Güncelleme Tarihi:
65. Dönem BM Genel Kurulu Genel Görüşmeleri kapsamında New York'taki yoğun temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Gül, ABD'nin önemli televizyon programlarından "Charlie Rose Show"a katılarak, gazeteci Rose'un sorularını yanıtladı.
"MÜSLÜMAN BİR ÜLKE DEMOKRASİ KRİTERLERİNİ YERİNE GETİRİYOR"
Gül, "Türkiye'yi bugün nerede görüyorsunuz" sorusu üzerine, Türkiye'nin eşsiz bir konumda olduğunu ve AB ile tam üyelik için müzakere sürecini yürüttüğünü, bunun da Türkiye'nin AB standartlarını benimsediğini, Türkiye'nin siyasi, demokratik standartlarının AB seviyesine çıkarılmakta olduğunu gösterdiğini belirtti.
Gül, şöyle devam etti:
"Bu son derece anlamlı; Müslüman bir ülke demokrasi kriterlerini yerine getiriyor, bu da Türkiye'yi son derece güçlü hale getiriyor ve Türkiye bölge için esin kaynağı oluyor. Bizim bölgedeki tüm ülkelerle tarihi bağımız var, bu da bizim onların hepsiyle konuşma kapasitemizin olduğu anlamına gelir. Bizim dış politikamız da son derece olumlu, bizim olumlu bir gündemimiz var."
Türkiye'nin eskiden sadece kendi sorunlarıyla ilgilendiğini, ama şimdi bölgedeki diğer ülkelerin sorunlarının çözümüne de katkıda bulunmaya çalıştığını, bunun da Türkiye'nin bölgeyi sahiplenmesi anlamına geldiğini kaydeden Gül, "Bölgesel sahiplenme, bölgenin istikrarı ve güvenliği açısından son derece önemlidir. Eğer istikrar ve güvenlik varsa o zaman işbirliği ve refah da olur" dedi.
"Türkiye'nin AB üyeliğine olan ilgisinin azaldığı yönündeki bazı söylemlere karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bunun doğru olmadığını ve Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olmayı çok istediğini" söylediğinin belirtilmesi üzerine Gül, "Evet bu doğru, bu zaten çok da görülüyor. Biz AB standartlarıyla paralel reformlar yapıyoruz. Müzakereleri başlattık ve bunun için uğraşıyoruz, ancak maalesef bazı ülkelerin iç politikaları yüzünden, yaklaşımları zaman zaman değişiyor. Ama hiçbiri görüşmelerin durmasını istemedi, müzakereler sürüyor. Bu bizim açımızdan stratejik bir konu, devlet politikası ve bizim için öncelik taşıyan bir konu" diye konuştu.
"TÜRKİYE İLE ABD'NİN GÜNDEMLERİ BİRBİRİNE ÇOK YAKIN"
Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin Türk dış politikasının temel direklerinden biri olduğunu ifade eden Gül, Türkiye'nin pek çok ülkeden önce, 1952 yılından beri NATO'nun üyesi olduğunu belirtti. Gül, Türkiye için ABD ile ilişkilerin çok önemli olduğuna işaret etti.
ABD'yi nasıl gördüğünün sorulması üzerine, Gül, ABD'nin süper güç olduğunu, sadece kendi iç sorunlarıyla değil, Afganistan'dan Balkanlar'a, terörden enerjiye kadar çok sayıda konuyla da ilgilenmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye ile ABD'nin gündem maddelerinin birbirine çok yakın olduğunu ifade eden Gül, ABD'nin gündeminin Türkiye'nin gündemiyle çok benzediğini, pek çok konuda iki ülkenin eşgüdüm içinde olmasının ve benzer görüşlere sahip olmasının iyi olduğunu, dünyada böyle benzer gündemlere sahip ülkelerin fazla olmadığını kaydetti.
"REFERANDUMUN OLUMLU ETKİSİ OLDU"
12 Eylülde yapılan referandumun nasıl bir etkisi olduğunun sorulması üzerine de Gül, anayasa değişiklik paketinin içindeki maddelerin hepsinin AB çerçevesi kapsamına girdiğini, bu yüzden olumlu bir etkisinin olduğunu ve hayır oyu kullananların bile paketin getirdiği değişikliklerden memnun olduklarına inandığını ifade etti.
