Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Gezi olaylarıyla ilgili bir soruya, “Frankfurt’ta, Hamburg’da eylemler yaşandı. Bizim polisimizde mukayese edilemeyecek şekilde görüntüler yaşandı. Bu görüntüler benim elimde var. Bunları nereye koyacaksınız” karşılığını verdi. Erdoğan’ın dış politika yorumcuları, uzman ve gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle:
Türkiye’nin hedeflerinden bahsettiniz. Bunu Türkiye’de polisin, Gezi Parkı’nda göstericilere karşı müdahalesiyle nasıl bağdaştırabilirsiniz? Seçimler sandık üzerinden geçer dediniz fakat seçimler bir çoğunluğun, AK Partili bir çoğunluk. Ama toplum içerisine onu seçmeyenlerin de dahil edilmesi gerekiyor. Onları nasıl diyaloga katmayı düşünüyorsunuz?
Demokraside şüphesiz ki azınlıkların haklarını korumak esastır. Ama orada çoğunluğun tek başına iktidar yaptığı bir yönetimi de azınlığa hiçbir zaman ezdirmemek en doğal haktır. Şimdi Gezi olaylarını söylüyorsunuz. Frankfurt’ta, Hamburg’da eylemler yaşandı. Bizim polisimizde mukayese edilemeyecek görüntüler yaşandı. Bu görüntüler benim elimde var. Bunları nereye koyacaksınız? Orada Gezi, mezi olayı da değil. Bakın Taksim’de çok farklı düşüncelerim vardı. Türkiye’de, bir tane opera binası yoktur. Taksim’de bir kültür merkezini opera binası yapma hevesi vardı. Bunu bizim iktidarımız yapacak diye, ‘Hayır yaptırmayız’ dediler. Gezi Parkı denilen yer, kışlaydı. Biz aynı kışlayı inşa edelim, bunun üzerine şehir müzesi haline getirelim istedik. Dediler ki ‘Hayır, istemeyiz.’ Şimdi bu özellikle geçmiş dönemlerde komünist rejimlerde olan yaklaşım biçimiydi.
12 AĞAÇ SÖKÜLMÜŞ
Faiz oranının yoğun artışı Türkiye’de bir krize neden olabilir mi? Yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili Türkiye’de güvenin tesisi için neler düşünüyorsunuz?
Dünyada özellikle 2012–2013 değerlendirdiğimizde bir ekonomik krizin olduğu ortada. Bu kriz esnasında Türkiye mali disipliniyle zaten bu ekonomik krize, aynı şekilde krize giren bir ülke olarak bu süreci yaşamadı. Bizler istikrar ve güven sayesinde aynı kararlılıkla yüzde 4 gibi bir büyümeyi ortalama olarak bu 2013’ün ilk 3 çeyreğinde yakaladık, 4’üncü çeyreğin neticeleri yok ama 3.8 ile bunu tamamlayacağız. Biz Gezi olaylarını yaşadık. Gezi olaylarının olduğu mayıs ayında önce nelerin olduğunu bilmenizi isterim. Örneğin o ay içerisinde Türkiye 3’üncü havalimanı ihalesi denilen ve yıllık yolcu kapasitesi 100 milyonun üzerine çıkan, dünyanın ilk 3 havalimanı arasında yer alacak bir ihaleyi gerçekleştirdi. Bunun maliyeti 42 milyar dolar. Buna devlet olarak biz bir kuruş para koymuyoruz. Sadece 20 yıl kullanım hakkını veriyoruz. Her şeyi kendileri harcayacaklar. 5 Türk ortağın bir araya gelerek yapacağı bir havalimanı olayı. Yine aynı süre içerisinde 2.5 milyar dolara mal olacak bir 3’üncü köprüyü yaptırıyoruz. İstanbul-İzmir arasında yapılmakta olan ve 3 saate düşürecek olan bir otoyol. Ve bunun üzerinde dünyanın sayılı asma köprülerinden birisi kuruluyor. Bu arada yine Marmaray’ın açılışının yapıldığı bir ay. Yüksek hızlı trenin aynı sürece rastladığı bir süreçte ortaya böyle bir şey çıkıyor. Ortaya çıkan olayda ne var? Deniyor ki, burada çevrecilik açısından bir adım atılıyor. Neymiş o? 12 ağaç oradan sökülüyor, başka yere dikiliyor. Bu gerekçe gösterilerek bu tür adımlar atılıyor. Bunlar çevreci bir iktidara karşı aslında sadece dereyi bulandırmaktan başka bir şey değildi.
PARALEL YAPILANMA
Paralel yapıdan söz ettiniz. Gülen Hareketi’nden bahsediyoruz. Şu an karşı durduğunuz bu sistemi hükümet olarak siz ortaya koymadınız mı?
Şu anda mevcut sistem belli bir hareketin, grubun oluşturduğu bir sistem değildir. Bu tüm Türkiye’de çeşitli STK’ların ortaya koymuş olduğu düşünceler neticesinde oluşturulan bir yapıdır. En son mesela referandum yüzde 58’le çıkmış bir referandumdur. Bunun içerisinde her grup var. Burada belli bir grup söz konusu değil. Özellikle de yargı ve yürütmenin güvenlik ayağında, belli bir paslaşmanın olması, bu paslaşmayla birlikte hükümete karşı, devlete karşı bir eylem oluşturulması söz konusudur.
