Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Gül, Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nde “İslam Dünyası, Demokrasi ve Kalkınma” konulu bir konferans verdi. Konferansı, Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, oğlu Mehmet Emre Gül, Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz de izledi. Gül'ün konferans verdiği salon, akademisyenler ve öğrenciler tarafından dolduruldu.
İngilizce yaptığı konuşmada, Oxford Üniversitesinde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Gül, İslam Araştırmaları Merkezi'nin gösterdiği gelişimi yakından izlediğini söyledi.
Konuşmasında Avrupa'daki İslam izleri ve Rönesans dönemine kısaca değinen Gül, daha sonra İslam ile demokrasi ve kalkınma konuları arasındaki ilişkiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Birçok ebedi İslami değerin günümüzde de geçerli olduğunu dile getiren Gül, insanlığa barış, gelişim, adalet, cömertlik ve empati öğütleyen bu değerlerin daha iyi bir dünyanın yolunu aydınlattığını söyledi. Bilgelik, adalet, eşitlik, dayanışma, dostluk ve saygı gibi değerlerin İslam kültürünü oluşturduğunu ve İslam'ı evrensel bir medeniyet haline getirdiğini anlatan Gül, demokrasi ve kalkınma kavramlarının ise İslam dünyasına yabancı olduğunu söyledi.
Sömürgecilik dönemine kadar İslam dünyasının günlük hayatta demokrasi ve kalkınma kavramlarıyla bir sorun yaşamadığının öne sürülebileceğini ifade eden Gül, İslam devletlerinin geri kaldığı ve sömürgeciliğin yaşandığı dönemde demokrasi kavramının Müslümanların gözünde “işgalcilerin aracı” olarak görüldüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, sömürgeciliğin İslam ülkelerinde politika, felsefe ve entelektüel verimliliği yok ettiğini kaydetti. Bu durumun sadece yönetenleri ve demokratik işleyişi ilgilendirmediğinin altını çizen Gül, demokratik anlayışın da kaybolduğunu vurguladı.
Sömürgeci etkisi altındaki geçmişlerinin İslam ülkelerini kendi kaderini yazma yetisinden mahrum bıraktığını da dile getiren Gül, batı tarafından İslam ülkelerine sunulan tek seçeneğin “demokrasi ve kalkınma reçetelerinin hazır tüketimi” olduğunu belirtti. Gül, bu durumun da demokrasi ve kalkınma kavramlarına yabancılığı derinleştirdiğini ve kökleştirdiğini ifade etti.
İSLAM DÜNYASININ YAPISAL SORUNLARI
Cumhurbaşkanı Gül, İslam dünyasındaki yabancılığın aşılması gerektiğinin altını çizerek, İslam dünyasının, bugünkü koşulların sömürgecilik ve aydınlanma çağından farklı olduğuna inandırılması gerektiğini ifade etti.
İslam dünyasında demokrasi ve insani gelişimin yerleşebileceğine dair politik ve ekonomik şartlar oluşturulmasının zorunluluğuna işaret eden Gül, bu ülkelerde İslam kültürünün demokrasi ve kalkınmayla ilişkili özelliklerinin sistematik olarak öğretilmesi gerektiğini söyledi.
İslam dünyasının bazı yapısal sorunlarına da değinen Gül, İslam ülkelerindeki ekonomik ve sosyal gelişmenin potansiyellerinin çok altında olduğunu, doğal kaynakların çoğuna sahip olan bu ülkelerin hak ettikleri payları almadıklarını, dünya nüfusunun yüzde 22'sini oluşturan İslam nüfusuna dünya ekonomisinin yüzde 7'sinin geri döndüğünü, açlık ve fakirliğin en fazla İslam ülkelerinde görüldüğünü, çatışma, şiddet ve doğal afet gibi etkenlerin de bu olumsuzlukları derinleştirdiğini söyledi.
İslam ülkelerinin eğitim ve sağlık gibi konularda da diğer ülkelerin gerisinde kaldığını dile getiren Gül, okur yazar oranının dünya ortalamasının altında olduğunu kaydetti.