"BM'NİN İRAN'A YAPTIRIMLARI BİZİ DE BAĞLIYOR"
Türkiye'nin İran'la da iyi ilişkileri olduğunun belirtilmesi üzerine Gül, "İran bizim komşumuz, ama onların farklı rejimleri var, biz demokratız ve AB'nin üyesi olmaya çalışıyoruz. Komşunuzla iyi ilişkiler içinde olmak ve işbirliği yapmak istersiniz, İran'la 1639 yılından beri son derece istikrarlı bir sınırımız var, sınır sorunumuz yok, başka bir ihtilafımız yok" dedi.
"İran'a yaptırımları neden desteklemiyorsunuz" sorusu üzerine ise Gül, "BM'nin İran'a yaptırımları bizi de bağlıyor, bu yaptırımları uyguluyoruz ve BM Güvenlik Konseyi yaptırımlar komitesine raporlarımızı sunuyoruz" diye konuştu.
"Yaptırımların İran'a etkisinin olup olmayacağının" sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, "Sadece İran'a özel değil genel olarak görüşüm, yaptırımların işe yaramadığı yönünde. Yaptırım uyguladığınızda kimi cezalandıracaksınız? Hükümeti mi, halkı mı ya da halkın hangi kesimlerini? Ayrıca yaptırım uygulanan halk da yaptırım uygulayanlara düşman oluyor, bu çok işleyen bir yöntem değil. Biz bunu Irak'ta da gördük, yararlı bir yol değil" dedi.
ABD ve Avrupa'nın, "İran'ın nükleer silaha sahip olmasının kabul edilemez bir risk olduğunu düşündüklerinin" belirtilmesi üzerine Gül, "Eğer İran nükleer silaha sahip oluyorsa bu bizim için ABD için olduğundan çok daha fazla tehlikeli, çünkü nükleer silaha sahip bir komşu ülkeyi görmeyi hiçbir zaman istemeyiz. Bu iki arkadaşın, komşunun yolda beraber yürürken birinin elinde silah olması, diğerinin olmaması demektir. Silaha sahip olan sorumsuz davranış gösterecek demektir, bu yüzden Türkiye İran'ın bir komşusu olarak buna hiçbir zaman hoşgörülü davranmaz" ifadesini kullandı.
"İran'ın nükleer silah istediğine inanıyor musunuz" sorusuna karşılık Gül, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) üyesi ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na (NPT) taraf olduğunu hatırlattı.
İran'ın UAEK'ye karşı şeffaf olması gerektiğini belirten Gül, "Biz bu problemin diplomatik yoldan mutlaka çözümlenmesini istiyoruz" dedi.
"SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YARDIMCI OLMA KAPASİTEMİZ VAR"
Bu kapsamda Türkiye'nin bir rol oynayıp oynamayacağının sorulması üzerine ise Gül, "Bizim en azından sorunun çözümüne yardımcı olma kapasitemiz var, çünkü biz komşuyuz, onlarla konuşabiliyoruz, biz NATO üyesiyiz ve ABD ile güçlü bir ilişkimiz var, öte yandan da İran bizim komşumuz. Bizim tüm İranlı liderlerle açıkça ve dürüstçe konuşabilme konumumuz var" diye konuştu.
Türkiye ile İran arasındaki ticaretin artmasıyla ilgili bir soruya karşılık Gül, Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı olduğunu, doğalgaz ve petrole sahip olmadığını hatırlattı. İran'dan doğalgaz aldıklarını ifade eden Gül, Türkiye'nin elbette İran'a mal satmak istediğini, bunu Rusya'nın, Çin'in de istediğini ve yaptığını, pek çok Amerikalı şirketin de değişik yollarla İran'a mal sattığını söyledi. Gül, "Burada önemli olan yaptırımlara saygı gösterilmesidir, uygulanmasıdır. Yaptırımlar bizi de bağlıyor" dedi.
İran meselesinin çözümü kapsamında "ABD Başkanı Barack Obama ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a ne söylemek isterdiniz" denilmesi üzerine ise Gül, "Biz bu konuda ABD'nin politikalarını zayıflatmıyoruz, aslında ABD ile eşgüdüm yapıyoruz, konuşuyoruz. Bir kez daha şunu söylemek istiyorum; biz bu sorunun çözümüne yardımcı olma kapasitesine sahibiz. Elimizden geleni yapıyoruz" diye konuştu.
