Güncelleme Tarihi:
Ama oğlu için dünyanın en önemli kişisiydi.Yoğun gündelik yaşamından sonra evde kendisini bekleyen, her zaman ve her koşulda yanında olan, ona hayatta başarılı olması için çok çalışması gerektiğini öğütleyen..Hedefini belirleyip oğlunu da bu hedefe yönlendiren akıllı bir kadın. Paula Browne, ‘Auschwitz’ Yahudi toplama kampından kılpayı kurtulduğu zaman, 1948 yılında doğan oğlu John’un hayatta çok başarılı olması gerektiğini kafasına koymuştu. İngiliz Ordusu’ndan emekli olan kocası Edmund, BP’de çalışmaya başlayınca, hedef belirlendi..John için hedef British Petrolium yani BP olacaktı.
Bir çok insana önemsiz gelen bu kadın, petrol dünyasının en etkili isimlerinden biri olan ‘Güneş Kralı’ Lord Browne’nin annesiydi...
John annesinin izinde yürüdü. Ya da kendisine belirlenen hedefe odaklandı. Başarılı olmak onun için denge ve istikrar demekti. Cambridge Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Amerika’ya yüksek lisans için giden John Browne, 1966 yılında BP’ye stajyer mühendis olarak girdi ve tam 41 yıl aynı firmaya hizmet etti.Tıpkı hedeflendiği gibi... İstikrar ve günden güne artan başarıyla...
Dünya basını bu ufak tefek işadamıyla tanıştıktan sonra onu takip eder oldu. 1995 yılında BP’nin CEO’su olduktan sonra, başarıdan başarıya koştu.
Şirketin başına geçtikten hemen sonra dünyanın iki büyük petrol devi BP ve Mobil operasyonlarını birleştirdi. 1998 yılında da yeni bir ‘evlilik’ gerçekleşti.
BP, bir başka ünlü petrol firması Amoco ile birleşti. Ve BP, bir çok insana hala birşey ifade etmeyen Paula Browne’nin keskin zekalı oğlu John Browne yönetiminde 21’ci yüzyılın zorlu koşullarına hazır halde, ilerleme kaydediyordu.
Ayşegül EKİNCİ aekinci@hurriyet.com.tr | |
ÖNCEKİ YAZILARI * ‘One can do business with him’ |
Dünya basının ekonomi köşelerinde hep BP haberleri vardı..Ve ufak dev adam nam-ı diğer ‘Güneş Kralı’.
Yanında kadın hiç olmadı...Kolu boş kaldı...Fotoğraflarda yalnızdı...
İktidardaki İşci Partisi’ne çok yakındı..Tony Blair’in en yakın arkadaşlarından biriydi.
Kulis dedikodularına bakılırsa, 10 Downing Sokağı’na on yıl içinde doyamadan istifa etmek zorunda kalan Blair, yeni hayatında Lord Browne ile ortak bir iş kuracaktı...
Rus cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in özel telefonuna sahip tek tük Batılı işadamından biriydi...
Neden mi, hep di’li geçmiş zaman kullanıyorum?
Yok, yok Lord Browne ölmedi. Hasta değil.Şimdiye kadar yaptığı onca başarı bertaraf edilmedi...
Geçen haftalarda dünya basınında şok etkisi yaratan, İngiltere’nin en yüksek ücret ödenen profesyonellerinden biri olan, Bakü-Ceyhan-Tiflis boru hattı çalışmaları için defalarca Türkiye’ye gelen BP’nin CEO’su, ‘gay ilişkisi yüzünden İngiliz adaletine yalan söyleyince’ işinden oldu...
Başta İngiliz basını olmak üzere tüm dünya basını, dünyanın en büyük firmalarından biri olan ve tam tamına 97 bin kişiye bünyesinde iş veren BP’nin üst düzey yöneticisinin deyim yerindeyse ipliğini pazara çıkararak, bu skandal habere geniş yer verdi.
...
Bir okuyucumdan şöyle bir mail geldi: ‘Gay’lik skandal mı?’
Bu ilginç başarı öyküsünün ardındaki, güçlü ve yalnız adamın hikayesi ilgimi çekmişti. Haber özelliği dışında da merak ettim, okudum.Araştırdım....
Olaylara, onun gözlüğünden bakmaya çalıştım. Annesi ölmüştü.Yalnızdı. Belki herkese çok yakın bir o kadar da uzak. Onca şartlandırılmış başarının içinde, gücün doruğunda ama...Yüzlerce, binlerce amanın başlayacağı soru işaretleri...
Bilmiyorum... Bilmiyoruz...
Ancak, şunu söylemek istiyorum. Dünyanın en güçlü adamlarından birini ‘gay’lik değil yalan söylemek yaktı!!!
Eşcinsellerin artık rahatça evlenebildikleri, eşcinsel politikacıların cinsel tercihlerini saklamayıp itiraf ettikleri zaman daha değer kazandığı bir ülke... Bu İngiltere... Londra’nın merkezinde turistlerin şen şakrak gezdiği Soho bölgesi, eşcinseller barları ve restaurantlarıyla, fetişt kulüpleriyle şehrin medya merkezinin hemen yanıbaşında...Soho, bir ‘red light district’ değil sakıncalı bölge hiç değil.Herkes iç içe...Herkes göründüğü gibi...
Yani, ‘gay’liğin skandal değil bir bakıma kabul gördüğü, eşcinsellerin rahat ettiği bir ülke İngiltere. Ama, skandal olan BP gibi dünyaca önemli bir firmanın başındaki bu güçlü adamın nasıl olup da 28 yaşındaki bir erkekle ilişkisi yüzünden bunca şeyi göze alması...
Gücünü kullanıp, basını susturmaya çalışması...
Nüfuzunu devreye sokup Avam Kamarası’na gitmesi...
Eski sevgilinin alkol ve uyuşturucu müptelası olduğunu kanıtlamaya çalışması...
Ve... İnternetdeki eskort sitelerinden erkek sevgili bulmasının yüz kızartıcı olduğunu düşünerek, 4 yıllık ilişkisinin başlangıcını kendine göre masumca değiştirip, ‘parkta spor yaparken karşılaştık’ deyivermesi...
Bunca yalandan sonra, yaklaşan sonun geldiğini farkedip zararın neresinden dönersem kardır hesabı, ‘yalan söyledim’ itirafında bulunup, zaten Temmuz ayında emekli olacakken 30 milyon dolarlık emeklilik paketini reddedip, son anda gururunu kurtarmaya çalışması ve istifa etmesi...
Asıl olan ‘gay’lik değil, 41 yıllık kariyerine yakışmayan yalanlarla adaleti ve hissedarları kandırmaya çalışması. Skandal hikayelerin skandal kahramanları her yerde var. Bunun için çoookk uzaklara açılmaya hiç de gerek yok...
Bilmem anlatabildim mi?