını hissettim ve acıdan gözlerim karardı" dedi. Ne kadar süre baygın kaldığını bilmediğini de belirten Messenger, "Çok başarılı bir biçimde ölü taklidi yapıyordum" diye konuştu.
Messenger kendine geldiğinde, ayının hızla kendisinden uzaklaştığını gördü. Karşı karşıya olduğu tehdidi ortadan kaldıran hayvan, çarçabuk kaçmak istiyordu. Messenger ise halen ölü taklidi yapıyordu.
ARKADAŞLARI ÖNCE İNANAMADI
Ayı gözden kaybolunca şansını denemek istedi. Ayağa kalktı ve kampın olduğunu umduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Yükselen adrenalini sağ bacağındaki acıyı hafifletiyordu. Messenger, "Onca zaman boyunca ayının geri gelip yarım bıraktığı işi bitirmesini bekledim" dedi.
Messenger, sendeleye sendeleye 140 metre kadar yürüyüp yamacın kıyısına kadar gelmeyi başarmıştı. Sağ bacağının acısı dayanılmaz bir hal almıştı, kanlı pantolonu yapış yapış olmuştu. Kafasını aşağı doğru uzatıp "Ayı!" diye bağırdı. Arkadaşları o sırada böceklerin bile giremediği çadırlarında akşam yemeği için pizza yapıyordu. Kafalarını yukarı kaldırıp şüphe dolu gözlerle Messenger'a baktılar.
Zira Messenger çok az insanın başına gelen bir şey yaşamıştı. Değil ayı saldırısına uğramak, ayı görmek bile çok olası değildi.
Dünya genelinde her yıl ortalama 44 boz ayı saldırısı yaşanıyor Bunlardan 12'si Kuzey Amerika'da gerçekleşiyor. Can kaybıyla sonuçlanan saldırıların oranı da oldukça düşük.
HER ŞEY 60 SANİYE İÇİNDE OLDU
Bugün ABD'nin Minnesota eyaletinin Duluth şehrinde yaşayan Messenger, ayı ile karşı karşıya geldiği an ile bilincini kaybettiği an arasında geçen sürenin 30 ila 60 saniye olduğunu belirtti. "Çok kısaydı ama hayatımın geri kalanında etkileri oldu" diyen Messenger, o tepenin üzerinde yerde yatarken sevdiklerinin yüzlerinin gözünün önünden bir film şeridi gibi geçtiğini belirtti.
Grubun 27 yaşındaki rehberi Dan, acil müdahale eğitimi almıştı. Messenger'ı ilk muayene eden o oldu. Ayının ısırdığı sağ bacağındaki derin diş izlerinin yanında vücudunun dört yerinde daha basınç yaraları oluşmuştu. Sırtında, kulak memesi ve ayak bileğinde boydan boya pençe izleri vardı. Ayının darbesinin isabet ettiği gözü de morarmaya başlamıştı. Bir noktada ayak parmaklarından ikisinin uçları da tamamen kesilmiş gibiydi ama Messenger bunun nasıl olduğunu hiç hatırlamıyordu.
Grupla en yakındaki yerleşim yeri arasında 160 kilometreden fazla mesafe vardı. Uydu telefonuyla ana kampı aradıklarında, hava yoluyla gerçekleştirilecek bir tahliye operasyonunun lojistik olarak çok zor olacağı cevabını aldılar.
KADERİNİ ARKADAŞLARINA TESLİM ETMİŞTİ
Messenger'ın yürüyebilecek hali yoktu ama kürek çekebiliyordu. Planladıkları şekilde yolculuğa devam etmeye karar verdiler. Baker Gölü kıyısındaki küçük bir yerleşim yeri olan Nunavut'a gitmek için yola çıktılar. Bir yandan sürekli uzmanlarla telefonda konuşuyor ve Messenger'ın yaralarında enfeksiyon oluşup oluşmadığını yakından takip ediyorlardı.
