Güncelleme Tarihi:
Hem de ‘Wir schaffen das’ (Başarırız, üstesinden geliriz) diyerek.
Evet, Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’nin geçen yıl mayıs ayındaki ilk tahminlerine göre, ülkeye 2015 yılında 450 bin civarında sığınmacının gelmesi bekleniyordu. Bakan de Maiziere, ağustos ayında bu rakamın 800 bine ulaşacağından hareket ettiklerini açıkladı.
Ancak son resmi verilere göre, geçen yıl Almanya’ya gelen sığınmacı sayısı bir milyonu geçti. Ülkeye gelen sığınmacı sayısının artması üzerine, özellikle aşırı sağcı çevreler ve ‘Almanya İçin Alternatif’ (AfD) gibi sağ popülist partililer, sınırların kapatılması için sokaklara döküldüler.
Ama Başbakan Angela Merkel, tutumunu değiştirmedi.‘Wir schaffen das’ tezinde ısrar etti.
* * *
Ancak kendilerinin sağında başka bir güç istemeyen Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) politikacılar, sığınmacılar için ‘üst sınır’ belirlenmesini gündeme getirdiler. Sığınmacı akınının devam etmesi halinde, Almanya’nın bu yükün altından kalkamayacağı gibi, seçmenlerin köklü partileri ‘cezalandıracağı’ korkusu yaşadıklarını da gizlemediler. Ama Başbakan Merkel, ‘kardeş parti’ CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer’in öncülüğünü yaptığı ‘üst sınır’ önerisine karşı çıkmayı sürdürdü.Alman Anayasası’nın sığınmacılar için ‘üst sınır tanımadığı’ görüşünde ısrar etti.
Hükümet ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) de, bu konuda hep Başbakan Merkel’in yanında yer aldı.Ancak kış aylarına rağmen Almanya’ya gelen sığınmacı sayısında büyük bir düşüş olmayınca, Merkel’in genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Parti (CDU) mensubu bazı politikacılar da, “Bu böyle devam edemez” demeye başladılar.
Yani yarı açık, yarı gizli bir biçimde Merkel’e ‘cephe’ almaya başladılar.Tabii baskı yapmaya da.
* * *
Sığınmacı konusunda uzun süre Başbakan Merkel’in yanında yer alan SPD’den de ‘çatlak sesler’ yükselmeye başladı.Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı ve Federal Ekonomi Bakanı olan SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, her yıl Almanya’ya gelecek göçmenler için ‘somut kontenjan’ belirlenmesini gündeme getirdi.Her ne kadar somut bir rakam vermese de, bu bir yerde başka tür bir ‘üst sınır’ önerisiydi.
* * *
2000 yılından beri CDU Genel Başkanı, 2005 yılından beri Başbakan olarak görev yapan Angela Merkel, ‘Krizlerin Başbakanı’ olarak bilinmektedir.Merkel, bir dönemlerin rakip tanımayan Almanların ‘kara dev’ olarak nitelediği Helmut Kohl’ü CDU Genel Başkanlığı koltuğundan etmiştir. 2002 yılındaki genel seçim öncesi başbakan adayı olacağını ilan ettiği halde, ‘kardeş parti’ CSU’nun ‘baskısı’ üzerine önceliği dönemin Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber’e bırakıp, birlikte yenilgiye uğramaları üzerine muhafazakar kanadın ‘tek lideri’ haline gelmiştir. 2005 yılındaki genel seçimleri kazanıp SPD’li Gerhard Scharöder’i aktif politikadan uzaklaştırmıştır. 2008 yılındaki mali ve ekonomik krizi Almanya’nın lehine çevirmeyi başarmıştır.
Son yıllarda yaşanan Yunanistan krizinin aşılmasında etkin bir rol oynamıştır.
Evet, ‘Krizlerin Başbakanı’ Merkel’e sığınmacı konusunda tabandan da destek azalmaya başladı.
Almanların yüzde 51’i geçen yıl aralık ayında Merkel’in sığınmacı politikasına destek verirken, geçen hafta yapılan kamuoyu yoklamalarında bu desteğin yüzde 37’ye düştüğü belirlendi. Mart ayında Baden-Württemberg, Saksonya-Anhalt ve Rheinland-Pfalz’da Eyalet Parlamentosu seçimleri yapılacak. Bu seçimlerde sağ popülist AfD’nin güçlenmesine kesin gözüyle bakılmaktadır.
İşte böyle bir gelişme, Merkel’in ‘işini zorlaştıracaktır’. Hatta ‘yalnızlaştıracaktır’ da...