Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin Kuzey Irak ve yurtiçindeki PKK hedeflerine başlattığı operasyonlar sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkilileri çözüm sürecinin bitmesinden ise HDP'nin sorumlu olduğunu savunuyor. HDP de Erdoğan'ı süreci sona erdirmekle suçluyor. Karşılıklı suçlamalar devam ederken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş son gelişmelerle ilgili DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Barış süreci bitti mi?
Demirtaş: Hayır. Dünyada benzer çözüm süreçleri zaman zaman bunun gibi sıkıntıya girmiştir, durma olmuştur ama toplum barış istediği müddetçe taraflar şu veya bu şekilde yeniden masaya dönmek zorunda kalmıştır. Biz de çözüm süreci bitti diyerek ortamı silaha, savaşa teslim edemeyiz. Türkiye toplumu barış istiyor ve kesinlikle PKK'nın silahlı eylemlerini sona erdirmesini, hükümetin de artık askeri operasyonlarına son vermesini ve müzakereye dönmesini istiyoruz.
DW Türkçe: "Bitmedi, sonuna kadar iddialıyız" mı diyorsunuz?
Demirtaş: Umutlu olmak zorundayız. Umudun tükendiği anda barış biter. Biz süreç bitti dememeliyiz. Bitti demiyoruz.
DW Türkçe: Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan neden şimdi PKK'ya karşı sert bir tavır sergiliyor?
Demirtaş: Sayın Erdoğan 400 milletvekili istiyordu ve bu 400 milletvekiliyle yeni bir anayasa yaparak başkanlık sistemine geçmeyi hayal ediyordu. Bu hayallerini yıkan şey HDP'nin yüzde 13 oy alması oldu. Hızlı şekilde şöyle bir senaryo hayata geçirildi. Derhal bir erken seçime gidilecek ve öncesinde HDP'nin yıpratılması gerekir. Çünkü HDP; bölünmeden, kardeşçe, evrensel insan haklarına uygun yapılacak bir anayasayı savunuyordu. Şimdi partimizi yıpratmanın en etkili yolu yeniden çatışmalı ortama dönmekti. Bunu tahrik eden bazı eylemler yapıldı. Suruç'ta 31 partili gencimiz katledildi ve bundan bile nerdeyse HDP sorumlu tutuldu. Bundan dolayı Cumhurbaşkanı dünya liderlerinden taziye mesajları aldı ama kendisi tek bir aileyi bile aramadı.
DW Türkçe: "Erdoğan'ın hedefi yeni bir seçim ve oy üzerine, HDP'ninki ise barış" mı diyorsunuz?
Demirtaş: Elbette HDP'yi var eden barıştır. Silahların konuşması, şiddet eylemleri HDP'nin demokratik siyaset alanını daraltmak içindir. En büyük dezavantajımız budur.
DW Türkçe: PKK'yla aranıza net bir mesafe koymanız gerekmiyor mu?
Demirtaş: Bunu çok net bir şekilde her zaman ifade ediyoruz. Asla hiçbir silahlı eylemi doğru bulmadık, teşvik etmedik, arkasında durmadık. Fakat AKP'nin kendi kullandığı kavram ve söylemlerle, bizi kendi yanına, kendileri haklıymış da, yanında da bizim durmamız gerekiyormuş gibi baskıları da kabul etmiyoruz. Biz aynı zamanda AKP'yi de eleştiriyoruz. Ama onlar bunu kabul etmiyor. Biz, hükümetlerin savaş politikalarını kabul etmek zorunda değiliz.
“MESAJIMIZ ALGILANDI”
DW Türkçe: PKK sizin mesajınızı algıladı mı?
Demirtaş: Algıladı, buna bir cevap da geldi aslında. Avrupa'da Remzi Kartal masaya dönmeye, ateşkese hazır olduklarını ifade etti. PKK ve IŞİD aynı kefeye konulamaz. PKK, üç yıldır Türk hükümetiyle müzakere yapan, silah bırakmaya hazır olduğunu söyleyen bir örgüttü. Hava operasyonları yapmak yerine konuşmaya hazır bir örgütle diyalog kurmak daha akıllıcadır ve Türkiye açısından daha faydalıdır.
DW Türkçe: HDP, Öcalan'la görüşebilse barış sürecinin önü açılır mı?
Demirtaş: Bu bir gelişmedir ama tek başına yeterli değildir. Çünkü biz İmralı'ya gidip Öcalan'la görüştüğümüzde tam olarak ne diyeceğiz. Hükümette olsak bazı adımların atılması konusunda cesur davranabiliriz. Biz hükümette değiliz. Hükümetin bir şeyler söylemesi lazım. Müzakereye dönülecek mi gözlemci heyet huzurunda? En azından bir hafta bile müzakere edilse bu sorun çözülebilecek bir noktaya gelmişken müzakere koşullarını yaratabilecek bir hükümet. Bu konuda biraz cesaretli olunsa Türkiye bir anda şu anda içine girdiği girdaptan çıkıp, barış atmosferine dönebilir. Biz, gitmek için başvurumuzu yaptık. Dört aydır gitmemize izin verilmiyor. Bu da yanlış bir politikadır.
DW Türkçe: Erken seçim olursa HDP yine oyunu artırabilir mi yoksa güvenlik nedeniyle oylar AKP'ye mi kayar?