Messenger'ın kas dokusundaki hasar, yaralarına kan akışını kısıtlamıştı. Dan da düzenli olarak yaraları açıp şırınga yardımıyla yıkıyordu. Bu işlem çok acı vericiydi, Messenger ancak deri kemerini ısırarak dayanabiliyordu. Ellerindeki ağrı kesicileri idareli kullanmaları gerekiyordu. Ama Messenger, kaderini arkadaşlarının ellerine bırakmanın kendisini rahatlattığını belirterek, "Gevşemek zor olabilir ama bence çok önemli bir adım. Bir nebze olsun sükûnet getiriyor ve stresi azaltıyor" dedi.
Messenger kürek çekerken hareket kabiliyeti kısıtlıydı, üstelik zaman zaman akıntının yüksek olduğu yerlere de denk geliyorlardı. Bu nedenle ağır ağır ilerlemeleri gerekiyordu. Ama yine de gruba katkıda bulunabilmek Messenger için "güzel bir his"ti. Messenger, "Kendi tahliyeme yardımcı olabilmek beni güçlendiren ve katarsis yaşatan bir şeydi. 'Pekâlâ, şimdi ne yapmamız lazım' diye düşünüyordum" ifadelerini kullandı.
ENFEKSİYON YAYILIYORDU
Messenger'ın durumu stabil olduğu müddetçe yapmaları gereken şey 12 gün içinde kuduz aşısı olmasını sağlamaktı. Ancak beşinci günden sonra yaraları enfeksiyon belirtisi vermeye başladı. Dan doğaçlama bir ameliyat yapıp ölmekte olan dokuları kesmek zorunda kaldı. Messenger'a göre, "çiğ tavuk eti kesiyor" gibiydi.
Ama yine de enfeksiyon yayılmaya devam etti. Baker Gölü'ne epey yaklaşmışlardı ve helikopterle tahliye bir seçenek haline gelmişti. Ekipten Mike'ın Messenger'a eşlik etmesine karar verildi. Çünkü tanıdığı biriyle yolculuk yaptığı takdirde travma sonrası stres bozukluğu yaşama ihtimali daha düşük görülüyordu. Daha da ilginç olan Messenger'ı bu yolculuğa katılmaya ikna eden kişinin Mike olmasıydı. Messenger, "Bu yüzden ona minnettarım, gerçekten. Planlandığı gibi gitmese de inanılmaz bir tecrübe oldu" dedi.
Baker Gölü'nde Messenger'a 12 saat boyunca damardan antibiyotik verildi. Ardından güneye Winnipeg'e nakliye edilen Messenger'a beş doz kuduz aşısının ilki uygulandı. O esnada ailesi de karayoluyla Minnesota'dan Kanada'ya gelmişti.
DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA NE YAŞADIĞINI ANLAMAK İMKÂNSIZDI
6 hafta boyunca antibiyotik tedavisine devam den Messenger'ın yaralarına da özel bakım uygulandı. Saldırıdan iki ay sonra sağ bacağındaki yara iyileşmişti. Düzenli fizik tedavi ile bir yıl içinde hareket kabiliyetini tamamen geri kazanan Messenger, "Çok şanslıydım. Dışarıdan bakanlar ne yaşadığımı asla tahmin edemezdi" diye konuştu.
Bunun o kadar da iyi bir şey olmadığı zamanla anlaşıldı. Çok fazla ayı saldırısına uğrayan insan olmadığından, Messenger gibiler için destek grupları bulmak çok zordu. Messenger yaşadıklarına ortak olacak kimseyi bulamıyordu. Daha helikopterle tahliye edilmeden önce Mike'a, "Keşke kolumda pençe izleri olsaydı. Yaşadıklarımın bir işareti olurdu. Şimdi insanlar yaşadıklarımı uydurduğumu zannedecek" demişti. Bu endişesinde haksız da değildi üstelik. Messenger, The Guardian'a hikâyesini duyan herkesin ilk önce kendisini tepeden tırnağa süzdüğünü anlattı.