"Peki bu işe yarıyor mu, ABD adına İran'la konuşuyor musunuz ya da tersini yapıyor musunuz" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı Gül şunları belirtti:
"Bir şeyler oluyor, belki yavaş bir ilerleme var ama BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a aldığı yaptırım kararının ardından yapılan açıklamalara dikkatle bakarsanız bir şeylerin olduğunu fark edersiniz. Bazı açıklamalar yapıldı, bazı toplantılar düzenlendi. Ben realistim ama burada iyi bir şeyler oluyor ve bu kapsamda da bizim rolümüz Amerikalı ve Avrupalı müttefiklerimiz tarafından takdir görüyor. Kararlı olmalı ve çok çalışmalıyız."
"ELBETTE DİPLOMASİYİ TERCİH ETMELİYİZ"
Bu kapsamda sorunun çözülme kapsamında iki yol olduğunu, bunun birinin savaş diğerinin diplomasi olduğunu söyleyen Gül, "Elbette diplomasiyi tercih etmeliyiz. Bu bizim kendimizi nükleer silah görmeye hazırlamamız anlamına gelmiyor, hayır. Bunu önce Türkiye reddeder, hiç kimse bölgesinde kitlesel silahlar görmeyi istemez, bu çok net" dedi. Gül, Türkiye'nin bu konudaki niyetinin iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı.
"İran'ın bu konuda cevap vermeye hazır olup olmadığının" sorulması üzerine Gül, "Zaman zaman evet, zaman zaman hayır" yanıtını verdi. "Yine de biraz iyimser misiniz" sorusu üzerine de Gül, "En azından bir şeyler ilerliyor" diye konuştu.
"OBAMA'NIN ZİYARETİNİ UNUTMUYORUZ"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD Başkanı Barack Obama'nın göreve geldikten sonraki ilk okyanusaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye düzenlemesini ve TBMM'de, bölgeye mesaj veren "mükemmel bir konuşma" yapmasını takdir ettiklerini ve unutmadıklarını da ifade etti.
ABD ile ilişkilerin, Türkiye'nin dış politikasının ana sütunlarından biri olduğuna işaret eden Gül, iki ülkenin önceliklerinin zaman zaman farklılıklar gösterebildiğini, ancak aralarındaki temas ve koordinasyonun sürekli devam ettiğini ve Amerikan yönetiminin bunun farkında olduğunu belirtti.
Gül, Obama'nın uluslararası konulardaki çok taraflı politikalarının her yerde takdir edildiğini kaydederek, ABD Başkanı'nın, Müslüman halkların zihninde değişim yarattığını, bunun çok önemli olduğunu, çok sayıda kişinin Obama'ya sempati duyduğunu söyledi.
"TÜRKİYE'NİN YÖNELİMİ ÇOK AÇIK"
Bir soru üzerine, Türkiye'nin laik ve demokratik bir devlet olduğunu vurgulayan Gül, Türkiye'nin AB standartlarını benimseyen, yönelimi çok açık bir ülke olduğunun da altını çizdi.
Türkiye'nin değerlerinin, ortak modern değerler olduğunu ifade eden Gül, İngiltere'nin Commonwealth ülkeleriyle, İspanya'nın Latin Amerika ile ilişkileri gibi Türkiye'nin de bu tür jeopolitik avantajlarının ve tüm taraflarla ticari ve ekonomik ilişkilerinin bulunduğunu, bunun Türkiye'nin hakkı olduğunu ve normal görülmesi gerektiğini belirtti.
"LAİKLİK KONUSUNDA BİR TARTIŞMA YOK"
Gül, "Türkiye laik olmalı mı, olmamalı mı" konusunda bir tartışma ya da soru işaretinin olmadığını, bu hususta tam bir uzlaşının bulunduğunu söyleyerek, "Laiklik, Anayasa'nın temel bir parçası ve hiç kimse bunu değiştirmeyi istemiyor" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Gül, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini ve bundan mutlu olduklarını dile getirdi.
"Türkiye'nin geleceği hakkında sizi en çok ne endişelendiriyor" sorusuna, "Bölgede istikrarsızlık" yanıtını veren Gül, bu nedenle güvenlik ve istikrarın önemini sürekli vurguladıklarını, bu iki unsur olmazsa işbirliği ve refahın da olamayacağını kaydetti.