Bu paralel yapıları açığa çıkarmak gerekiyorsa, serbest çalışan bir medya önemli değil mi? En fazla tutuklu bulunan gazeteci Türkiye’de görünüyor.
Başbakanı’na, ailesine her türlü hakareti yapabilen medya Türkiye’de var. İçeride dediğiniz normal basın mensubu parmak sayılarını geçmez. Diğerleri, büyük bir çoğunluğu terör örgütleriyle, ya silah yakalatmıştır ya eylem hareketindedir.
Ey Avrupa
BM Güvenlik Konseyi’nin ne daimi ne geçici üyesiyiz. Bütün olay daimi üyelerdedir. Daimi üyelerden bir tanesi istediği gibi BM Güvenlik Konseyi’ni bloke eder. Suriye’de insanlık trajedisi yaşanıyor ama Rusya ve Çin bunu bloke ediyorlar. BM Mülteciler Komiseri, Avrupa’ya 30 bin Suriyeliyi alması için talepte bulunuyor. Avrupa kabul edemiyor. Bizde ise 700 bin Suriyeli var. Peki şimdi şunu sormak hakkım değil mi? Ey Avrupa, insani olarak, vicdani olarak böyle bir tabloyu, 55 bin fotoğraf karesini gördükten sonra, yaşayan insanları kimyasal silahlara, varil bombalarına nasıl teslim edersiniz? Sizlere düşen bazı görevler yok mu?
Onların da Şansölyesiyim
BAŞBAKAN Erdoğan, Angela Merkel’le düzenlediği basın toplantısında, Suriye’ye değinerek, “160 bin insanın öldürüldüğü dünyada insanlık nasıl futbol maçı gibi seyreder” dedi. Merkel de “Erdoğan’a katılıyorum. Kesinlikle bir şeyler yapmamız gerekiyor” diye konuştu. Çifte vatandaşlık tartışmalarıyla ilgili de konuşan Merkel, “Almanya’da yaşayan ve Alman vatandaşlığı olan ya da çifte vatandaş olanlar ve Türk kökenli olanlar açısından, ben kendimi onların Şansölyesi olarak hissediyorum. Kendimi Almanya’da yaşayan tüm insanların Şansölyesi olarak hissediyorum” dedi.
GEZİ TEMEL HAK
Merkel, AB üyeliği için de, şöyle konuştu: “Gezi Parkı’ndaki protestoların temel hak olduğunu söylemiştim. Her ülke kendi iç sorunlarını halletmek zorundadır. Koalisyon anlaşmamızda Türkiye’nin AB üyeliğinin ucu açık yürütülmesini kararlaştırdık. Bu benim de kararım. Yargı reformu gibi konuları ele alan 23 ve 24’üncü fasılların açılmasını istiyoruz.”
ŞANSÖLYE YANITLASIN
Bir Alman gazeteci, Erdoğan’a 2008’de Köln’deki “Asimilasyon insanlık suçudur” çıkışını hatırlatarak, “Hâlâ bu görüşte misiniz?” dedi. Erdoğan da Merkel’e bakarak, “Herhalde bu cevabı Şansölye vermeli. Bizim söylediğimiz şu: Tüm vatandaşlarına entegrasyon konusunda olumlu davranmalarını ifade ettik. Asimilasyon farklı bir konu. Bu konuda Sayın Şansölye ile aynı düşünüyoruz. Bir problem söz konusu değil” diye yanıtladı. Merkel ise “Uyum çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Almanya’ya gelenler Almanca öğrenip burada hayatlarını devam ettiriyor. Sayın Başbakan asimilasyon olmaz dediği zaman sanki bize bunun uyarı gibi söylendiği hissine kapılıyoruz. Burada kimse bunu istemiyor” dedi. Erdoğan da, Merkel’e “Danke schön” diye teşekkür etti.
Deniz altında protesto edemiyorlar
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan dün akşam Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nce (UETD) düzenlenen “Berlin Buluşması” etkinliğine katıldı. Sevgi gösterileriyle karşılanan Erdoğan şunları söyledi: “Berlin’den bir yerlere bazı sinyalleri vermemiz lazım. Birileri ahkâm kesiyor. Türkiye’de yolsuzluk varmış diyorlar. Marmaray’ı bitirdik. 153 yıllık rüyaydı, biz gerçekleştirdik. Şimdi denizin altından bir tünel daha yapıyoruz. Ama inanın denizin altından yapmak daha kolay. Denizin üstünde olunca arada bir sandallarla filan gelip protesto yapıyorlar. Denizin altında olunca gelemiyorlar.
GELSİN, TÜRKİYE’DE SİYASET YAPSIN
Biz bu millete efendi olmaya değil hizmetkâr olmaya geldik. Her zaman söylüyorum, dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. Biz ancak rükuda eğiliriz. İnsan karşısında değil. Kim olursa olsun yolsuzluğa, usulsüzlüğe izin vermeyen bir iktidar var. Yaptıkları planlar tek tek deşifre oluyor. Türkiye üzerine kurdukları senaryo net bir şekilde görülüyor. Hiç kusura bakmasınlar geçti o günler. Türkiye’de artık hükümetleri millet kuruyor, millet görevden alıyor. Şuna ‘istifa et’ buna ‘istifa et’ diyenler gelsinler Türkiye’ye siyaseti Türkiye’de yapsınlar.” ?
Ali VARLI/BERLİN