Saldırının Messenger üzerindeki psikolojik etkileri ağır oldu. İlk birkaç hafta kâbuslar gören Messenger, ayının yanı başında olduğu korkusuyla yataktan fırlıyordu. Aradan neredeyse 20 yıl geçmesine rağmen halen çok kolay ürktüğünü belirten Messenger, "Doğa yürüyüşlerine çıktığımda bir dal çıtırtısı duysam hemen 'kaç ya da savaş' tepkileri vermeye başlıyorum. Özellikle köpekler çok tetikleyici oluyor" dedi.
Pek çok ülkede geçtiğimiz günlerde raflarla buluşan "The Twenty-Ninth Day: Surviving a Grizzly Attack in the Canadian Tundra" (Yirmi Dokuzuncu Gün: Kanada Tundrasında Boz Ayı Saldırısından Sağ Kurtulmak) Messenger'ın yolculuğunu gün gün anlatıyor.
Pek çok ülkede geçtiğimiz günlerde raflarla buluşan "The Twenty-Ninth Day: Surviving a Grizzly Attack in the Canadian Tundra" (Yirmi Dokuzuncu Gün: Kanada Tundrasında Boz Ayı Saldırısından Sağ Kurtulmak) Messenger'ın yolculuğunu gün gün anlatıyor.
YAŞADIKLARINI SATIRLARA DÖKTÜ
Meditasyon ve nefes çalışmalarının yanı sıra ayılar hakkında bilgi sahibi olmanın da kendisine iyi geldiğini ifade eden Messenger, "Bir travma yaşadığınızda, her ne olursa olsun, o şeyi anlayabiliyorsanız iyileşme yönünde büyük bir adım atıyorsunuz demektir. Beyninizin kavrayamadığı bir şeyi parçalarına ayırıyorsunuz, böylece üzerinize atlamıyor" dedi. Birkaç yıl önce ayıların yaşadığı Montana'da doğa yürüyüşüne çıktığını da belirten Messenger, ayı spreyini elinden bırakmadığını sözlerine ekledi.
Ayı saldırısı denince ilk akla gelen şeylerden biri olan 2015 tarihli Leonardo DiCaprio filmi The Revenant'ı da değerlendiren Messenger şunları söyledi:
"O ayı benim ayım gibi hareket etmiyordu. Benimki klasik savunma temasıydı. Yani ayı sadece bir tehdidi ortadan kaldırmak istiyordu yemek aramıyordu. Öylesine avcı teması deniyor ve çok daha dehşet verici bir olay."
Hayatı boyunca yaşadığı saldırıyı anlamlandırmak için uğraştığını da ifade eden Messenger, "Hep o 'İşte bu!' anını bekledim ama bir türlü gelmedi" dedi. Nihayet tecrübelerini başkalarına yardım için kullanmaya karar veren Messenger, yerel arama kurtarma ekibine katıldı.
Yolculuğunu gün gün anlatan "The Twenty-Ninth Day: Surviving a Grizzly Attack in the Canadian Tundra" (Yirmi Dokuzuncu Gün: Kanada Tundrasında Boz Ayı Saldırısından Sağ Kurtulmak) kitabını yazmanın da kendisini iyileştirdiğini ifade eden Messenger, "Bütün hayatımı saldırının amacını bulmakla geçirebileceğimi fark ettim. Hikâyeyi anlatmanın zamanı gelmişti. Ne anlama geldiğini anlatmama gerek yoktu; okurlar kendi anlamlarını çıkarabilirlerdi" diye konuştu.
The Guardian'da yayımlanan "‘I was a 17-year-old versus a 600lb grizzly bear. I was going to die’: Alex Messenger’s ordeal in the wilderness" başlıklı haberden derlenmiştir.