Gül, etraflarında birçok çekişme ve sıcak meselenin varlığına işaret ederek, bu nedenle sorunların çözümüne katkı sağlamadaki ısrarlı tutumlarının takdir edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin arabuluculuğunda yürütülen İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinde iki yıl önce çok uğraş verdiklerini, görüşmelerin kesilmesinin sorumlusunun ise Türkiye olmadığını hatırlatan Gül, "Doğrudan görüşmelere geçmek üzereydik. İki taraftan da iyi niyet gördük. Ancak maalesef, görüşmeler durdu, bizim yüzümüzden olmadı bu. Çünkü bizim bu kapasitemiz var, tüm Arap ülkeleriyle olduğu gibi, İsrail ile de iyi ilişkilerimiz vardı. Bence bu bir değerdir" dedi.
HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ
İsrail'in Mavi Marmara gemisine baskınına ilişkin bir soru üzerine de Gül, 36 ülkeden insanların bulunduğu bir insani yardım konvoyunun uluslararası sularda saldırıya uğradığını, 9 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, "Bunu görmezden gelebilir, unutabilir miyiz? Hiçbir şey olmamış gibi hareket edebilir miyiz" ifadesini kullandı.
"Eğer iki dost ülke arasında bu olduysa ne olur" diyen Gül, eski çağlarda bu tip vakaların ardından tarafların birbiriyle savaştığını, şimdiki modern çağda ise uluslararası hukukun uygulanması gerektiğini belirtti. Gül, "Tabii ki özür dilenmesini istiyoruz. Bu öncelikle bir suçtu" dedi.
Gül, "İsrail özür dilemezse ne olur" sorusu üzerine de "Bu onlara kalmış bir şey. (Özür dilemezlerse) Bu, bölgede Türkiye'ye ihtiyaç duymadıkları, onlarla olan ilişkilerimize değer vermedikleri anlamına gelir" diye konuştu.
"TERÖR, DAHA FAZLASINI YAPMAMIZI ENGELLİYOR"
Cumhurbaşkanı Gül, "Kürt meselesi bugün nerede duruyor" sorusu üzerine de Türkiye'nin demokratik standartları geliştirildikçe, insanların mutlu olduğuna, şikayetlerin ortadan kalktığına işaret ederek, ancak terörün, daha fazlasını yapmalarını engellediğini söyledi.
Terör örgütü PKK'nın sivilleri öldürdüğünden, hem Türkiye'ye hem de bölgeye ve Irak'a tehdit oluşturduğundan bahseden Gül, terör örgütünün bu desteği nereden aldığının sorulması üzerine, Irak'ta otoritenin, kuvvetli güvenlik güçlerinin olmadığına işaret ederek, Irak'ın kuzeyinin PKK için güvenli bölge haline geldiğini belirtti.
Gül, bu nedenle Irak'taki karışıklığın Türkiye'ye olumsuz sonuçları olduğunu söylediğini ifade ederek, bölgede diğer bir savaşın çıkmasından da yine bu nedenle endişe ettiklerini, bu endişelerinin anlaşılması gerektiğini kaydetti.
"İRAN'A ASKERİ HAREKATTAN ENDİŞELİYİM"
"İran'a karşı askeri harekat düzenleneceğine dair endişe duyuyor musunuz" sorusuna "evet" yanıtını veren Gül, "İran'la savaş çıkacak demiyorum. Hepimiz diplomatik yola konsantre olmuş durumdayız ve sürmekte olan bazı iyi adımlar var. Dolayısıyla umarım ki bu sorun, diplomasi yoluyla çözülecek" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, Türkiye'nin 800 kilometre sınırının bulunduğu Suriye ile diyalog politikasının başlarda sorgulandığını, ancak daha sonra ABD'nin de bu ülkede büyükelçilik açma kararı aldığını hatırlattı.
Suriyelilere, demokrasinin, barışçıl yolların, serbest pazar ekonomisinin iyi şeyler olduğuna dair tavsiyelerde bulunduklarını ifade eden Gül, Suriyeliler için de Türkiye'nin bir ilham kaynağı olduğunu, Türkiye'yi çok yakından takip ettiklerini belirtti. Gül, "Dolaylı olarak bölgeye etki ediyoruz, bunlar hep olumlu şeyler" ifadesini kullandı.