Sürdürülebilir kalkınmanın ancak tutarlı, şeffaf ve sorumlu ülkelerle mümkün olabileceğine işaret eden Gül, politik ve sosyal katılımcılığa önem veren bir yönetimin geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Gül, başkalarını suçlamanın kolay ancak boş bir yol olduğunu belirterek, İslam dünyasının en büyük erdemlerden biri olan öz eleştiriye yönelmesi gerektiğini söyledi. İslam dünyasının vizyon sahibi, cesur ve özgüvenli olmasını isteyen Gül, şöyle konuştu:
“Yeni fikirler, geniş ufuklar manevi zenginliğimizi ve bu çağda yaşamamıza değecek sinerji yaratmamızı tamamlamalı. Bunun için başlangıç noktası da barışçıl ve hoşgörülü mirasımızı daha özgür, demokratik ve gelişmiş dünyaya açılmamızı sağlayacak etkin mekanizmalara uyarlamak olmalı. Demokrasi, insan hakları, iyi yönetim ve sorumluluk artık ne bir lükstür ne de bir seçenektir. Hiçbir toplum bu dönüşüme karşı duramaz.”
Anlaşmazlık, kışkırtıcılık ve savaşın insan ve kaynak kaybından başka işe yaramadığını vurgulayan Gül, ekonomik ve sosyal yollarla desteklenmeyen güvenlik önlemlerinin sonuç vermediğini dile getirdi. Gül, ekonomik refah ve siyasi istikrarın birbirine paralel gittiğinin gözden kaçırılmaması ve bu nedenle her zaman yüksek standartların hedeflenmesi gerektiğini söyledi.
“ÜMİT VERİCİ İŞARETLER VAR”
Sözlerinin İslam dünyasında şimdiye dek bir şey yapılmadığı şeklinde algılanmamasını isteyen Gül, bazı ülkelerde ümit verici işaretler görüldüğünü ifade etti. İslam ülkelerinin başta ekonomik olarak ciddi anlamda gelişme gösterdiğini belirten Gül, bunun demokratik gelişmeyi de olumlu yönde etkileyeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştirdiğini, İslam ülkeleri için ilham kaynağı olduğunu dile getirerek, gelişim yönündeki çalışmaların süreceğini söyledi. Türkiye'nin uluslararası organizasyonlardaki rolünden söz eden Gül, Türkiye'nin gerçekleştirdiklerini İslam dünyasının da hayata geçirebileceğini kaydetti.
Öz eleştiri konusunda Batı ülkelerine de görev düştüğünü ifade eden Gül, şöyle devam etti:
“Demokratik gelişim teknesi ilerleyecekse her iki taraftaki küreklerin uyum içinde çekilmesiyle bu olacak. Batı, daha iyi anlamak için daha fazla gayret etmeli. Farklı dinlere saygılı ve hassas olmak batı demokrasi düşüncesinin özünde var. Meselelere 'biz' ve 'diğerleri' diye bakmak büyük yanlışlıktır. Küresel sistemin ekonomi politikası Müslüman ülkeler için hiç de adil değil. Uluslararası arenadaki adaletsizlik, ayrıcalıklar, uluslararası kuruluşların etkisizliği Müslüman ülkelerdeki demokrasi sorununun nedenlerinden. Irak ve Filistin bunun son örnekleri olarak gösterilebilir. Bu sorunları aşmanın ilk yolu ve zemini diyalogdur. Sorunları konuşmaktan çekinmemeliyiz ve ortak bir zemin bulmalıyız.”
Konferansın ardından akademisyenler ve öğrencilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin Çin ile ilişkilerinde Doğu Türkistan'ın etkisine yönelik bir soruyu yanıtlarken Çin ile ilişkilerin güçlü bir şekilde geliştiğini ifade etti.
“Çin, kimsenin ihmal edeceği bir ülke değil” diyen Gül, Çin'de birçok farklı ırk ve dinden insan yaşadığını, Müslümanların da bu unsurlardan biri olduğunu söyledi.
Çin'deki herkesin inançlarını rahatlıkla yaşayabilmesinin önemine değinen Gül, “Çin ile ilişkilerimizde Doğu Türkistan'ı olumlu bir köprü olarak görmek istiyoruz. Çin ile bu konuları rahatlıkla konuşuyoruz” dedi.