Demirtaş: Son 7 Haziran seçimlerinde Türkiye toplumu bize oy ve destek verdi ve AKP'yi iktidardan düşürdü. AKP sandık sonuçlarına saygı duymuyor. 'Ben sandık sonuçlarıyla bile devrilemem' diyor ve toplum bundan çok rahatsız. Bunun için savaş çıkarılmış olmasından çok rahatsız. Türk bayraklarına sarılı tabutlar, cenazeler geliyor. Bunların ailelerinden de muhtemeldir ki, bize oy vermiş olanlar var. Çünkü hepsi yoksul, emekçi çocuklar bunlar. Anne, babalarının bin bir emekle büyütüp, askere gönderdiği çocuklar bunlar. Öldürülen Türk gençleri de Kürt gençleri de öyle. Herkes bu gençlerin niye öldüğünün farkında. Sadece kendi iktidarını güçlendirmek için, erken bir seçimde HDP'yi baraj altında bırakmak için bu çocukları ölüme gönderen partiden bu insanlar hesap soracaktır. Ben ille HDP'ye oy versinler demiyorum. Çünkü biz oy için şiddetten beslenen bir parti değiliz. Biz barışı sağlayalım, barajın altında kalalım. Çok önemli değil. Çocuklarımızın ölümünü durduralım. Bizim işimiz bu. Bizim asıl misyonumuz koltuk sahibi değiliz.
“NE TALİMAT VERDİK NE DE TEŞVİK ETTİK”
DW Türkçe: Oylar nasıl olur?
Demirtaş: Ben daha ciddi bir destek alacağımızı düşünüyorum. Her vicdanlı insan HDP'nin bu savaştan sorumlu olmadığını biliyor, görüyor. PKK'nın yaptığı silahlı eylemlerin ne talimatını biz verdik ne teşvik ettik. Tam tersine bir mesafe koyduk. Hükümetin Kandil'e yaptığı operasyonların emrini de biz vermedik. Bu savaştan nasıl bizi sorumlu tutabilir Erdoğan. Sırf baraj altında kalalım diye, Türkiye toplumunda itibarımız düşsün diye bütün suçlamayı bize yapmasına rağmen, bence toplum, vicdanlı herkes şunu görüyor, bunlar çıldırmış bir hükümet ve bu çılgınlık evlatlarımızın ölümüne mâl oluyor. Bunun tek yolu sandıkta daha büyük bir ders vermektir. Ve erken seçimde AKP daha büyük bir ders alacaktır.
DW Türkçe: Hakkınızdaki soruşturmanın sonucu ne olur?
Demirtaş: Ben avukatım, insan hakları savunucusuyum. Bütün hayatım boyunca 500'den fazla soruşturma açıldı hakkımda. Ben, adil yargı önünde hesap vermeyi çok isterim. Örneğin 6-8 Ekim olayları nasıl gelişti? Neler oldu? Bunların tüm açıklığıyla ortaya çıkması için ben yargılanmaya hazırım. Bu nedenle ben kendi dokunulmazlığımın kaldırılması için 80 milletvekiliyle birlikte parlamentoya başvurduk. Biz asla kendimizin şiddet eylemlerinin içinde olmadığımızı ispat edebilecek durumdayız. Ama asıl hükümetin sorumluluğu ortaya çıksın diye bu dava açılsın çok isterim. Biz soruşturmadan, adil yargılamadan kaçan insanlar değiliz. Bunların tamamı siyasi soruşturmalardır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın emriyle başlatıldı bu soruşturma. Hiçbir şey çıkmaz bundan. Çünkü suçlu olmadığımızı biliyoruz, dokunulmazlığımızın kaldırılmasından da korkmuyoruz. Kim para çalmış, kim rüşvet yemiş, kim ölüm emri vermiş çıksın ortaya. Örneğin Gezi direnişinde öldürülen çocuklar nasıl öldürüldü? ‘Emri ben verdim’ dedi. Nasıl çocukların öldürülmesi emrini kendi verdiğini göğsünü gere söylüyor. Bunlar suç olmuyor da, benimkiler mi suç oluyor. "
DW Türkçe: Bu arada Kandil'le aranızda bir iletişim kopukluğu olduğu iddiaları var...
Demirtaş: Kandil'le aramızda düzenli iletişim yoktu ki, kopukluk olsun. Kastedilen şudur. Kandil'in ve Öcalan'ın benden rahatsız olduğu gibi spekülatif yapılıyor. Ben demokratik bir partinin eş genel başkanıyım. Seçimle iş başına geldim. Delegelerimiz beni bu göreve seçti. Delegelerimiz arzu ederse beni bu görevden alırlar. Benim kimseye rakip olmak ve Sayın Öcalan gibi bir kişinin de partimizin başkanlığına ve benim pozisyonuma rakip olma durumu yok. Kendisi 16 yıldır bir adada izolasyon, tecrit içerisinde tutuluyor. Ve PKK için de, Kürtlerin çok önemli bir kısmı için de çok önemli bir lider. Dolayısıyla onun pozisyonu, misyonu bambaşka, ayrı. Ve biz hiçbir zaman Öcalansız bir çözümün mümkün olabileceğini de düşünmedik çünkü ona inanan, güvenen bu kadar insan veya dağda bu kadar insan varken, onu dışlayan hiçbir çözüm barış getirmez. O yüzden hem barışa inandığımız için hem de ayrı kulvarlarda ve alanlarda siyasi görevler, işlevler yaptığımız için birbirimize rakip gibi gösterenler çok yanılıyorlar.