İran'ın nükleer faaliyetleri ve nükleer takas görüşmelerindeki rolüne ilişkin bir soru üzerine Gül, Türkiye'nin, sorunun diplomatik ve barışçı yollardan çözülmesi için çaba harcadığını belirtti.
Türkiye'nin bu çabalarını hayretle karşılayanlar olduğunu ifade eden Gül, “Irak'ta, 1990'lı yıllardaki benzer süreçte Türkiye çok zarar gördü” diye konuştu.
Nükleer takas konusunda “ufak da olsa bazı adımlar atıldığını” anlatan Cumhurbaşkanı Gül, İran ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya'nın Türkiye'de yakın zamanda bir toplantı yapacağını söyledi. Gül, bu adımların “güven verici” olarak görülebileceğini kaydetti.
AB ÜYELİK SÜRECİ
Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, AB'ye tam üyeliğin Türkiye'nin stratejik kararı ve partiler üstü bir politika olduğunu vurguladı. Türkiye'nin üyelik sürecinin devam ettiğini anlatan Gül, şöyle konuştu:
“Süreç devam ediyor ama olmaması gereken siyasi konular sürece sokuluyor. Türkiye'nin üyeliği önünde suni problemler çıkartılıyor. Bunlar kabul edilebilir değil. Ama Türkiye sürece devam edecek. Önemli olan Türkiye'nin AB kriterlerini tam adapte etmesi. Biz bununla, yani kendi işimizi yapmakla meşgulüz. Müzakere sürecinin gereği olan standartlar yükselince Türkiye'nin görüntüsü çok daha farklı olacak. İnanıyorum ki, bugün problem çıkaran ülkeler o günkü Türkiye'nin cazibesine itiraz edemeyecek. Türkiye, müzakereleri başarıyla bitirse bile üyelik otomatik olarak gerçekleşmiyor. Türkiye'nin üyeliği AB ülkelerinde oylanacak. Biz, sonuçlara saygı duyacağız. O zaman Türk halkının da ne diyeceğini bilmiyoruz. Belki Norveç'te olduğu gibi referandumda AB'ye 'hayır' oyu verilecek.”
ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Gül, Ermenistan ile ilişkiler ve kara sınırının açılmasında ne zaman sonuç alınacağına ilişkin bir soruyu yanıtlarken Türkiye'nin bu konuda da çok çaba harcadığını söyledi.
“Bölgedeki donmuş sorunları kronik bırakmamak gerekir. Aksi halde birden patlayabilir” diyen Gül, bunun en tipik örneği olarak Gürcistan'da yaşanan gelişmeleri gösterdi. Kafkasya'da bugünkü durumun kimsenin çıkarına olmadığının altını çizen Gül, sorunların çözümü için diyalog zeminine ihtiyaç olduğunu belirtti.
Gül, son bir-iki yılda Kafkasya'daki sorunların çözümü için büyük çabalar harcandığını yineledi ancak BM tarafından da kabul edildiği gibi Dağlık Karabağ'ın işgalinin yok sayılamayacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin Ermenistan'ı, bağımsızlığını ilan ettiği ilk gün tanıdığına dikkati çekerek, bu adıma rağmen iki ülke arasında bazı sorunlar yaşandığını, sorunların çözümü için gayret sarf edildiğini dile getirdi.
Sorunların çözümüne yönelik çalışmalar sırasında bazen ümitlenildiğini, bazen de sessiz diplomasinin işlediğini kaydeden Gül, “Kafkasların istikrarı için çalışmak gerekiyor. Biz de bunu yapıyoruz” diye konuştu.
STRAW'DAN DESTEK
Cumhurbaşkanı Gül'ün ardından eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da bir teşekkür konuşması yaptı ve Türkiye'nin Avrupa'nın en batısından Uzakdoğuya kadar bir etki alanı olduğunu ifade etti. Straw, Türkiye'nin AB üyeliğini bir kez daha destekleyerek, güçlü Türkiye'nin AB'ye çok şey kazandıracağını söyledi.
Konferansın ardından Cumhurbaşkanı Gül, Oxford Üniversitesi'nde öğrenim gören bazı Türk öğrencilerle sohbet etti ve anı fotoğrafı çektirdi.